Mustafa Kemal Atatürk 27 Ekim 1922'de Şark Tiyatrosu Bursa'da öğretmenlere şöyle hitap etmişti: Öğretmenlerimiz. Şu an aramızda bulunan yiğit komutanlarımızın ve ordularımızın kazandığı zafer yalnızca eğitim ordularına zemin hazırlamıştır. Esas büyük zaferi cehaleti yenerek sizler kazanacaksınız. Çocuklarımızı ellerinize emanet ediyoruz.
Mustafa Kemal Atatürk her zaman öğretmenleri el üstünde tutmuştur. Bununda nedeni savaştan çıkan bir hastalıklı ve cahil toplumu tam bir medeniyet seviyesine taşımak istemesi ve bu konuda azimli olmasıdır. Onun için öğretmenlerden daha değerli Bir şey yoktur ve gerçek zaferi eğitim alanında onlar kazanacaklardır. Hatta bilinen bir anekdot vardır: Paşam milletvekillerinin maaşları ne kadar olsun. Cevap: Öğretmen maaşlarını geçmesin, aynı olsun. Öğretmenlerin görevlerin tam manası ile yapmak için para derdi, geçim derdi olmaması gerektiğine inanan bir kişiydi. Atatürk kendi eğitimi sırasında da başarılı bir öğrenci ve aynı zamanda bir kitap aşığı idi. Bilgiye susamış bir kişiliği vardı. Bu nedenle birçok kişiyi yurtdışına yollayıp eğitimlerini orada tamamlatmış ve yurda dönünce belli yerlere bu kişileri yerleştirmişti.
Öğretmenlik belki de en kutsal meslek. Bir doktoru, bir astronotu da öğretmen yetiştiriyor. Öğretiyor çünkü. Nerden gideceğini, hangi yolu seçmesi gerektiğini, kısacası konusunda bildiği her şeyi adayları ile paylaşıyor. Öğrenmek en önemli yapılacak iş bence. Buda merak gerektirir. Bir toplumda merak olmalı. Neden böyle, nasıl oluyor gibi soruları cevaplamak için okuyup öğrenmek gerekir. Bu nedenle öğretmenlerin en önemli görevi okumayı özendirmek olmalı. Belli bir noktaya gelince öğrenciler düşünüp yanıtları bulabilirler. Bu nedenle okumayı özendirmek kadar öğrencilerin düşünmesini de sağlamak gerekiyor. Sonra kapılar kendiliğinden açılır. Neden mi ? Artık öğrenci düşünen bir kişiliğe bürünmüştür de ondan.
Öğrencilik için yaş sınırlaması olamaz. Öğrenmenin yaşı yoktur. Öyle ki ben bile üniversiteyi bitirdikten epey sonra okuyarak ve araştırarak hem kendi dalımda ve hem de birçok konuda yeni şeyler öğrendim. Burada bir şey ortaya çıkıyor ki oldukça önemlidir. Öğrenmek yıllarla ölçülür. Yani zamana bağlıdır. Kişinin beynine gökten zembille inmez. Para ile satın alınıp bilgisayar diski gibi kullanılmaz. Sabır ve merak ister. Bir çocuk 6 yaşından başlar ve eğitim ve öğrenimi bu günkü şartlarla 20 yıl sürer. Bazı mesleklerde ise ölene kadar bitmez. Doktorluk bunlardan biridir. Mühendisliklerde öyle. Ekonomi bilimi durmadan yeni şeylere gebedir. Hukukta kanunlar yıllara göre değişir. Kısacası öğrenmek yaşa bağlı olamaz. Her daim aktiftir ve her kademenin de bir öğretmeni mevcuttur. Dede mesleği olan kösele üretimini kendi gayretlerimle ancak 10 yılda öğrendim. İzmir'de emlak müşavirliği kursuna gittiğimde hiç bilmediğim şeyleri öğrendim. Bir arazinin bir arsa haline nasıl dönüştürüldüğünü, gayrimenkul hukukunu ve buna ilişkin şeyleri öğrendim.
Öğretmenlerimize saygı duyalım ve onları el üstünde tutalım. Lütfen onların işlerine karışmayalım. Fikir verebiliriz ama emir veremeyiz. Buna yetkimiz yok. Bizim bilmediğimiz şeyleri onlar kendi meslekleri gereği biliyorlar ve çocuklarımızı, yeni bir nesli geleceğe taşıyorlar. Bunu severek yapıyorlar. Şimdiye kadar sevmeyenini görmedim. Çünkü mesleğini sevmeyen ve paylaşmacı olmayan öğretmen olamaz. Her Kasım'ın 24'ünde öğretmenlerimizin günlerini kutluyoruz. Bence her gün onların yanında olmalı ve destek olmalıyız. Ülkemizde canla başla çalışıp öğrencilerini yetiştirmeye azmetmiş tüm öğretmenlere selam olsun. Fikri hür vicdanı hür ve Türkiye Cumhuriyeti'ni müreffeh medeniyetin en üstüne çıkaracak kişileri ancak sizler yetiştireceksiniz. Gelecek sizlerin ellerinizde yükselecektir.
Saygılarımla...
Anasayfa
Yazarlar
Mehmet ÇELİKEL
Yazı Detayı
Bu yazı 1771+ kez okundu.
ÖĞRETMENLERE VE ÖĞRENCİLİĞE DAİR...
Mustafa Kemal Atatürk 27 Ekim 1922'de Şark Tiyatrosu Bursa'da öğretmenlere şöyle hitap etmişti: Öğretmenlerimiz. Şu an aramızda bulunan yiğit komutanlarımızın ve ordularımızın kazandığı zafer yalnızca eğitim ordularına zemin hazırlamıştır. Esas büyük zaferi cehaleti yenerek sizler kazanacaksınız. Çocuklarımızı ellerinize emanet ediyoruz.
Mustafa Kemal Atatürk her zaman öğretmenleri el üstünde tutmuştur. Bununda nedeni savaştan çıkan bir hastalıklı ve cahil toplumu tam bir medeniyet seviyesine taşımak istemesi ve bu konuda azimli olmasıdır. Onun için öğretmenlerden daha değerli Bir şey yoktur ve gerçek zaferi eğitim alanında onlar kazanacaklardır. Hatta bilinen bir anekdot vardır: Paşam milletvekillerinin maaşları ne kadar olsun. Cevap: Öğretmen maaşlarını geçmesin, aynı olsun. Öğretmenlerin görevlerin tam manası ile yapmak için para derdi, geçim derdi olmaması gerektiğine inanan bir kişiydi. Atatürk kendi eğitimi sırasında da başarılı bir öğrenci ve aynı zamanda bir kitap aşığı idi. Bilgiye susamış bir kişiliği vardı. Bu nedenle birçok kişiyi yurtdışına yollayıp eğitimlerini orada tamamlatmış ve yurda dönünce belli yerlere bu kişileri yerleştirmişti.
Öğretmenlik belki de en kutsal meslek. Bir doktoru, bir astronotu da öğretmen yetiştiriyor. Öğretiyor çünkü. Nerden gideceğini, hangi yolu seçmesi gerektiğini, kısacası konusunda bildiği her şeyi adayları ile paylaşıyor. Öğrenmek en önemli yapılacak iş bence. Buda merak gerektirir. Bir toplumda merak olmalı. Neden böyle, nasıl oluyor gibi soruları cevaplamak için okuyup öğrenmek gerekir. Bu nedenle öğretmenlerin en önemli görevi okumayı özendirmek olmalı. Belli bir noktaya gelince öğrenciler düşünüp yanıtları bulabilirler. Bu nedenle okumayı özendirmek kadar öğrencilerin düşünmesini de sağlamak gerekiyor. Sonra kapılar kendiliğinden açılır. Neden mi ? Artık öğrenci düşünen bir kişiliğe bürünmüştür de ondan.
Öğrencilik için yaş sınırlaması olamaz. Öğrenmenin yaşı yoktur. Öyle ki ben bile üniversiteyi bitirdikten epey sonra okuyarak ve araştırarak hem kendi dalımda ve hem de birçok konuda yeni şeyler öğrendim. Burada bir şey ortaya çıkıyor ki oldukça önemlidir. Öğrenmek yıllarla ölçülür. Yani zamana bağlıdır. Kişinin beynine gökten zembille inmez. Para ile satın alınıp bilgisayar diski gibi kullanılmaz. Sabır ve merak ister. Bir çocuk 6 yaşından başlar ve eğitim ve öğrenimi bu günkü şartlarla 20 yıl sürer. Bazı mesleklerde ise ölene kadar bitmez. Doktorluk bunlardan biridir. Mühendisliklerde öyle. Ekonomi bilimi durmadan yeni şeylere gebedir. Hukukta kanunlar yıllara göre değişir. Kısacası öğrenmek yaşa bağlı olamaz. Her daim aktiftir ve her kademenin de bir öğretmeni mevcuttur. Dede mesleği olan kösele üretimini kendi gayretlerimle ancak 10 yılda öğrendim. İzmir'de emlak müşavirliği kursuna gittiğimde hiç bilmediğim şeyleri öğrendim. Bir arazinin bir arsa haline nasıl dönüştürüldüğünü, gayrimenkul hukukunu ve buna ilişkin şeyleri öğrendim.
Öğretmenlerimize saygı duyalım ve onları el üstünde tutalım. Lütfen onların işlerine karışmayalım. Fikir verebiliriz ama emir veremeyiz. Buna yetkimiz yok. Bizim bilmediğimiz şeyleri onlar kendi meslekleri gereği biliyorlar ve çocuklarımızı, yeni bir nesli geleceğe taşıyorlar. Bunu severek yapıyorlar. Şimdiye kadar sevmeyenini görmedim. Çünkü mesleğini sevmeyen ve paylaşmacı olmayan öğretmen olamaz. Her Kasım'ın 24'ünde öğretmenlerimizin günlerini kutluyoruz. Bence her gün onların yanında olmalı ve destek olmalıyız. Ülkemizde canla başla çalışıp öğrencilerini yetiştirmeye azmetmiş tüm öğretmenlere selam olsun. Fikri hür vicdanı hür ve Türkiye Cumhuriyeti'ni müreffeh medeniyetin en üstüne çıkaracak kişileri ancak sizler yetiştireceksiniz. Gelecek sizlerin ellerinizde yükselecektir.
Saygılarımla...
Ekleme
Tarihi: 25 Kasım 2018 - Pazar
ÖĞRETMENLERE VE ÖĞRENCİLİĞE DAİR...
Yazıya ifade bırak !
Bu yazıya hiç ifade kullanılmamış ilk ifadeyi siz kullanın.
Okuyucu Yorumları
(0)
Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.