Önümüzdeki yıl para yani kur savaşları olacağı kesin. Dolar ve Euro çekişmesi devam ederken piyasalarda bundan çok etkilenecek. Şöyle ki artık Amerika hakim ekonomik liderliği Çin e kaptırmak üzere. Bu sebeple FED durmadan operasyönel davranıyor ve bu da tüm dünya piyasaları gibi bizi de etkiliyor. Yani beklentiler var ama hava sisli. İlerisi gözükemiyor. Bu nedenle toplumun her kesimi ilerisini göremiyor. Geriye baktığı zamansa borç görüyor. Yani geçmişi borçlu bir milletiz. Nasıl bu işlerin içinden çıkacağız. Daha doğrusu çıkabilir miyiz?
Elbette çıkabiliriz ama neler olduğunu anlamadan bu olmaz. Herşeyden önce dünyanında durumuna bakmak gerek. Hiç de iç açıcı bir durumda değil.Petroldeki aşırı düşme de bir tehlike sinyali. Bir yere kadar dayanılabilir ve sonra çöküş başlar. FED operasyonları devam etmekte. Büyüme hızımız kesildi. Tahminlerin altında. Petrolün düşüşü enflasyona fren yaptı gerçi ama diğer mallarda özellikle gıdada yüksek fiyatlar sürüyor. Böyle giderse millet ot kemirmeye başlayabilir. Nakliye katsayısının petrol nedeni ile düşmesi fiyatlara fazla yansımıyor. İçinde bulunduğumuz durum iç açıcı değil. İşlerin önü tıkalı çünkü herkesin biryerlere ve özellikle bankalara borcu var ve çevirmekte zorlanıyorlar.
Dünyada yaklaşık 80 triyon dolar para var ama 800 trilyon dolarlık kağıt dönüyor. Yani kaldıraçın kolları kopacak ağırlıktan. 10 misli. Ve herşeyin en önemlisi insanlar bu kağıttan para kazanıyorlar. O da dünya nüfusunun belki de yüzde 1 inden az. Geri kalanı köle. Ülkemizde de aynı tablo var. Belli bir kesim parayı kağıt yolu ile kazanıyorlar. Üretim yok. Tarım desteği yok. Parekende cenneti Türkiye. Bu bizi felakete sürükler. Geçenlerde Manisa da bir açılışta konuşan TOBB başkanı Türkiye de hizmetler kesiminin yüzde 64, sanayinin yüzde 19olduğunu belirtti. Bunun tam tersi olması gerek. Yani üretmeliyiz. Tüm ekonomi bilimcileri ve odalar bunu savunuyor ama hiçbir gelişme yok. Ayrıca şirket olmayan şahsi gelir vergisi mükellefleri durmadan iş kapatıyor. Neden? Vergi yükünden ve işsizlikten. Çünkü devlet harcamaları arttırmak için hiçbirşey yapmıyor. Emekli maaşlarında iyileştirme lafı 3 senedir dillerde ama ortada bir halt yok. Harcamaların artması ve borçların ödenmesi yani kısacası döngü için bu şart. Yani 700 TL alan bir kişi bu gün 1.000-1.200 TL almalı bence. Bu piyasaya evlere katkıdır. Ama herhalde devlet bunu istemiyor. Ama başkaca şeyler yapıyorlar. Şimdi o kuya girmeye gerek yok. Laf çok uzar. Peki ne yapmak gerek?
Birkere lüzumsuz borçlanmayın. Çünkü hele özel bankaların sermayelerinden çok yurtdışına senndikasyon kredi borcu var ve çevirmekte zorlanıyorlar. En ufak bir tıkanmada sizide zorlarlar. Gelir artışınızda tüketime değil tasarrufa meyilli olun. Bu ünlü İngiliz iktisatçısı Keynesin subjektif görüşüdür ki gelişmiş ülke kategorisi böyledir. Gelişmekte olan ülkelerde bu tüketime meyleder. Harcamalar artsın, maaşlarda iyileştirme olsun diyoruz ama paraları saçında demiyoruz. Bizde biraz fazla saçılıyor. Gereksiz harcamalardan kaçının. Bu ülkenin yetiştirdiği duayen işadamlarından biri olan Sayın Vehbi Koç bir gün televizyonda şöyle demişti: Evde 3 ışık fazla açık olursa kızarım. Bu israftır ama bir yere 50 milyon dolarlık yatırım yaparım çünkü bu iştir, istihdamdır. Demişti. Evet neyin israf neyin gerekli olduğunu ayırt etmek gerekiyor. Şu bir kaç yıl tedbirli olmayız.
Ayrıca yine aynı açılışta TOBB başkanı Rifat bey 2002 ile 2008 arası harika performans gösteren ekonomimizin 2088 den bu güne hiçbir gelişme göstermediği gözler önüne serdi Yani uyumuşuz. Neden mi? Siyasi çekişmeler, sen ben, bekleyen kararlar. Ha ayrıca seçim maratonu. Bunlar başlıca etkendir. Bu gün hala paylaşılamayan şeyler olmasına rağmen ekonomiye ve halka dönüp bakan yok maalesef. İlgilenilmesi gerek çünkü 2015 sisli gözüküyor.
Türkiye Cumhuriyeti kökü sağlam ve dirençli bir ülke ve son derece içten bir halkı var. Bu nedenle sorunları atlacağına ve gerekli tedbirleri alacağına inanıyorum. Saygılarımla...