Her zaman söylenen şey. Tarımsal üretim desteği şart. Tabi çiftçinin bilinçlenmesi de şart. Her şeyi devletten bekleyip yan gelip yatılmaz. Ama gerçekten de tarım desteklenmeli. Çünkü gıda demek, toplumun doyması demek. Elbette kontrollü bir destekleme şart. Hani bir zamanlar doğu ve güneydoğuda hayvancılığa destek için ucuz kredi verilmişti de, bir bankada çalışan bir elemanın bir lafı vardı: Ben bu ineği daha önce görmüştüm. Aynı hayvanları göstererek defa kere kredi alan olmuştu. Bu da kontrolü gerektiriyor.
Ülkemizdeki çiftçiler batının belli kesimlerindeki gibi büyük işletmeler değil. Varsa da sayıları az. Bizdeki çiftçilik sistemi İtalya'ya benzer. Küçük işletmeler ama tek fark birleşemememiz. Yani kooperatifleşmek olmuyor bizde. İtalya da bu iş nispeten çözülmüş durumda. Toprağın her santimetresini değerlendiriyorlar. Aslında bizde de olabilir. Milli emlaktan kiralama gibi. Tabi bu konuda siyaset devreye girmezse sevindirici olur. Kişinin yeterli olması şart. Ayrıca tarımsal üretimdeki modernizasyonda üretim yapılacak kişilere anlatılmalı. Bu da bir dizi seminerler ve konferanslarla olabildiği gibi fakültelerde kişilere bir eğitim verilebilir. Benim bir arkadaşım balcılık yapmaya başladığı zaman Ege Ziraat'ten destek almış ve hatta derslerine bile girmişti. Balcılıkla ilgili birçok eser okudu. İşin tekniğini buralardan kaptı. Aslında ayakkabıcı idi. Şimdi ise esaslı bir üretici.
Tabii tarımsal üretimde aranan doğallık. Tohumlamanın bundan yüzyıl öncesi gibi olması. Son yıllarda herkesin şikayeti olan GDO'lu ürün tartışmasına bir son vermek gerek. Yani işin başından doğallık şart. Mesela benim bir sorumdur ki neden askıda bağlara döndük. Yer bağlarını yok ettik. Amerikan teknolojisi neden soktuk. Halbuki bu yörede esas yer bağları vardı ve randumanları yüksekti. Yer bağlarından çıkan o salkımlar ve o renk var mı sizce. Ama biri bir kuyuya taş attı, birçok akıllıda çıkarmaya çalışıyor. Yok efendim soğuk tehlikesi var. sanki şimdi soğuk ve don yok mu? Adanlar eskiden bağ geç uyansın diye asmaların diplerine buz gömerlermiş. Amma da çalışma ha. Üşenmeden ve o kadar buzu bularak. Ama çok faydası olurmuş. Şimdi daha ileri tekniklerde mevcut. Neden yer bağlarını bozduk ki. Bunun cevabını siz verin.
Ziraat odalarını büyütmemiz ve yetkilendirmemiz gerek. Bence şehrimizde en az ticaret odası veya esnaf birlikleri kadar kapsamlı olmalı. Zaten yakın zaman önce havza sistemi uygulaması başlatılmıştı. Şehrin dışına baktığımızda kilometrekarelerce arazi var. ve Gediz'in alt tarafı da SİT ilan edildi. Yani inşaat yok. Tarımsal arazi. Beton donmayacak ve tarımsal üretime açık olacak. Bence iyi bir karar ancak Gediz in yatağının ıslah edilmesi şart. Eğer bu nehri İtalya'daki Arno nehri gibi yaparsak o zaman harika bir bölge yaratmış oluruz. Çünkü gidipte gördüğüm kadarı ile İtalya'nın Toskana bölgesi ile burası aynı coğrafi şartlara haiz. İşte şimdi bir şey daha var ki bu önemli: Tarımsal üretim yapacak veya yapanların gidip oraları görmesi gerek. Yani eskileri lafı gibi: Ayağını sürümenin faydası vardır. Çiftçilerde sanayiciler gibi bu tip iş seyahatlerini yapması gerekiyor. Efendim çiftçi para mı kazanıyor. Belki para kazanmıyor ama buna da masraf etmek kendini geliştirmek demek. Kendi gözleri ile görüp aynısını veya daha gelişmişini uygulaması, üretimini ve karlılığını arttırmaz mı? Hatalar düzelmez mi? Nasıl tüccar ve sanayiciler fuarlara tur düzenleyip gidiyorlarsa çiftçilerde üretici olarak bunu yapabilir. Tabii destek alarak. Ziraat odaları bunu yapabilir.
Tarıma destek gelmek zorunda çünkü eksik kalırsak gıdasız kalırız gibi düşünmek zorundayız. Gayretsiz bir şey olmayacağı gibi desteksizde bir şey olmaz. Ancak bunu kötüye kullanmamak gerekiyor.
Saygılarımla...
Anasayfa
Yazarlar
Mehmet ÇELİKEL
Yazı Detayı
Bu yazı 1922+ kez okundu.
TARIMA DESTEK Mİ GELİYOR?
Her zaman söylenen şey. Tarımsal üretim desteği şart. Tabi çiftçinin bilinçlenmesi de şart. Her şeyi devletten bekleyip yan gelip yatılmaz. Ama gerçekten de tarım desteklenmeli. Çünkü gıda demek, toplumun doyması demek. Elbette kontrollü bir destekleme şart. Hani bir zamanlar doğu ve güneydoğuda hayvancılığa destek için ucuz kredi verilmişti de, bir bankada çalışan bir elemanın bir lafı vardı: Ben bu ineği daha önce görmüştüm. Aynı hayvanları göstererek defa kere kredi alan olmuştu. Bu da kontrolü gerektiriyor.
Ülkemizdeki çiftçiler batının belli kesimlerindeki gibi büyük işletmeler değil. Varsa da sayıları az. Bizdeki çiftçilik sistemi İtalya'ya benzer. Küçük işletmeler ama tek fark birleşemememiz. Yani kooperatifleşmek olmuyor bizde. İtalya da bu iş nispeten çözülmüş durumda. Toprağın her santimetresini değerlendiriyorlar. Aslında bizde de olabilir. Milli emlaktan kiralama gibi. Tabi bu konuda siyaset devreye girmezse sevindirici olur. Kişinin yeterli olması şart. Ayrıca tarımsal üretimdeki modernizasyonda üretim yapılacak kişilere anlatılmalı. Bu da bir dizi seminerler ve konferanslarla olabildiği gibi fakültelerde kişilere bir eğitim verilebilir. Benim bir arkadaşım balcılık yapmaya başladığı zaman Ege Ziraat'ten destek almış ve hatta derslerine bile girmişti. Balcılıkla ilgili birçok eser okudu. İşin tekniğini buralardan kaptı. Aslında ayakkabıcı idi. Şimdi ise esaslı bir üretici.
Tabii tarımsal üretimde aranan doğallık. Tohumlamanın bundan yüzyıl öncesi gibi olması. Son yıllarda herkesin şikayeti olan GDO'lu ürün tartışmasına bir son vermek gerek. Yani işin başından doğallık şart. Mesela benim bir sorumdur ki neden askıda bağlara döndük. Yer bağlarını yok ettik. Amerikan teknolojisi neden soktuk. Halbuki bu yörede esas yer bağları vardı ve randumanları yüksekti. Yer bağlarından çıkan o salkımlar ve o renk var mı sizce. Ama biri bir kuyuya taş attı, birçok akıllıda çıkarmaya çalışıyor. Yok efendim soğuk tehlikesi var. sanki şimdi soğuk ve don yok mu? Adanlar eskiden bağ geç uyansın diye asmaların diplerine buz gömerlermiş. Amma da çalışma ha. Üşenmeden ve o kadar buzu bularak. Ama çok faydası olurmuş. Şimdi daha ileri tekniklerde mevcut. Neden yer bağlarını bozduk ki. Bunun cevabını siz verin.
Ziraat odalarını büyütmemiz ve yetkilendirmemiz gerek. Bence şehrimizde en az ticaret odası veya esnaf birlikleri kadar kapsamlı olmalı. Zaten yakın zaman önce havza sistemi uygulaması başlatılmıştı. Şehrin dışına baktığımızda kilometrekarelerce arazi var. ve Gediz'in alt tarafı da SİT ilan edildi. Yani inşaat yok. Tarımsal arazi. Beton donmayacak ve tarımsal üretime açık olacak. Bence iyi bir karar ancak Gediz in yatağının ıslah edilmesi şart. Eğer bu nehri İtalya'daki Arno nehri gibi yaparsak o zaman harika bir bölge yaratmış oluruz. Çünkü gidipte gördüğüm kadarı ile İtalya'nın Toskana bölgesi ile burası aynı coğrafi şartlara haiz. İşte şimdi bir şey daha var ki bu önemli: Tarımsal üretim yapacak veya yapanların gidip oraları görmesi gerek. Yani eskileri lafı gibi: Ayağını sürümenin faydası vardır. Çiftçilerde sanayiciler gibi bu tip iş seyahatlerini yapması gerekiyor. Efendim çiftçi para mı kazanıyor. Belki para kazanmıyor ama buna da masraf etmek kendini geliştirmek demek. Kendi gözleri ile görüp aynısını veya daha gelişmişini uygulaması, üretimini ve karlılığını arttırmaz mı? Hatalar düzelmez mi? Nasıl tüccar ve sanayiciler fuarlara tur düzenleyip gidiyorlarsa çiftçilerde üretici olarak bunu yapabilir. Tabii destek alarak. Ziraat odaları bunu yapabilir.
Tarıma destek gelmek zorunda çünkü eksik kalırsak gıdasız kalırız gibi düşünmek zorundayız. Gayretsiz bir şey olmayacağı gibi desteksizde bir şey olmaz. Ancak bunu kötüye kullanmamak gerekiyor.
Saygılarımla...
Ekleme
Tarihi: 07 Ocak 2018 - Pazar
TARIMA DESTEK Mİ GELİYOR?
Yazıya ifade bırak !
Bu yazıya hiç ifade kullanılmamış ilk ifadeyi siz kullanın.
Okuyucu Yorumları
(0)
Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.