Sene bitiyor ama emlakta ki sorunlar bitmiyor ve bitmeyecek gibi gözüküyor. Emlak piyasası bir çıkmaza doğru sürükleniyor. Resmen bir durgunluk ve işsizlik hakim oldu. Tabii ki bunun nedeni piyasada dönen paranın muamele saiki yerine ihtiyat saikine dönmesine bağlı. Yüksek faiz sistemi hem paranın piyasaya çıkmasını engelliyor ve hem de kredibiliteyi imkansız hale getiriyor. Emlak piyasası tıkanınca inşaat piyasası da tıkanıyor. Dolu satılık ev var. bitmiş birçok inşaat mevcut. Kimse emlağa yatırım yapmıyor. Alıp da içinde oturacak olan da erteliyor. Ne zamana kadar? Faizler düşüp para ucuzlayıncaya kadar. Peki bu ne zaman olacak. Tahminimce seneye değil bir kere. Belki ikinci bahara kalacak.
Bugün mevduat faizleri paranın miktarına göre değişiyor. Yüzde 20 ile 24 arasında. Hadi bir dükkan alalım veya ev alalımda yatırım olsun. Kaç paraya alacağız. Diyelim 500 bin TL ye bir dükkan aldık. Kaça kiraya veririz. 8 ila 10 bine kiraya verebilir miyiz? Hayatta veremeyiz. Diyelim verdik birine. Ya parayı ödemezse. Nasıl çıkaracağız adamı. İcra ile. Kaç ay sürer mahkeme. En az altı ay ile sekiz ay. Macera. İşte fikrin tıkandığı nokta. Ama para bankada kalsa her ay tahsilat kesin. Hele devlet bankaları ile büyük çaplı bankalarda. Daha kesin. Kısacası aklın tıkandığı noktadayız. İnana olun iddiam şu kişi halkımız aptal ve bilgisiz değil. Parası olan kendini korumak, olmayansa macera yaşamamak istiyor. Statükoyu yani durumu korumak ve bu şekilde yürümek istiyor. Zaten çalışan anca ekmeğini sağlıyor. Zorda olanlarda cabası. Çekilmiş kredilerin ve kredi kartlarının ödenmesi zorlukla oluyor. Bu şartlar altında emlak ve inşaat bir adım yol yürüyemez. Yürümeye kalkarsa yalan olur.
Tabi birde kiralama sorunları var. Mesela devlet yakın zamana kadar ÜFE üzerinden artış yapıyordu kiracılarına. ÜFE yüzde 25 e dayanınca rakam dayanılmaz oldu. Yargıtay müdahalesi ile artışlar TEFE TÜFEye döndürüldü. Yani yüzde 15 e. Bazı mülk sahipleri de arttırmasında çıkmasın politikasını güdüyorlar. Çünkü belki aldıkları 1-2 kira ile geçiniyorlar. Böyle olanlarda mevcut tabii ki. Kiracılara çok fazla yüklenilirse gerekli tepkilerin geleceğinden eminim çünkü artık var olan yüzde 50 veya daha yüksek artışlardan enflasyon fırlamış durumda. Hayat tahminden daha pahalı duruma düştü ve hemen her türlü girdi fiyatı sınai olsun tüketim olsun arttı. Özellikle bazı inşaat malzemeleri yüzde 100 artarken, bazı gıda maddeleri de buna yaklaşık arttı. Bir gün markette geziyorum ve dikkatimi çeken bir şey oldu. Ayçiçeği yağı yüzde 70 artmış ama zeytinyağı fiyatı aynı. Neden dedim ve cevabımı aldım: Ayçiçeği Çin ve Rusya dan geliyor ama zeytin yerli malı. Demek ki dışa bağımlılık bizi duman ediyor. İnşaat malzemesinde de böyle mi oluyor acaba yoksa amaç cebi doldurmak mı? Büyük monopol veya kartel tipi piyasalarda- çimento ve demir çelik gibi- amaç cebi mi doldurmak yoksa soru dışa bağımlı mı olmak. Öyle veya böyle ortaya çıkan enflasyonist baskıyı kısmen herkes üstüne almalı. Yani katlanmalı yoksa piyasayı tıkatırız.
Bu gün belki de iyi günler. Gelecek yıl işler daha çok tıkanabilir mi? Bunu konuşmak için seçimlerin bitmesi gerek deniliyor. Ne alakası var seçimlerle. Serbest piyasa sistemine göre ekonomi yol almıyor mu? Seçimlerin eskisi gibi piyasaya para çıkaracağı da bence zor. Biraz masrafsız bir seçime doğru gidiliyor. Belki de ittifaklar bunun için. Belki de paranın seçimlerde oluk gibi akmasını istemiyorlar. Ha bu doğru mu? E valla doğru. Zaten ekonomi bir geçiş noktasında ve faizlerle tıkanmış durumda. Benim gördüğüm kimse tam anlamı ile alacağını alamıyor ve malını da satamıyor. Yılbaşındaki emekli ve çalışanların zamları, asgari ücretin ayarlaması bugünleri tartışma konusu ama bunun emlak piyasasına pek bir faydası yok. Maaşlar zam olursa kimsenin de kredi kullanacak pozisyonu yok. Biraz daha bekleyeceğiz görünen. Faizler aşağı paralar dışarı.
Saygılarımla...
Anasayfa
Yazarlar
Mehmet ÇELİKEL
Yazı Detayı
Bu yazı 1480+ kez okundu.
EMLAK VE İNŞAATTA TIKANMA...
Sene bitiyor ama emlakta ki sorunlar bitmiyor ve bitmeyecek gibi gözüküyor. Emlak piyasası bir çıkmaza doğru sürükleniyor. Resmen bir durgunluk ve işsizlik hakim oldu. Tabii ki bunun nedeni piyasada dönen paranın muamele saiki yerine ihtiyat saikine dönmesine bağlı. Yüksek faiz sistemi hem paranın piyasaya çıkmasını engelliyor ve hem de kredibiliteyi imkansız hale getiriyor. Emlak piyasası tıkanınca inşaat piyasası da tıkanıyor. Dolu satılık ev var. bitmiş birçok inşaat mevcut. Kimse emlağa yatırım yapmıyor. Alıp da içinde oturacak olan da erteliyor. Ne zamana kadar? Faizler düşüp para ucuzlayıncaya kadar. Peki bu ne zaman olacak. Tahminimce seneye değil bir kere. Belki ikinci bahara kalacak.
Bugün mevduat faizleri paranın miktarına göre değişiyor. Yüzde 20 ile 24 arasında. Hadi bir dükkan alalım veya ev alalımda yatırım olsun. Kaç paraya alacağız. Diyelim 500 bin TL ye bir dükkan aldık. Kaça kiraya veririz. 8 ila 10 bine kiraya verebilir miyiz? Hayatta veremeyiz. Diyelim verdik birine. Ya parayı ödemezse. Nasıl çıkaracağız adamı. İcra ile. Kaç ay sürer mahkeme. En az altı ay ile sekiz ay. Macera. İşte fikrin tıkandığı nokta. Ama para bankada kalsa her ay tahsilat kesin. Hele devlet bankaları ile büyük çaplı bankalarda. Daha kesin. Kısacası aklın tıkandığı noktadayız. İnana olun iddiam şu kişi halkımız aptal ve bilgisiz değil. Parası olan kendini korumak, olmayansa macera yaşamamak istiyor. Statükoyu yani durumu korumak ve bu şekilde yürümek istiyor. Zaten çalışan anca ekmeğini sağlıyor. Zorda olanlarda cabası. Çekilmiş kredilerin ve kredi kartlarının ödenmesi zorlukla oluyor. Bu şartlar altında emlak ve inşaat bir adım yol yürüyemez. Yürümeye kalkarsa yalan olur.
Tabi birde kiralama sorunları var. Mesela devlet yakın zamana kadar ÜFE üzerinden artış yapıyordu kiracılarına. ÜFE yüzde 25 e dayanınca rakam dayanılmaz oldu. Yargıtay müdahalesi ile artışlar TEFE TÜFEye döndürüldü. Yani yüzde 15 e. Bazı mülk sahipleri de arttırmasında çıkmasın politikasını güdüyorlar. Çünkü belki aldıkları 1-2 kira ile geçiniyorlar. Böyle olanlarda mevcut tabii ki. Kiracılara çok fazla yüklenilirse gerekli tepkilerin geleceğinden eminim çünkü artık var olan yüzde 50 veya daha yüksek artışlardan enflasyon fırlamış durumda. Hayat tahminden daha pahalı duruma düştü ve hemen her türlü girdi fiyatı sınai olsun tüketim olsun arttı. Özellikle bazı inşaat malzemeleri yüzde 100 artarken, bazı gıda maddeleri de buna yaklaşık arttı. Bir gün markette geziyorum ve dikkatimi çeken bir şey oldu. Ayçiçeği yağı yüzde 70 artmış ama zeytinyağı fiyatı aynı. Neden dedim ve cevabımı aldım: Ayçiçeği Çin ve Rusya dan geliyor ama zeytin yerli malı. Demek ki dışa bağımlılık bizi duman ediyor. İnşaat malzemesinde de böyle mi oluyor acaba yoksa amaç cebi doldurmak mı? Büyük monopol veya kartel tipi piyasalarda- çimento ve demir çelik gibi- amaç cebi mi doldurmak yoksa soru dışa bağımlı mı olmak. Öyle veya böyle ortaya çıkan enflasyonist baskıyı kısmen herkes üstüne almalı. Yani katlanmalı yoksa piyasayı tıkatırız.
Bu gün belki de iyi günler. Gelecek yıl işler daha çok tıkanabilir mi? Bunu konuşmak için seçimlerin bitmesi gerek deniliyor. Ne alakası var seçimlerle. Serbest piyasa sistemine göre ekonomi yol almıyor mu? Seçimlerin eskisi gibi piyasaya para çıkaracağı da bence zor. Biraz masrafsız bir seçime doğru gidiliyor. Belki de ittifaklar bunun için. Belki de paranın seçimlerde oluk gibi akmasını istemiyorlar. Ha bu doğru mu? E valla doğru. Zaten ekonomi bir geçiş noktasında ve faizlerle tıkanmış durumda. Benim gördüğüm kimse tam anlamı ile alacağını alamıyor ve malını da satamıyor. Yılbaşındaki emekli ve çalışanların zamları, asgari ücretin ayarlaması bugünleri tartışma konusu ama bunun emlak piyasasına pek bir faydası yok. Maaşlar zam olursa kimsenin de kredi kullanacak pozisyonu yok. Biraz daha bekleyeceğiz görünen. Faizler aşağı paralar dışarı.
Saygılarımla...
Ekleme
Tarihi: 10 Aralık 2018 - Pazartesi
EMLAK VE İNŞAATTA TIKANMA...
Yazıya ifade bırak !
Bu yazıya hiç ifade kullanılmamış ilk ifadeyi siz kullanın.
Okuyucu Yorumları
(0)
Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.