Bazen bir kitap okurken, çok beğendiğimiz satırların altını çizeriz. Aslında kendimize rastladığımız yerlerin altını çizeriz. Kendimizi anlatan, "İşte tam da beni anlatıyor," dediğimiz yerlerdir o satırlar. Birçok yazıda, birçok kitapta herkesin kendine rastladığı yerler vardır ve olacaktır. İçimizde yaşadığımız sorunlara, yaralara ilaç olacak türden satırlar okuruz çoğu zaman... "benim" için yazılmış deriz içimizden..."Yarayla alay eder yaralanmamış olan," der Shakespeare. O yüzden yaralanmamış olanlar yaralanmış insanları anlayamaz...
Belki biraz faydalı olabilirim düşüncesi ile yazar, birçok yazar. Umarım öyle de olur...
HERŞEYDE VE HERKESTE BİRAZ KENDİNİ ARAR İNSAN!
Kendini tamamlamak için, kendini tanımak için, herkeste biraz kendini ararsın... Tanıdığın herkeste biraz kendini görürsün. Gördüğün, tanıdığın herkes parça parça seni tamamlamaya başlar. Olmasını istediğin, olmamasını istediğin her şeyi onlarda görür, öğrenir ve kendini oluşturursun.
En başta herkes biraz "Sen" gibi görünür sana. Onlardan da alman gereken eksik parçalarını alırsın, alacak verecek kalmayınca yabancılaşırsın.
Sonra en başa değil, en sona dönersin, yani yine kendine. Çünkü son sensin....
En baştaki "Sen" sen değildin, başkalarıydın, kendini tamamlamak için başkalarını yaşadın.
Aslında kendine döndüğünde, kendi içinde, kendini bulursun...
Yaşam amacımız da zaten bu değil mi? Yani 'kendini bulmak' gibi....
İnsanın kendini bulması, kendini tamamlaması; özelden genele, tikelden tümele giden endüksiyon yolundan geçiyordur belki de.
İnsan, alemi gezer dolaşır, aradığını bulamaz. Bir de kendine döner, aradığı şeye kendi içinde ulaşır.
Hayatı biraz tersten okuduğunda ancak, başka gerçeklerde ortaya çıkar...
Halihazırda öğretiler ile, kitabi bilgiler ile yaşamak yerine, biraz kalabalıklardan arınmak, biraz yalnız kalmak ve biraz da "Düşünmek" insana daha geniş ufuklar açar...
Yalnızca okumak yetmez. İlla ki ve elbette biraz…