Oğlum tenise meraklı. Güzelde oynamaya başladı. Tabi kursa yolluyoruz ve hatta İzmir de hocasından da ders alıyor. Haftada 1-2 kere. Ayakları da büyüdüğü için tenise uygun bir ayakkabı alalım dedik. 100 TL para verip iyi bir marka ayakkabı aldık ve tembih ettik. Bunu tenisten başka yere giyme. Ayakkabı neredeyse 10 kilo et yapıyor. Okulda koşup sıçradıkları için ayakkabıyı yalnızca teniste kullanmak üzere kutusunda tuttuk. Kendide beğenip almıştı. Ama bir baktık ki 2 ay sonra sağ tekin dış yanında bir sökük. Bir delik. Oğlum bir yere sürttün mü diye sorduk. Yalnızca tenise giydim dedi. E haklı. İade edelim dedik. Mağazaya gittik teslim ettik. Bir hafta sonra kullanım hatası diye değiştirmediler.
******
Bir maldan binlerce satarsınız. Hatta fiyatlarının ortalaması 2000 TL olan spor ayakkabılardır bunlar. Belki 100 tane mağazanız vardır. Kazancınız dehşettir. Ama kendi üretim hatanız olan bir şeyi müşterinizin üstüne yıkmak terbiyesizliğin dik alasıdır. Hele 1100 TL gibi en düşük fiyatlı bir ürününüz için. Buna Çingenelik denir. Bu kadar paraya bile tamah ediyorsunuz demektir bu. Sesimizi çıkartmadan ayakkabıyı aldık. Onartacağız. Onaracak olanın alacağı para ayakkabının fiyatına kıyasla komik bir rakam olacak. İşte size kalitesiz mallar senfonisi.
******
Bu yalnızca bir örnek ama bu senfoni hemen her yerde çalıyor. İğneden ipliğe, çakmaktan sigaraya, ayakkabıdan beyaz eşyaya, arabadan mobilyaya kadar. Hatta aldığınız sıfır evlerde bile daha oturmadan nelerle karşılaşıyorsunuz. Bunun birkaç sebebi var. Artan nüfus ve daha çok kazanma açgözlülüğü ile üretimde hızlı artış ve buna bağlı olarak fiyatlar yükselmesin ama girdiler ucuzlasın ve çok kazanalım arsızlığı. Hele son zamanlarda hemen herkes bazı ürünlerden şikayetçi. Sıfır araçlarda bile neler çıkıyor. Bırakın bir çift ayakkabıyı. Hele bir mal moda ise ve talep çok ise o maldan sakının.
*******
Daha 15 yaşında iken ananemin hastalığı için İstanbul a gidiyor ve büyük halada kalıyorduk. Her seferinde dedem Bursa’daki mavi dükkana yani çarşıdaki İskender e bizi götürür ama dolu olduğu için kapısında yarım saat beklerdik. Bir seferinde dedem sahibine ki tanıyordu, oğlum bu dükkanı büyütsene dedi. Verilen cevap enteresandır. Amca bu dükkanı büyütürsem bu dönerin kalitesi bozulur demişti. Eski malların kalitesi artık yok. Belki teknolojileri çok gelişti ama akıllı saatler bile 3-5 yıllık. Telefonlarda öyle. Beyaz eşyalarda. Sonuç nüfus artışı ve tüketime meylettirme politikası. Kimse tamir ettirmiyor. Atıp yenisini alıyor. İsraf diz boyu. Sebebi ise bozuk mallar senfonisi. Kaliteli ve sağlam mal üretenlere selam olsun. Saygılarımla.