Sermayesiz iş olmaz. Mutlaka sermaye gerekir. Gerek öz sermaye gerek ithal sermaye. Kazanç tasarruf ve karşılık ayırmakla sermayenin büyümesine yol açar. Böylece şirketin daha güçlü ve ekonomik şoklara daha dayanıklı hale gelmesini sağlar. Sermaye nakdi olabildiği gibi aynide olabilir. Yani para olabildiği gibi mal, madde, gayrimenkul gibide olabilir. Bir ülkedeki toplam sermaye büyüklüğü özel sektör, kamu sektörü ve ithal sermayenin toplamından oluşur. Burada dışardan gelen ithal sermayenin diğerlerine oranı oldukça önemlidir. Eğer yeterli ortam sağlanmazsa bu ithal sermaye geri gider ve oranı yüksekse ülkeyi zora sokar. Bu nedenle ithal sermayenin ülke içine gelmesi her işi çözmez. Aşırı tavizler istenirse hiç gelmesin daha iyi. Çünkü geri giderken acı verir.
Dolar dünyada hakim ekonomi parası. İkinci Dünya Savaşı sonrası İngiliz Sterlini hakim iken Marshall yasaları ile dolar hakim ekonomi parası ilan edildi. Artık ABD hakim bir ekonomi idi. Dolar ise Afrika'nın balta girmemiş ormanlarında bile geçerli hale geldi. Unutmayın ki her ülke maliyet hesabı yaparken dolara bakar. ABD'nin böyle bir sıkıntısı yok. Zaten parası dolar. İstediği kadar cari açık versin bu onu hiç sıkmaz. Basar parayı sürer piyasaya ve durumu topladı mı parayı geri çekecek operasyonlar yapar. Bunu yaparken de bazı ülkelere zor anlar yaşatır. Bugünlerde olduğu gibi.
Artık ABD'nin ekonomi politikası değişiyor. Amaçları artık ülke içinde üretim yapmak. Bu nedenle bir dizi kararlar alınıyor. Mesela geçen gün haberlerde duydum ki Çin ile ihracatını 2020 yılının sonuna kadar 200 milyar dolar daraltmayı düşünüyor. Ayrıca Avrupa'da dolaşan Euro-Dolar'ı geri çekmek için operasyonlar yapıyor. Daha yeni başladı. 1980'li yıllarda bu yine yapılmıştı. O zaman faizleri yükseltip vergileri düşürmüş ve Avrupa'da gezen bütün Euro-Dolarlar ABD'ye akmıştı. Ama paraları silah sanayinde ve savunma teknolojisinde kullandılar ve Rusya'da devrim oluştu. Kısacası Sovyetler Birliğini bölüp doğu blokunun tehdidini silmekti. Başarılıda oldu. 1990 yılında Perestroika gerçekleşti. Ama bugün Rusya hal bir güç. Neden diye sorun bakalım? Çünkü eğitim ve kültür Sovyetler Birliği çöktüğü zamanda vardı ve bu alt yapı ülkeyi 15-20 yılda topladı. Atatürk ne kadar haklı buradan görülüyor.
Şimdi yeni bir fikrin şafağında ABD. Artık fabrikaları çalıştırmak istiyor. Koloni olmaktan kurtulmak istiyor. Yani hammadde ihraç edip mamul madde ithal etmek istemiyor. Yani kendi ekonomisinin çarklarını çevirmek istiyor. 1960 yıllardaki gibi. 1970 yılında yaptığı üretimi yapmak ve 55 milyon aç insanını doyurmak istiyor. Artık rantçılardan kurtulmak istiyor. Havadan para kazananları istemiyor. Milli geliri tabana yaymak ve sermaye birikimi sağlamak istiyor. Güçlü bir ülke istiyor. Bu nedenle doları kuvvetlendirmek istiyor. Olması gerekende bu.
Eğer hammaddeyi dışardan alıyorsanız ve mamul maddeyi dışa satmak istiyorsanız zayıf para cazip görünse bile size zarar verir. Çünkü pahalı alırsınız ve maliyetleriniz yüksek olur. Rekabet için ucuz satarsınız ve sermaye birikiminiz olamaz. Paranızın değerli olması da cari açığınızın olmaması ile mümkündür. Yoksa birçok taviz verip ülkeye ithal sermaye çekmekle zaten bu işi çözemezsiniz. Bir gün bu sermaye kaçarsa bu sefer rantçıların ülkeye girmesine neden olursunuz ve ekonominizi emme basma tulumbaya çevirirler. Dolarınız bir yükselir bir düşer. Bunların eline düştünüz mü yandı gülüm keten helva. Bu nedenle işin başı sermayenizi biriktirmek. Tasarruf etmek. Gereksiz yatırımlara girmemek ve kendi kaynaklarınızı kazımak.
Peki nasıl olacak bu? Cumhuriyetimizin ilk yıllarına bakın. Atatürk Cumhuriyeti kurmadan önce İzmir'de iktisat kongresini kurdu. Memleketin her yerinden esnaf, sanatkar, işçi geldi. Fikrini beyan etti. Bazı kararlar tartışıldı ve kararlar alındı. Karma ekonomik model. Devlet elini taşın altına koyacak ve özel sektörle ortak çalışacak. Sümerbank, Etibank, Et balık kurumu, Şeker fabrikaları, Demir çelik fabrikaları, Orman çiftlikleri gibi tesislerin ülkenin her yerinde kurulması kararı alındı. Bu ne demektir sizce. Burada bir nüans var. Devlet ilk önce hammadde üretecek. Madenler, pamuk ipliği, hayvansal karkas et, süt, şeker, çiftliklerde tohum ve ırklar, demir çelik. Say say bitmez. Unuttuğum kurumlarda vardır mutlaka. Ve 10 yılda sermaye birikimi yapıp ülke ekonomisini- 1932 krizine rağmen- yüzde 80 ihracat fazlası verir duruma soktular. TL kıymetlendi. İkinci Dünya Savaşı bittiğinde 1 dolar kaç TL idi bilir misiniz? 25 kuruş. Eğitimin her şey olduğunu bildikleri için köy enstitüleri ve halk evleri kurdular ve buraya harcanan paraya acımadılar.
Şimdi bizlerde yeni fikirlerin şafağındayız. Eğer ABD ekonomi poltikasın da başarılı olursa ve Çin'e bazı tedbirler uygularsa dünyada farklı bir ekonomik boyut oluşur. Üreten bir ABD ve yaşlı bir Avrupa. Yani yaklaşık 20 yıl sonra farklı bir ekonomi gelişir. Peki bizler ne yapmalıyız. Bir kere Cumhuriyetin yaptığını yapmamız gerekir. 3. İzmir İktisat Kongresi düzenleri. İkincisi Özal zamanında düzenlenmişti sanırım. Ülkeyi masaya yatırırız. Doğruyu konuşan her meslekten komisyonların fikirleri alırız. Doğruyu konuşan diyorum yalan konuşursak yıkılacak olan herkestir. Devlet de üretimde gerekli görevleri yükleriz. Belki yanlış anlaşılacak ama gümrük duvarlarımızı kaldırmamız şart. İthalatı zamanla kısmamız gerekiyor ve hammaddeyi üretmemiz gerekiyor. İşte belli bir süre sonra bakın neler oluyor. İhracat fazlası veren bir Türkiye Cumhuriyeti. Çok ihracat yapmamız gerekmez. Yalnızca ithalatı kıssak yeter. Ve halkın tasarrufunu sağlamamız gerekiyor. Savurganlık olmayacak. Çünkü ülkemizin kuruluşunu incelerseniz bizim dedelerimiz bunu yapabilmiş. Hem de krizler sırasında. Biz neden yapmayalım. Ancak kesinlikle uzlaşma birleşme yani fikir birliği ana koşul ve eğitim ana koşul. Sanırım anlaşılmıştır. Kolay bir iş değil ama yapılabilir çünkü yapıldı.
Saygılarımla...
Anasayfa
Yazarlar
Mehmet ÇELİKEL
Yazı Detayı
Bu yazı 1047+ kez okundu.
SERMAYE BiRiKiMi VE ÜLKEMiZ...
Sermayesiz iş olmaz. Mutlaka sermaye gerekir. Gerek öz sermaye gerek ithal sermaye. Kazanç tasarruf ve karşılık ayırmakla sermayenin büyümesine yol açar. Böylece şirketin daha güçlü ve ekonomik şoklara daha dayanıklı hale gelmesini sağlar. Sermaye nakdi olabildiği gibi aynide olabilir. Yani para olabildiği gibi mal, madde, gayrimenkul gibide olabilir. Bir ülkedeki toplam sermaye büyüklüğü özel sektör, kamu sektörü ve ithal sermayenin toplamından oluşur. Burada dışardan gelen ithal sermayenin diğerlerine oranı oldukça önemlidir. Eğer yeterli ortam sağlanmazsa bu ithal sermaye geri gider ve oranı yüksekse ülkeyi zora sokar. Bu nedenle ithal sermayenin ülke içine gelmesi her işi çözmez. Aşırı tavizler istenirse hiç gelmesin daha iyi. Çünkü geri giderken acı verir.
Dolar dünyada hakim ekonomi parası. İkinci Dünya Savaşı sonrası İngiliz Sterlini hakim iken Marshall yasaları ile dolar hakim ekonomi parası ilan edildi. Artık ABD hakim bir ekonomi idi. Dolar ise Afrika'nın balta girmemiş ormanlarında bile geçerli hale geldi. Unutmayın ki her ülke maliyet hesabı yaparken dolara bakar. ABD'nin böyle bir sıkıntısı yok. Zaten parası dolar. İstediği kadar cari açık versin bu onu hiç sıkmaz. Basar parayı sürer piyasaya ve durumu topladı mı parayı geri çekecek operasyonlar yapar. Bunu yaparken de bazı ülkelere zor anlar yaşatır. Bugünlerde olduğu gibi.
Artık ABD'nin ekonomi politikası değişiyor. Amaçları artık ülke içinde üretim yapmak. Bu nedenle bir dizi kararlar alınıyor. Mesela geçen gün haberlerde duydum ki Çin ile ihracatını 2020 yılının sonuna kadar 200 milyar dolar daraltmayı düşünüyor. Ayrıca Avrupa'da dolaşan Euro-Dolar'ı geri çekmek için operasyonlar yapıyor. Daha yeni başladı. 1980'li yıllarda bu yine yapılmıştı. O zaman faizleri yükseltip vergileri düşürmüş ve Avrupa'da gezen bütün Euro-Dolarlar ABD'ye akmıştı. Ama paraları silah sanayinde ve savunma teknolojisinde kullandılar ve Rusya'da devrim oluştu. Kısacası Sovyetler Birliğini bölüp doğu blokunun tehdidini silmekti. Başarılıda oldu. 1990 yılında Perestroika gerçekleşti. Ama bugün Rusya hal bir güç. Neden diye sorun bakalım? Çünkü eğitim ve kültür Sovyetler Birliği çöktüğü zamanda vardı ve bu alt yapı ülkeyi 15-20 yılda topladı. Atatürk ne kadar haklı buradan görülüyor.
Şimdi yeni bir fikrin şafağında ABD. Artık fabrikaları çalıştırmak istiyor. Koloni olmaktan kurtulmak istiyor. Yani hammadde ihraç edip mamul madde ithal etmek istemiyor. Yani kendi ekonomisinin çarklarını çevirmek istiyor. 1960 yıllardaki gibi. 1970 yılında yaptığı üretimi yapmak ve 55 milyon aç insanını doyurmak istiyor. Artık rantçılardan kurtulmak istiyor. Havadan para kazananları istemiyor. Milli geliri tabana yaymak ve sermaye birikimi sağlamak istiyor. Güçlü bir ülke istiyor. Bu nedenle doları kuvvetlendirmek istiyor. Olması gerekende bu.
Eğer hammaddeyi dışardan alıyorsanız ve mamul maddeyi dışa satmak istiyorsanız zayıf para cazip görünse bile size zarar verir. Çünkü pahalı alırsınız ve maliyetleriniz yüksek olur. Rekabet için ucuz satarsınız ve sermaye birikiminiz olamaz. Paranızın değerli olması da cari açığınızın olmaması ile mümkündür. Yoksa birçok taviz verip ülkeye ithal sermaye çekmekle zaten bu işi çözemezsiniz. Bir gün bu sermaye kaçarsa bu sefer rantçıların ülkeye girmesine neden olursunuz ve ekonominizi emme basma tulumbaya çevirirler. Dolarınız bir yükselir bir düşer. Bunların eline düştünüz mü yandı gülüm keten helva. Bu nedenle işin başı sermayenizi biriktirmek. Tasarruf etmek. Gereksiz yatırımlara girmemek ve kendi kaynaklarınızı kazımak.
Peki nasıl olacak bu? Cumhuriyetimizin ilk yıllarına bakın. Atatürk Cumhuriyeti kurmadan önce İzmir'de iktisat kongresini kurdu. Memleketin her yerinden esnaf, sanatkar, işçi geldi. Fikrini beyan etti. Bazı kararlar tartışıldı ve kararlar alındı. Karma ekonomik model. Devlet elini taşın altına koyacak ve özel sektörle ortak çalışacak. Sümerbank, Etibank, Et balık kurumu, Şeker fabrikaları, Demir çelik fabrikaları, Orman çiftlikleri gibi tesislerin ülkenin her yerinde kurulması kararı alındı. Bu ne demektir sizce. Burada bir nüans var. Devlet ilk önce hammadde üretecek. Madenler, pamuk ipliği, hayvansal karkas et, süt, şeker, çiftliklerde tohum ve ırklar, demir çelik. Say say bitmez. Unuttuğum kurumlarda vardır mutlaka. Ve 10 yılda sermaye birikimi yapıp ülke ekonomisini- 1932 krizine rağmen- yüzde 80 ihracat fazlası verir duruma soktular. TL kıymetlendi. İkinci Dünya Savaşı bittiğinde 1 dolar kaç TL idi bilir misiniz? 25 kuruş. Eğitimin her şey olduğunu bildikleri için köy enstitüleri ve halk evleri kurdular ve buraya harcanan paraya acımadılar.
Şimdi bizlerde yeni fikirlerin şafağındayız. Eğer ABD ekonomi poltikasın da başarılı olursa ve Çin'e bazı tedbirler uygularsa dünyada farklı bir ekonomik boyut oluşur. Üreten bir ABD ve yaşlı bir Avrupa. Yani yaklaşık 20 yıl sonra farklı bir ekonomi gelişir. Peki bizler ne yapmalıyız. Bir kere Cumhuriyetin yaptığını yapmamız gerekir. 3. İzmir İktisat Kongresi düzenleri. İkincisi Özal zamanında düzenlenmişti sanırım. Ülkeyi masaya yatırırız. Doğruyu konuşan her meslekten komisyonların fikirleri alırız. Doğruyu konuşan diyorum yalan konuşursak yıkılacak olan herkestir. Devlet de üretimde gerekli görevleri yükleriz. Belki yanlış anlaşılacak ama gümrük duvarlarımızı kaldırmamız şart. İthalatı zamanla kısmamız gerekiyor ve hammaddeyi üretmemiz gerekiyor. İşte belli bir süre sonra bakın neler oluyor. İhracat fazlası veren bir Türkiye Cumhuriyeti. Çok ihracat yapmamız gerekmez. Yalnızca ithalatı kıssak yeter. Ve halkın tasarrufunu sağlamamız gerekiyor. Savurganlık olmayacak. Çünkü ülkemizin kuruluşunu incelerseniz bizim dedelerimiz bunu yapabilmiş. Hem de krizler sırasında. Biz neden yapmayalım. Ancak kesinlikle uzlaşma birleşme yani fikir birliği ana koşul ve eğitim ana koşul. Sanırım anlaşılmıştır. Kolay bir iş değil ama yapılabilir çünkü yapıldı.
Saygılarımla...
Ekleme
Tarihi: 01 Haziran 2018 - Cuma
SERMAYE BiRiKiMi VE ÜLKEMiZ...
Yazıya ifade bırak !
Bu yazıya hiç ifade kullanılmamış ilk ifadeyi siz kullanın.
Okuyucu Yorumları
(0)
Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.