Seçimler bitti. Halk seçimlere kadar döviz topladı. Durun yapmayın diye söylendi. Fakat öyle bir hale geldi ki döviz hesapları TL hesaplarını geçti. Halk ta bir arayış içinde. Nereden yakalasam da kazansam diye durmadan uğraşıyor. Çünkü yıllardır seçim sırasında döviz yükseliyor. Birde geçen seçimler sonrası Ağustos krizi insanları oldukça etkiledi. Ani döviz yükselişleri ve ekonominin resesyona girişinin etkisini bütün kış hissettik. Şimdi de halk gireni çıkarmaya çalışıyor. Açıkçası ah bir yakalasam diyor. Zararlarını bertaraf edecek. Tabi parası olan halk. Bunu da belirtelim. Seçim bitti ama döviz öyle çok yükselmedi. Hatta seçim sonrası tartışmalardan dolayı yükselme oldu ama çok değil. Yani seçimlerden sonra dolar 10 TL olacak denildi ama olmadı. Ve şu anda TL’ye dönmeyi bekleyen oldukça fazla bir döviz çokluğu var.
Kurlarda tahmin yapmak yazı tura atmaya benzer diyor Alan Greenspan. Eski FED başkanı. Aslında doğru. Siyasal olduğu kadar insan davranışlarının da etkisi var. Burada insanların ne düşündüğü önemli. Ancak son yıllarda siyaset ekonomik verilere etki etmeye başladı. Kısacası rüzgar ne tarafa eserse herkes o tarafa dönüyor. Aslında bazı gerçekler var ki o da üretmememiz. Yani büyük işletmelerin dışında KOBİ’ler ve küçük işletmeler hiç te iyi bir pozisyonda değil. Vergi yükünden başlayın da daha birçok yük sırtlarına binmiş durumda. Şehirlerdeki esnafta pek iş yapıyor sayılmaz. Kısacası Ağustos krizi halkı artık iyice bezdirdi. Bir örnek vereyim. Yeğenim yeni mevzun oldu ve çalışmaya başladı. Nerede? Fransa’da. Artık maaş alıyor. Ne kadar mı? 1600 Euro. Vur TL’ye. Yaklaşık 9600 TL. En düşük maaş bu. Üniversiteye başladığında Euro 2.5 TL idi. Şimdi ne kadar? Deki 6 TL. İşte bu nedenle parası olanda olmayanda bu seçim öncesi kendini düşünmeye başladı. Ya artarsa deyip gerekirse kredi çekip döviz aldı. İnsanların bam teline dayanmış gibi. Ve şimdi hacı beklermiş gibi bekliyor. Bekliyor da dolar 10 TL olunca sanki oluşacak kargaşadan kısmen de olsa etkilenmeyecek. Enflasyon baskısını ensesinde hissedecek.
Geçen günlerde sabah işe giderken radyoda bir ekonomistin yorumlarını dinliyorum. Bana bakılırsa dedi, dünyadaki en az borçlu ülkelerden biri Türkiye dedi. Nasıl olur dediler. Veriler öyle dedi. Ama dedi üretim olsun borç yüksek olsun. Çünkü şu anda iş dönmüyor. Ama iş dönerse zaten borç yükselir ama gelirde yükselir. Borç rahatlıkla ödenebilir olur. Yani kuvvetli ekonomi demek üretimden geçiyor demektir. Para bezirganlığı ile kuvvetli ekonomi olmaz. Para bir araçtır. Esas olan iştir ve o da amaçtır. Ancak yıllarca bu döviz konuları birazdan çok halkı bezdirildi. Artık insanlar çalışmak istemiyor. Ya bir köşesine çekilip azıcık aşım kaygısız başım diyor. Veya havadan çalışmadan para nasıl kazanırım diyor. Daha bir çare bulunabilmiş değil. Fakat üretimin artıp zevkle para kazanılması herkesin üstüne düşen bir vazife. Gerek hukuksal, gerekse ekonomiksel açıdan toplum için gerekli tedbirleri ayrıntıları ile alarak yeni bir adım atmamız gerekiyor. Ülke olarak dürüstlüğü, güveni ele alıp yeni bir sayfa açmamız gerekiyor ekonomide. Siyaseti bir kenara ayırıp el birliği ile çalışmamız gerekiyor. Birbirimiz iterek değil çekerek ve mantıkla bir yeni ekonomik model oluşturmak gerekiyor. Özellikle geçmişimizden ders alarak. Şu İzmir İktisat Kongresi’ni neden tekrar yapmıyoruz. Neden başta Atatürk olmak üzere o zaman o ekonomiyi tesisi eden adamların peşinden gitmiyoruz anlamıyorum. Her şeyi bu güne uydurabilir ve yeni bir ekonomik konsensus yaratabiliriz. Egoist düşünmeden.
49 tane fabrika kurdular. Yoklukta bunları çalıştırdılar ve çalışanları da ortak ettiler. Türkiye ekonomisi bir süre sonra cari fazla vermeye başladı. Kısacası para birikmeye başladı. Doların 25 kuruş olduğu zamanlar. Dünya 1929 krizine girdi. Herkesler battı. Ama Türkiye sanki birşey olmamış gibi çalıştı. O krizde para kazandı. Ama bir farkı dışa bağımlı değildi ve hemen her şeyi kendi üretmek istedi. Yani ekonomik bağımsızlığını eline almıştı. Bugün daha farklı bir ortam var ve artık tüm dünya entegre. Ama buna göre bir İzmir İktisat Kongresi’neden yapmayalım. Her şeyimizi dövize bağlamadan neden bu işin içinden nasıl çıkarız deyip çalışmayalım. Düşünün.
Saygılarımla...
Anasayfa
Yazarlar
Mehmet ÇELİKEL
Yazı Detayı
Bu yazı 1150+ kez okundu.
DÖVİZ, EKONOMİ VE GELECEK ...
Seçimler bitti. Halk seçimlere kadar döviz topladı. Durun yapmayın diye söylendi. Fakat öyle bir hale geldi ki döviz hesapları TL hesaplarını geçti. Halk ta bir arayış içinde. Nereden yakalasam da kazansam diye durmadan uğraşıyor. Çünkü yıllardır seçim sırasında döviz yükseliyor. Birde geçen seçimler sonrası Ağustos krizi insanları oldukça etkiledi. Ani döviz yükselişleri ve ekonominin resesyona girişinin etkisini bütün kış hissettik. Şimdi de halk gireni çıkarmaya çalışıyor. Açıkçası ah bir yakalasam diyor. Zararlarını bertaraf edecek. Tabi parası olan halk. Bunu da belirtelim. Seçim bitti ama döviz öyle çok yükselmedi. Hatta seçim sonrası tartışmalardan dolayı yükselme oldu ama çok değil. Yani seçimlerden sonra dolar 10 TL olacak denildi ama olmadı. Ve şu anda TL’ye dönmeyi bekleyen oldukça fazla bir döviz çokluğu var.
Kurlarda tahmin yapmak yazı tura atmaya benzer diyor Alan Greenspan. Eski FED başkanı. Aslında doğru. Siyasal olduğu kadar insan davranışlarının da etkisi var. Burada insanların ne düşündüğü önemli. Ancak son yıllarda siyaset ekonomik verilere etki etmeye başladı. Kısacası rüzgar ne tarafa eserse herkes o tarafa dönüyor. Aslında bazı gerçekler var ki o da üretmememiz. Yani büyük işletmelerin dışında KOBİ’ler ve küçük işletmeler hiç te iyi bir pozisyonda değil. Vergi yükünden başlayın da daha birçok yük sırtlarına binmiş durumda. Şehirlerdeki esnafta pek iş yapıyor sayılmaz. Kısacası Ağustos krizi halkı artık iyice bezdirdi. Bir örnek vereyim. Yeğenim yeni mevzun oldu ve çalışmaya başladı. Nerede? Fransa’da. Artık maaş alıyor. Ne kadar mı? 1600 Euro. Vur TL’ye. Yaklaşık 9600 TL. En düşük maaş bu. Üniversiteye başladığında Euro 2.5 TL idi. Şimdi ne kadar? Deki 6 TL. İşte bu nedenle parası olanda olmayanda bu seçim öncesi kendini düşünmeye başladı. Ya artarsa deyip gerekirse kredi çekip döviz aldı. İnsanların bam teline dayanmış gibi. Ve şimdi hacı beklermiş gibi bekliyor. Bekliyor da dolar 10 TL olunca sanki oluşacak kargaşadan kısmen de olsa etkilenmeyecek. Enflasyon baskısını ensesinde hissedecek.
Geçen günlerde sabah işe giderken radyoda bir ekonomistin yorumlarını dinliyorum. Bana bakılırsa dedi, dünyadaki en az borçlu ülkelerden biri Türkiye dedi. Nasıl olur dediler. Veriler öyle dedi. Ama dedi üretim olsun borç yüksek olsun. Çünkü şu anda iş dönmüyor. Ama iş dönerse zaten borç yükselir ama gelirde yükselir. Borç rahatlıkla ödenebilir olur. Yani kuvvetli ekonomi demek üretimden geçiyor demektir. Para bezirganlığı ile kuvvetli ekonomi olmaz. Para bir araçtır. Esas olan iştir ve o da amaçtır. Ancak yıllarca bu döviz konuları birazdan çok halkı bezdirildi. Artık insanlar çalışmak istemiyor. Ya bir köşesine çekilip azıcık aşım kaygısız başım diyor. Veya havadan çalışmadan para nasıl kazanırım diyor. Daha bir çare bulunabilmiş değil. Fakat üretimin artıp zevkle para kazanılması herkesin üstüne düşen bir vazife. Gerek hukuksal, gerekse ekonomiksel açıdan toplum için gerekli tedbirleri ayrıntıları ile alarak yeni bir adım atmamız gerekiyor. Ülke olarak dürüstlüğü, güveni ele alıp yeni bir sayfa açmamız gerekiyor ekonomide. Siyaseti bir kenara ayırıp el birliği ile çalışmamız gerekiyor. Birbirimiz iterek değil çekerek ve mantıkla bir yeni ekonomik model oluşturmak gerekiyor. Özellikle geçmişimizden ders alarak. Şu İzmir İktisat Kongresi’ni neden tekrar yapmıyoruz. Neden başta Atatürk olmak üzere o zaman o ekonomiyi tesisi eden adamların peşinden gitmiyoruz anlamıyorum. Her şeyi bu güne uydurabilir ve yeni bir ekonomik konsensus yaratabiliriz. Egoist düşünmeden.
49 tane fabrika kurdular. Yoklukta bunları çalıştırdılar ve çalışanları da ortak ettiler. Türkiye ekonomisi bir süre sonra cari fazla vermeye başladı. Kısacası para birikmeye başladı. Doların 25 kuruş olduğu zamanlar. Dünya 1929 krizine girdi. Herkesler battı. Ama Türkiye sanki birşey olmamış gibi çalıştı. O krizde para kazandı. Ama bir farkı dışa bağımlı değildi ve hemen her şeyi kendi üretmek istedi. Yani ekonomik bağımsızlığını eline almıştı. Bugün daha farklı bir ortam var ve artık tüm dünya entegre. Ama buna göre bir İzmir İktisat Kongresi’neden yapmayalım. Her şeyimizi dövize bağlamadan neden bu işin içinden nasıl çıkarız deyip çalışmayalım. Düşünün.
Saygılarımla...
Ekleme
Tarihi: 14 Nisan 2019 - Pazar
DÖVİZ, EKONOMİ VE GELECEK ...
Yazıya ifade bırak !
Bu yazıya hiç ifade kullanılmamış ilk ifadeyi siz kullanın.
Okuyucu Yorumları
(0)
Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.