Mehmet ÇELİKEL
Köşe Yazarı
Mehmet ÇELİKEL
 

TOPLUMDA İSTENEN ÖGE: GÜVEN…

Bir toplumda istenilen yegane şey. Olması gereken öge. Güven. Tesis edilmesi kaybedildikten sonra en zor olan şey. Öyle ki bir kaybederseniz tekrar yerine getirmek için birçok etken kullanmanız veya oluşmasını beklemeniz gerekiyor. Asla kaybetmeye bakmayın. Yoksa sonun başlangıcını yaşarsınız. Eğitimin bu konuda çok katkısı olmakla beraber okur  yazar olmanın da birçok etkisi vardır.   Şöyle bir geçmişe baktığımızda Kurtuluş Savaşı öncesi cahil ve bakımsız bir toplum vardı. Aç ve açıkta bir toplum. İşgal altında olan topraklar. Gelir gitti, ırz gitti, istiklal gitti. Böyle ağır şartlar altında bir savaş verdi bu toplum ve güveni yerine geldi. Atatürk  bu güveni toplumda tesis etmesini başardı. Nasıl olduysa ülke üzerinde sihirli bir değnek sallandı ve toplum kenetlendi. Atatürk her şeyden önce aklını kullandı. Eğitiminin okumasının ve araştırmasının çok büyük etkisi vardı. O bitik toplum bir Türkiye Cumhuriyeti oldu. Akıllara ziyan şeyler yaptılar. Ülkeyi yüzde 80 ihracat fazlası veren bir ekonomi haline getirdiler. Yetenekli kişiler öne çıktı. Bu iş olacak dediler. Bağımsızlıkla yürüyeceğiz dediler. Başarırız dediler. Ve başardılar. Neyin sayesinde. Güven. Hani Atatürk'ün dediği gibi: Türk öğün çalış güven. Evet çalışmanın yanında güvendiler. Ve yaptıkları işle öğündüler.   Bir de bugüne bakalım. Aynı şeyleri yapabiliyor muyuz acaba. Güven tesisatında bozulma var mı yok mu? Bana pek öyle gelmiyor. İstiklalimiz elimizde ama ekonomik sıkıntılarımız ve yaptığımız hatalar var. Buna dış etkileri de sayabiliriz. Aklımızı kullanıyor muyuz acaba. Dikkatinizi çekti ise şu Afrin sorunu milleti kenetledi. Böyle etkiler mi gerek? Ülkemizde güven etkisi tam manası ile yitirmiş değil ama ilk cumhuriyet zamanındaki gibide olmadığı muhakkak. Bu nedenle aklımızı sepete koyup düşünmemiz gerekiyor. Bir milletin kaderi yabancıların lütfuna terk edilemez diyen Atatürk ü iyi anlamamız gerekiyor.   Eskilere baktığımızda güvenin daha fazla olduğunu görüyoruz. Herkes birbirine destek çıkmış. İş kuracak kişiye sermaye verilmiş. Al sat ve parasını getir denmiş. Zengin sermaye fazlasını fakire veya atılımcıya kaydırmış. Atılımcı da verilen öğütleri dinlemiş. Yanlış yönde öğüt vermemiş. Çünkü akıllı kişilermiş bunlar. Şimdi bırakın akıl vermeyi adamın kazandığının tamamını almaya bakıyorlar. Bu da kişiler arasında infial yaratmıyor mu? Peki bu neyi tetikliyor. Güven krizini. Şimdi babası oğluna, oğlu babasına güvenmiyor. Sonra üçüncü kişide millete: Aman sakın bak kimseye güvenme diyor. Böyle iş olur mu efendiler. Negatif yönde akıl verme. Geçen gün ismi lazım değil birine sordular: Bir toplumda en çok ne istersiniz diye? O da güven isterim dedi. Bir toplum için güven ne kadar önemli anlaşılıyor galiba. Ne kadar büyük bir kuvvet  oluşuyor sanırım tahmin edebiliyorsunuz.   Toplumu kenetleyen ögelerden birisi de ekonomik koşullar. Ülkenin ekonomisi ve göstergeler iyi olabilir ama halkın cebi iyi mi bir de ona bakmak gerekiyor. Holdingler para kazanıyor hem de büyük paralar. Ama yatırım kadar bu paraları çalışanlarına kaydırıyorlar mı acaba? Üst kademe olduğu kadar alt kademede çalışanı da düşünmek gerekmiyor mu? Neden enflasyon üstünde bir zam vermiyoruz acaba. Çalışan kesimin parasına zam yapmak değil bu gün normal ücreti ödemekte sıkılanlar da var. Bunlar tabi küçük işletmeler. Neden bunlara gerekli, desteği sağlamıyoruz. Yani bayi olarak çalışanı illa ezmek mi gerekiyor. Sonra ne oluyor. Adam batıyor işçi işsiz kalıyor. Tazminatı buhar oluyor. Herkes birbiri ile çekişmeye başlıyor. Peki bu neye zarar veriyor. Güvene. Ben toplumu şöyle ayırayım. Üsttekiler ve alttakiler. Arada kopukluk olursa güven bitmeye başlar. Ama arada bağ olursa güven katsayı olarak artar. Üsttekiler devler ve holdingler, alttakiler de küçük işletmeler, çalışan, emekli. Ne derseniz deyin. Üstteki alttakine aldırmaz ve ezmek isterse sonunda güven biter ama ayağının altındaki toprak kaymağa başlar. Bilindiği gibi bir laf vardır hani: Bindiğin dalı kesmek.   Titreyip hepimizin kendisine gelmesi gerek. Çünkü toplumdaki güveni bir bozarsak başta ekonomi olmak üzere her türlü şeyi bozar ve toplumun psikolojisini yok ederiz, hasta bir toplum oluruz. Ondan sonra da uğraşırız düzeltecek diye. Ülkenin bilim kafası bile bu psikolojik yıkıma etki edemez gün gelir. Çünkü bu bir normatif yani duygusal sorundur. Matematik ile düzelmez. Saygının da yitmesi demektir. Bu nedenle tüm bir toplum olarak birbirimize saygılı olmaya ve güvenmeye yönelelim. Türk Milleti gerçektende çalışkan ve zeki. Herkes üstüne düşeni tam manası ile yaptı mı kimse bizi yıkamaz. Saygılarımla…  
Ekleme Tarihi: 11 Şubat 2018 - Pazar
Mehmet ÇELİKEL

TOPLUMDA İSTENEN ÖGE: GÜVEN…

Bir toplumda istenilen yegane şey. Olması gereken öge. Güven. Tesis edilmesi kaybedildikten sonra en zor olan şey. Öyle ki bir kaybederseniz tekrar yerine getirmek için birçok etken kullanmanız veya oluşmasını beklemeniz gerekiyor. Asla kaybetmeye bakmayın. Yoksa sonun başlangıcını yaşarsınız. Eğitimin bu konuda çok katkısı olmakla beraber okur  yazar olmanın da birçok etkisi vardır.
 
Şöyle bir geçmişe baktığımızda Kurtuluş Savaşı öncesi cahil ve bakımsız bir toplum vardı. Aç ve açıkta bir toplum. İşgal altında olan topraklar. Gelir gitti, ırz gitti, istiklal gitti. Böyle ağır şartlar altında bir savaş verdi bu toplum ve güveni yerine geldi. Atatürk  bu güveni toplumda tesis etmesini başardı. Nasıl olduysa ülke üzerinde sihirli bir değnek sallandı ve toplum kenetlendi. Atatürk her şeyden önce aklını kullandı. Eğitiminin okumasının ve araştırmasının çok büyük etkisi vardı. O bitik toplum bir Türkiye Cumhuriyeti oldu. Akıllara ziyan şeyler yaptılar. Ülkeyi yüzde 80 ihracat fazlası veren bir ekonomi haline getirdiler. Yetenekli kişiler öne çıktı. Bu iş olacak dediler. Bağımsızlıkla yürüyeceğiz dediler. Başarırız dediler. Ve başardılar. Neyin sayesinde. Güven. Hani Atatürk'ün dediği gibi: Türk öğün çalış güven. Evet çalışmanın yanında güvendiler. Ve yaptıkları işle öğündüler.
 
Bir de bugüne bakalım. Aynı şeyleri yapabiliyor muyuz acaba. Güven tesisatında bozulma var mı yok mu? Bana pek öyle gelmiyor. İstiklalimiz elimizde ama ekonomik sıkıntılarımız ve yaptığımız hatalar var. Buna dış etkileri de sayabiliriz. Aklımızı kullanıyor muyuz acaba. Dikkatinizi çekti ise şu Afrin sorunu milleti kenetledi. Böyle etkiler mi gerek? Ülkemizde güven etkisi tam manası ile yitirmiş değil ama ilk cumhuriyet zamanındaki gibide olmadığı muhakkak. Bu nedenle aklımızı sepete koyup düşünmemiz gerekiyor. Bir milletin kaderi yabancıların lütfuna terk edilemez diyen Atatürk ü iyi anlamamız gerekiyor.
 
Eskilere baktığımızda güvenin daha fazla olduğunu görüyoruz. Herkes birbirine destek çıkmış. İş kuracak kişiye sermaye verilmiş. Al sat ve parasını getir denmiş. Zengin sermaye fazlasını fakire veya atılımcıya kaydırmış. Atılımcı da verilen öğütleri dinlemiş. Yanlış yönde öğüt vermemiş. Çünkü akıllı kişilermiş bunlar. Şimdi bırakın akıl vermeyi adamın kazandığının tamamını almaya bakıyorlar. Bu da kişiler arasında infial yaratmıyor mu? Peki bu neyi tetikliyor. Güven krizini. Şimdi babası oğluna, oğlu babasına güvenmiyor. Sonra üçüncü kişide millete: Aman sakın bak kimseye güvenme diyor. Böyle iş olur mu efendiler. Negatif yönde akıl verme. Geçen gün ismi lazım değil birine sordular: Bir toplumda en çok ne istersiniz diye? O da güven isterim dedi. Bir toplum için güven ne kadar önemli anlaşılıyor galiba. Ne kadar büyük bir kuvvet  oluşuyor sanırım tahmin edebiliyorsunuz.
 
Toplumu kenetleyen ögelerden birisi de ekonomik koşullar. Ülkenin ekonomisi ve göstergeler iyi olabilir ama halkın cebi iyi mi bir de ona bakmak gerekiyor. Holdingler para kazanıyor hem de büyük paralar. Ama yatırım kadar bu paraları çalışanlarına kaydırıyorlar mı acaba? Üst kademe olduğu kadar alt kademede çalışanı da düşünmek gerekmiyor mu? Neden enflasyon üstünde bir zam vermiyoruz acaba. Çalışan kesimin parasına zam yapmak değil bu gün normal ücreti ödemekte sıkılanlar da var. Bunlar tabi küçük işletmeler. Neden bunlara gerekli, desteği sağlamıyoruz. Yani bayi olarak çalışanı illa ezmek mi gerekiyor. Sonra ne oluyor. Adam batıyor işçi işsiz kalıyor. Tazminatı buhar oluyor. Herkes birbiri ile çekişmeye başlıyor. Peki bu neye zarar veriyor. Güvene. Ben toplumu şöyle ayırayım. Üsttekiler ve alttakiler. Arada kopukluk olursa güven bitmeye başlar. Ama arada bağ olursa güven katsayı olarak artar. Üsttekiler devler ve holdingler, alttakiler de küçük işletmeler, çalışan, emekli. Ne derseniz deyin. Üstteki alttakine aldırmaz ve ezmek isterse sonunda güven biter ama ayağının altındaki toprak kaymağa başlar. Bilindiği gibi bir laf vardır hani: Bindiğin dalı kesmek.
 
Titreyip hepimizin kendisine gelmesi gerek. Çünkü toplumdaki güveni bir bozarsak başta ekonomi olmak üzere her türlü şeyi bozar ve toplumun psikolojisini yok ederiz, hasta bir toplum oluruz. Ondan sonra da uğraşırız düzeltecek diye. Ülkenin bilim kafası bile bu psikolojik yıkıma etki edemez gün gelir. Çünkü bu bir normatif yani duygusal sorundur. Matematik ile düzelmez. Saygının da yitmesi demektir. Bu nedenle tüm bir toplum olarak birbirimize saygılı olmaya ve güvenmeye yönelelim. Türk Milleti gerçektende çalışkan ve zeki. Herkes üstüne düşeni tam manası ile yaptı mı kimse bizi yıkamaz.
Saygılarımla…
 
Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve manisadenge.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.