Mehmet ÇELİKEL
Köşe Yazarı
Mehmet ÇELİKEL
 

SOSYO-EKONOMİK YONTULMA ÜZERİNE...

Böyle bir terim kullandım çünkü toplumlar gerçekten heykel gibi yontulmaya başladı. Toplumumuzda öyle. Ekonomik ve sosyolojik açıdan yeni bir döneme hatta çağa giriyoruz denebilir. Yeni bir toplum ve ekonomi anlayışı kapıda. Olmazsa olmaz denebilir. Artık eski değerler değişecek ve farklı düşünen, erdemli bir insan topluluğu olmak gerekiyor. Çünkü aksi olursa kimse ayakta kalamayacak gibi gözüküyor. Yani 1929 Büyük Dünya Buhranından daha kötü bir ortam oluşabilir. Herkesin birbirine karşı davranışı daha saygılı, ahlaklı ve erdemli olmak zorunda. Ancak bu şekilde bu buhranı geçebiliriz. Küreselleşme darbe yiyor. Dünya bir küresel köy olmaktan çıkacak ve merkezi devletler ile çevre devletleri yer değiştirebilir. Yani sermaye yer değiştirebilir. Dünya neden bir küresel köy olmaktan çıkacak çünkü eskisi gib mobilizasyon olmayabilir. Yani buradan kalkıp Amerika ya gitmek eskisi kadar kolay değil. Birkere hastalanma korkusu var ve diğer kerede paranız o bileti almaya yetmeyebilir. Çünkü uçaklar uçmaya başlıyacağı zaman her şey belli olacak. Sosyal mesafe kuramı devreye girecek ve 10 liralık bilet 30 lira olabilecek. Ekonomilerde bu sene küçülme öngörülüyor. Türkiye ekonomisi için yüzde 4.5 küçülme öneriliyor. Yüzde 4.5 büyürken yüzde 4.5 küçülürsek bu toplamda yüzde 9 demektir ki ekonomi daralacak, iflaslar olacak ve para kısıtlı akacak demektir. Dünyanın en büyük ekonomileri bile tehlikede. Almanya yüzde 2.5 küçüleceğini açıkladı. Çünkü büyüme her zaman harcamalarla olur. Hatta Thomas Pikkety ( Fransız Ekonomist) bir kitabında der ki yüzde 2 büyüme hedefi tutturulursa 5-6 yıl sonra sermaye birikimi oluşur. Yani çok büyümekte bir sorun, küçülmekte. Hedef büyüme olmalı. Ama büyümek istiyorsanız kesinlikle harcamaları arttırmalısınız. Buda para akışını hızlandırır ve kazançlar oluşur. Harcanan para içinde bir sermaye birikiminden yani tasarruftan söz edemezsiniz. Ancak dengeli bir ekonomik büyümeden söz edebilirsiniz. Peki ekonomik küçülme sonucu ne olur. Para dönmez kitlenirse yine harcamalar olmadığı için tasarruf olabilir. Fakat işin kötü yanı deflaasyon oluşur ve olmadık mallar olmadık fiyatlara pazara çıkabilir. Çok paranın bir ekonomide bulunması bunun piyasaya çıkacağının garantisi değildir. Önemli olan güven endeksi ve milli inançtır. Yani psiko ekonomik etkenler. Para böyle durumlarda piyasaya çıkmaz ve belli argümanlarda uyumaya bırakılır. Yani para muamele saikiyle ortada gezmez, ihtiyat veya spekulasyon saikine yönelir. Küreselleşmenin olduğu böyle bir dünyada artık dünya insanlar için küçülmez, aksine insan gözünde büyürde büyür. Dolayısıyla her ulus devlet kendi yağında kavrulup bu cendereden çıkmaya uğraşmak durumunda kalır. Türkiye Cumhuriyeti ilk kurulduktan 6 sene sonra ortaya çıkan ve 1932 senesinde bizide etkileyen buhranda Atatürk ve arkadaşları bir dizi tedbirler almış ve Cumhuriyetin kendi kaynakları ile 49 tane fabrika yapmış ve mecbur kaldıkları için devlet destekli ekonomi modelini (Karma Ekonomik Model) benimsemişlerdir. Dünya batarken onlar ihracat fazlası veren bir ekonomi oluşturmuşlardır. O zaman bu durumlarda ne gerekir? Devlet desteği. Ama akılcı bir devlet desteği. Tabi bundaan sonrada sosyolojik alanda da çeşitli değişiklikler ve farklılıklar oluşacaktır. Şu anda medikalizasyon uygulaması içindeyiz. Yani buna sosyolojide tıplaştırma deniliyor. Tıbbı her konuda hakim kılma. Tabi bunula beraber sağlığın artık herkes tarafından bilinip dikkat edilmesi gerektiği topluma durmadan pompalanıyor. Peki yanlış mı? Asla. Olması gereken yapılıyor. O kadar uyarılara rağmen hala laf anlamayan insanlar var bu dünyada. Ülkemiz içinde aynı şey geçerli. Ama kesin bir şekilde bu olmaması gereken şeyleri yapan ve uyarılara aldırmayan kişilerin cahil kitlelerden oluştuğu veya isyanıkarlığı bir edrem bilmiş bencil kimselerden oluştuğu kanaatindeyim. Bir tıbbi kriz sırasında öf sıkıldım artık gibi bir mazeret olmaz. Bu bencillik olur. Bana hiçbirşey olaz gibi düşünenlerde kabul edilemez. Buda cahillik erdemidir bence. En dikkat ettiğim şeylerden biride, ne zaman sağlık bakanlığı iyileşme yolundayız açıklaması yaparsa sokaklar insan doluyor. Ne mesafe kalıyor ne maske. Bakanlık tamam bu iş demeden bir kısım insanlar tamam kurtulduk diyor. Onlara lafım pek kolay kurtulamayacağımız. Biraz sürecek ve ne zaman kurtulacağız biliyor musunuz? Yontulma işmimiz bittiği zaman. Bu işlemlerde bittiğinde farklı ve eskisine göre daha humanist olacağımız. Daha saygılı ve ölçülü davranmayı öğreneceğimiz zaman. İşte ben buna yontulma dedim. Azgınlıklar terk edilecek ve daha akılcı bir yaşam sürülecek. Saygılarımla...
Ekleme Tarihi: 17 Mayıs 2020 - Pazar
Mehmet ÇELİKEL

SOSYO-EKONOMİK YONTULMA ÜZERİNE...

Böyle bir terim kullandım çünkü toplumlar gerçekten heykel gibi yontulmaya başladı. Toplumumuzda öyle. Ekonomik ve sosyolojik açıdan yeni bir döneme hatta çağa giriyoruz denebilir. Yeni bir toplum ve ekonomi anlayışı kapıda. Olmazsa olmaz denebilir. Artık eski değerler değişecek ve farklı düşünen, erdemli bir insan topluluğu olmak gerekiyor. Çünkü aksi olursa kimse ayakta kalamayacak gibi gözüküyor. Yani 1929 Büyük Dünya Buhranından daha kötü bir ortam oluşabilir. Herkesin birbirine karşı davranışı daha saygılı, ahlaklı ve erdemli olmak zorunda. Ancak bu şekilde bu buhranı geçebiliriz.

Küreselleşme darbe yiyor. Dünya bir küresel köy olmaktan çıkacak ve merkezi devletler ile çevre devletleri yer değiştirebilir. Yani sermaye yer değiştirebilir. Dünya neden bir küresel köy olmaktan çıkacak çünkü eskisi gib mobilizasyon olmayabilir. Yani buradan kalkıp Amerika ya gitmek eskisi kadar kolay değil. Birkere hastalanma korkusu var ve diğer kerede paranız o bileti almaya yetmeyebilir. Çünkü uçaklar uçmaya başlıyacağı zaman her şey belli olacak. Sosyal mesafe kuramı devreye girecek ve 10 liralık bilet 30 lira olabilecek. Ekonomilerde bu sene küçülme öngörülüyor. Türkiye ekonomisi için yüzde 4.5 küçülme öneriliyor. Yüzde 4.5 büyürken yüzde 4.5 küçülürsek bu toplamda yüzde 9 demektir ki ekonomi daralacak, iflaslar olacak ve para kısıtlı akacak demektir. Dünyanın en büyük ekonomileri bile tehlikede. Almanya yüzde 2.5 küçüleceğini açıkladı. Çünkü büyüme her zaman harcamalarla olur. Hatta Thomas Pikkety ( Fransız Ekonomist) bir kitabında der ki yüzde 2 büyüme hedefi tutturulursa 5-6 yıl sonra sermaye birikimi oluşur. Yani çok büyümekte bir sorun, küçülmekte. Hedef büyüme olmalı. Ama büyümek istiyorsanız kesinlikle harcamaları arttırmalısınız. Buda para akışını hızlandırır ve kazançlar oluşur. Harcanan para içinde bir sermaye birikiminden yani tasarruftan söz edemezsiniz. Ancak dengeli bir ekonomik büyümeden söz edebilirsiniz.

Peki ekonomik küçülme sonucu ne olur. Para dönmez kitlenirse yine harcamalar olmadığı için tasarruf olabilir. Fakat işin kötü yanı deflaasyon oluşur ve olmadık mallar olmadık fiyatlara pazara çıkabilir. Çok paranın bir ekonomide bulunması bunun piyasaya çıkacağının garantisi değildir. Önemli olan güven endeksi ve milli inançtır. Yani psiko ekonomik etkenler. Para böyle durumlarda piyasaya çıkmaz ve belli argümanlarda uyumaya bırakılır. Yani para muamele saikiyle ortada gezmez, ihtiyat veya spekulasyon saikine yönelir. Küreselleşmenin olduğu böyle bir dünyada artık dünya insanlar için küçülmez, aksine insan gözünde büyürde büyür. Dolayısıyla her ulus devlet kendi yağında kavrulup bu cendereden çıkmaya uğraşmak durumunda kalır. Türkiye Cumhuriyeti ilk kurulduktan 6 sene sonra ortaya çıkan ve 1932 senesinde bizide etkileyen buhranda Atatürk ve arkadaşları bir dizi tedbirler almış ve Cumhuriyetin kendi kaynakları ile 49 tane fabrika yapmış ve mecbur kaldıkları için devlet destekli ekonomi modelini (Karma Ekonomik Model) benimsemişlerdir. Dünya batarken onlar ihracat fazlası veren bir ekonomi oluşturmuşlardır. O zaman bu durumlarda ne gerekir? Devlet desteği. Ama akılcı bir devlet desteği.

Tabi bundaan sonrada sosyolojik alanda da çeşitli değişiklikler ve farklılıklar oluşacaktır. Şu anda medikalizasyon uygulaması içindeyiz. Yani buna sosyolojide tıplaştırma deniliyor. Tıbbı her konuda hakim kılma. Tabi bunula beraber sağlığın artık herkes tarafından bilinip dikkat edilmesi gerektiği topluma durmadan pompalanıyor. Peki yanlış mı? Asla. Olması gereken yapılıyor. O kadar uyarılara rağmen hala laf anlamayan insanlar var bu dünyada. Ülkemiz içinde aynı şey geçerli. Ama kesin bir şekilde bu olmaması gereken şeyleri yapan ve uyarılara aldırmayan kişilerin cahil kitlelerden oluştuğu veya isyanıkarlığı bir edrem bilmiş bencil kimselerden oluştuğu kanaatindeyim. Bir tıbbi kriz sırasında öf sıkıldım artık gibi bir mazeret olmaz. Bu bencillik olur. Bana hiçbirşey olaz gibi düşünenlerde kabul edilemez. Buda cahillik erdemidir bence.

En dikkat ettiğim şeylerden biride, ne zaman sağlık bakanlığı iyileşme yolundayız açıklaması yaparsa sokaklar insan doluyor. Ne mesafe kalıyor ne maske. Bakanlık tamam bu iş demeden bir kısım insanlar tamam kurtulduk diyor. Onlara lafım pek kolay kurtulamayacağımız. Biraz sürecek ve ne zaman kurtulacağız biliyor musunuz? Yontulma işmimiz bittiği zaman. Bu işlemlerde bittiğinde farklı ve eskisine göre daha humanist olacağımız. Daha saygılı ve ölçülü davranmayı öğreneceğimiz zaman. İşte ben buna yontulma dedim. Azgınlıklar terk edilecek ve daha akılcı bir yaşam sürülecek.

Saygılarımla...

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve manisadenge.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.