Kimi aptal kutusu der, kimi akıllı kutusu. Yüzyılın en moda geleneği televizyon. Birçok kanal birçok diziler çekiyor ve bazıları tarihi, bazıları ise aksiyon yani vurdu kırdı. Toplumu bazen negatif yönde etkiliyorlar. Bazıları da ahlaksızlık kokuyor ve bazıları da ağlak diziler. Bol mendil gerektiriyor. Ama bunun yanında gerçekten konuları güzel seyredilmeye değer diziler var.
Son zamanlarda en çok rağbet gören dizilerden biri Vatanım Sensin. Güzel bir konu işlenmiş. Arka Sokaklar'da güzel. Mesela Diriliş. Bunun gibi toplumun ilgisini çeken ve senaryoları yabancı film şirketlerine taş çıkartacak diziler mevcut. Tamam mevcutta birde reklam kabusu var. Şimdi bir gerçek kanallar reklamlar ile yaşar. İyide dizinin konusunu unutuyoruz yahu. Ulan nerede kalmıştı bu. Hatta reklamlar başladığında televizyonun karşısında sızanlar bile olabiliyor. Benim gibi. Ninni gibi geliyor. Bir tanesi de kayda değer bir şey olsa. Hatta bir reklamı 15 dakika aralıkta 3-5 kere yayınlamaları da cabası. İnsana yeter dedirtiyor. Sıkıyor. Almıcam işte, kullanmıcam işte dedirtecek kadar. Sanki gırtlağını sıkarcasına.
Birde başka bir konu var. Fiyatlandırma. Efendim 999 TL. Peki neden 1000 TL değil. Ne yani paranın üstü 1 TL'yi mi verecek. Veya verse ne olur. Halkı aptal mı sanıyorlar. Eskiden ilk başladığı zaman psikolojik etki yapıyordu ama şimdi demode oldu. Tamam işte 1000 TL diyor halk. Bence bunu kaldırsınlar. Ben son zamanlarda efendim 900 küsur diyenini hiç görmedim. Zaten halkın pek bir şey alacak tarafı kalmadı. Teknolojinin her geçen gün daha yükseldiği gerçek. Ama halkın bunu peynir ekmek gibi alacağı kuyruklu yalan. Hali kalmamaya başladı. Hele son günlerdeki artış ve zamlardan.
Halkın çoğu akşam evine gitti mi yemek sonra hangi dizisi varsa televizyonun karşısına kurulup ve hatta çerezini alıp başlıyor seyretmeye. Tam dizi başlıyor, reklamlardan sonra devam edecek. Hayda. çerez bitiyor, adam uyuyor ve diziyi de kaçırıyor. Ha bazı diziler tekrar oynatılıyor bitiminin hemen akabinde. Eh diyor hadi kaldığımız yerden seyredelim. Hadi gene reklam. Adam sıkılıyor zaten yarın işe gidecek. Lanet olsun deyip yatıyor. Sonra efendim reyting de biz birinciyiz. Neye göre, kime göre. Utanmasalar maçların arasına bile 10 dakika reklam koyacaklar. Belki de koyuyorlar çünkü maç merakım yok.
Birde reklamlardaki duruma bir göz atalım. Bazıları ne olur bu malı almayın demişçesine insanı irite eden tip. Bir kere yayınlıyorlar. Hadi üç reklam sonra bir daha. Hadi beş reklam sonra bir daha. Yani yeter be dedirtecek kadar. Bazıları da iyice bayağı. Bazı reklamlar çok çekici olabiliyor. Mesela araba reklamları. Onlara da halk ağzı sulanarak bakıyor ama nasıl alınacak. Bir servet harcamak lazım. İşte son model teknoloji, cam tavan, GPS sistemleri falan. E fiyatı. 100.000 TL. Şaka gibi. Zaten bunu alacak kesim reklama bakmaz ki. Gider plazaya fikir alır veya internetten takip eder. Zira hiç reklamı olmayan bir arabayı dostuma araştırıp bildiğimiz için aldık. Hatta reklamı bile yok çünkü harika bir araba ve çok satıyor.
Ha demek buradan şu çıkıyor. Reklamı olmayan ürün kaliteli mi? Reklamla üstelenen bir ürün halk tarafından şüphe ile mi bakılıyor? Aslında tam doğru olmamakla beraber mantıksızda değil hani. Dayatılan ve çok reklamı yapılan bazı ürünlerin belki kalitesi şüpheli olabilir. Sizce de öyle midir? Sorun bu soruyu kendinize.
Yahudi bir iş adamı servetimin onda dokuzunu reklama ayırırım demiş. Bu eski bir laf ve aslında doğru. Ama düşünülerek yapılmış bir reklam olmalı. Psiko etkisi de analiz edilmeli. Elbette öyle reklamlar artı puan yapar. Ama sıradan olanlar diziyi de bozar, sizi de. Mesela en beğendiğim reklamlardan birisi ki gazete reklamı hatta reklamla da pek alakası olmamakla beraber holdingin fikrini veriyor; Koç Holding'in 10 Kasım'daki gazete reklamı idi ki ağlamıştım. Bir Atatürk silueti altında bir yazı, OLMASAYDIN OLMAZDIK. Muhteşem.
Saygılarımla....
Anasayfa
Yazarlar
Mehmet ÇELİKEL
Yazı Detayı
Bu yazı 1906+ kez okundu.
DİZİLER Mİ, REKLAMLAR MI.....
Kimi aptal kutusu der, kimi akıllı kutusu. Yüzyılın en moda geleneği televizyon. Birçok kanal birçok diziler çekiyor ve bazıları tarihi, bazıları ise aksiyon yani vurdu kırdı. Toplumu bazen negatif yönde etkiliyorlar. Bazıları da ahlaksızlık kokuyor ve bazıları da ağlak diziler. Bol mendil gerektiriyor. Ama bunun yanında gerçekten konuları güzel seyredilmeye değer diziler var.
Son zamanlarda en çok rağbet gören dizilerden biri Vatanım Sensin. Güzel bir konu işlenmiş. Arka Sokaklar'da güzel. Mesela Diriliş. Bunun gibi toplumun ilgisini çeken ve senaryoları yabancı film şirketlerine taş çıkartacak diziler mevcut. Tamam mevcutta birde reklam kabusu var. Şimdi bir gerçek kanallar reklamlar ile yaşar. İyide dizinin konusunu unutuyoruz yahu. Ulan nerede kalmıştı bu. Hatta reklamlar başladığında televizyonun karşısında sızanlar bile olabiliyor. Benim gibi. Ninni gibi geliyor. Bir tanesi de kayda değer bir şey olsa. Hatta bir reklamı 15 dakika aralıkta 3-5 kere yayınlamaları da cabası. İnsana yeter dedirtiyor. Sıkıyor. Almıcam işte, kullanmıcam işte dedirtecek kadar. Sanki gırtlağını sıkarcasına.
Birde başka bir konu var. Fiyatlandırma. Efendim 999 TL. Peki neden 1000 TL değil. Ne yani paranın üstü 1 TL'yi mi verecek. Veya verse ne olur. Halkı aptal mı sanıyorlar. Eskiden ilk başladığı zaman psikolojik etki yapıyordu ama şimdi demode oldu. Tamam işte 1000 TL diyor halk. Bence bunu kaldırsınlar. Ben son zamanlarda efendim 900 küsur diyenini hiç görmedim. Zaten halkın pek bir şey alacak tarafı kalmadı. Teknolojinin her geçen gün daha yükseldiği gerçek. Ama halkın bunu peynir ekmek gibi alacağı kuyruklu yalan. Hali kalmamaya başladı. Hele son günlerdeki artış ve zamlardan.
Halkın çoğu akşam evine gitti mi yemek sonra hangi dizisi varsa televizyonun karşısına kurulup ve hatta çerezini alıp başlıyor seyretmeye. Tam dizi başlıyor, reklamlardan sonra devam edecek. Hayda. çerez bitiyor, adam uyuyor ve diziyi de kaçırıyor. Ha bazı diziler tekrar oynatılıyor bitiminin hemen akabinde. Eh diyor hadi kaldığımız yerden seyredelim. Hadi gene reklam. Adam sıkılıyor zaten yarın işe gidecek. Lanet olsun deyip yatıyor. Sonra efendim reyting de biz birinciyiz. Neye göre, kime göre. Utanmasalar maçların arasına bile 10 dakika reklam koyacaklar. Belki de koyuyorlar çünkü maç merakım yok.
Birde reklamlardaki duruma bir göz atalım. Bazıları ne olur bu malı almayın demişçesine insanı irite eden tip. Bir kere yayınlıyorlar. Hadi üç reklam sonra bir daha. Hadi beş reklam sonra bir daha. Yani yeter be dedirtecek kadar. Bazıları da iyice bayağı. Bazı reklamlar çok çekici olabiliyor. Mesela araba reklamları. Onlara da halk ağzı sulanarak bakıyor ama nasıl alınacak. Bir servet harcamak lazım. İşte son model teknoloji, cam tavan, GPS sistemleri falan. E fiyatı. 100.000 TL. Şaka gibi. Zaten bunu alacak kesim reklama bakmaz ki. Gider plazaya fikir alır veya internetten takip eder. Zira hiç reklamı olmayan bir arabayı dostuma araştırıp bildiğimiz için aldık. Hatta reklamı bile yok çünkü harika bir araba ve çok satıyor.
Ha demek buradan şu çıkıyor. Reklamı olmayan ürün kaliteli mi? Reklamla üstelenen bir ürün halk tarafından şüphe ile mi bakılıyor? Aslında tam doğru olmamakla beraber mantıksızda değil hani. Dayatılan ve çok reklamı yapılan bazı ürünlerin belki kalitesi şüpheli olabilir. Sizce de öyle midir? Sorun bu soruyu kendinize.
Yahudi bir iş adamı servetimin onda dokuzunu reklama ayırırım demiş. Bu eski bir laf ve aslında doğru. Ama düşünülerek yapılmış bir reklam olmalı. Psiko etkisi de analiz edilmeli. Elbette öyle reklamlar artı puan yapar. Ama sıradan olanlar diziyi de bozar, sizi de. Mesela en beğendiğim reklamlardan birisi ki gazete reklamı hatta reklamla da pek alakası olmamakla beraber holdingin fikrini veriyor; Koç Holding'in 10 Kasım'daki gazete reklamı idi ki ağlamıştım. Bir Atatürk silueti altında bir yazı, OLMASAYDIN OLMAZDIK. Muhteşem.
Saygılarımla....
Ekleme
Tarihi: 27 Kasım 2016 - Pazar
DİZİLER Mİ, REKLAMLAR MI.....
Yazıya ifade bırak !
Bu yazıya hiç ifade kullanılmamış ilk ifadeyi siz kullanın.
Okuyucu Yorumları
(0)
Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.