Yüzyıl önce düşmanı def etmiş ve ülkeyi işgalden kurtarmışlardı. 30 Ağustos 1922’de Mustafa Kemal Paşa, paşalara ne yapılması gerektiğini sormuş ve başta İsmet Paşa olmak kaydı ile hiç durmadan orduyu İzmir’e yönlendirmek gerektiğini ifade etmişlerdi. Öyle de oldu ve ordu 10 günde 400 kilometre yol yürüyüp 8 Eylül de Manisa’yı, 9 Eylül’de ise İzmir’i kurtardı. Mustafa Kemal Paşa, İsmet Paşa’ya, “Sanki bir rüya görüyorum gibi” demiştir. Evet doğru, bir rüya gibi idi. Mücadeleyi bütün bir millet yapmıştı. Neyi varsa vatanı için ortaya koymuş, ayağındaki çarıkları bile vermişti. Yeter ki ülke kurtulsun idi.
***
İzmir ve Manisa yanıyordu. Kaçarken düşman evlerin bir kısmını ateşe vermişti. Babamlar derdi ki; Alsancak’taki is ve yangın kokusu aylarca sürmüş. Kimse müdahale edememiş. Çünkü ne ekip ve ne de ekipman varmış. Yangında aşırı büyük bir alanda olduğu için sönene kadar beklemişler. Yıllar sonra İzmir Belediye Başkanı Behçet Uz, m2’sini 25 kuruştan insanlara satmak için kapılarını aşındırmış. Dedeme bile 3-4 defa geldiğini babam söyler. Şimdi Alsancak’taki en ucuz daire 7 milyon TL’den başlıyor. Aşırı lüks ve değerli bir semt oldu.
***
İsmet Paşa’ya sormuşlar: Efendim cephe nasıl kapandı? O da deniz cepheyi kapattı demiş. Kanları ve canları ile bir ülkeyi tekrar kurmak ve büyütüp geliştirmek için mücadele vermişler. Sanki o zamanlar ülkenin üstünde sihirli bir değnek sallanmış. Mustafa Kemal Paşa sanki bir şey önümü açıyor ve zorlanmadan her planladığımı yapıyorum demiştir. İşte bugünlere erişmek için, o gün kanı, canı ve malı ile mücadele eden ve gerek şehit düşen ve gerekse gazi olan tüm millete selam olsun.
***
Peki bugün ne durumdayız? Bize emanet edilen bu vatana hak ettiği gibi davranıyor muyuz? Bence hayır. Çünkü temel düstur ki Atatürk’ün, dava ve silah arkadaşlarının düsturu tam bağımsızlık idi. Ama bu gün tam bağımlıyız ve yeni nesil, o bunları başaran eski nesli tanımıyor. Anlatılmamış ki. Bayramlarda bayrak sallayarak, anıtlara çiçek koyarak, Anıtkabir’i ziyaret ederek bu anlatılmaz. Anlatmaya kalksan belki yıllar geçer. Ama anlatılmak zorunda. Bir dizi çevrilmişti Kurtuluş. 6 bölümden oluşuyor ki defa kere seyrettim ve ağladığımda oldu. Okullarda bu şimdiki nesile gösterilmeli. Ben oğlumun okulundaki müdür ve hocalara bunu teklif etmiştim. Nereden geldiğimizi anlamadan olmaz. Bu nedenle ülke büyüse ve gelişse bile kökümüzü bilmeden olmaz. Yarınlardan umutlu olmak için geçmişimizi bilmek gerek. Bugün insan ilişkilerinin donduğu, bencilliğin arttığı bir dönemden geçiyoruz ve güvensizlik ile saygısızlık hat safhada. Paran çok ama güvenin yok. Yalnızsın. Ama geçmişteki atalarının yaptıklarını ve sana bugünleri armağan ettiklerini kavrayabilirsen toplum değişir. Saygılarımla