Sanırım 1992 yılı idi ve Amerika tarımsal desteği çekti. Yani tarıma destek vermedi. Bizde uyduk. Fakat bunun bedeli bize ağır oluyor. Çünkü parasal gücü olan para kazanırken üreten yani çiftçi para kazanamıyor. Durmadan şikayet ediyor. Diyeceksiniz ki haklılar mı? Yarısı haklı ise yarısı değil. Çünkü birleşmiyorlar. Birlikte hareket edip fikir alışverişinde bulunmuyorlar. Halbuki üretici çok ama anlaşan yok. Herkes ferdi hareket ediyor. Yani yalnız kalıyor ve doğru bildiklerini yapıyor. Sürüden ayrılanı da kurtlar kapıyor. Peki, ne yapmak gerek? Birliktelik gerek. Yani danışarak iş yapmak gerek. O ülkenin, bu ülkenin en azından tarımla ilgili fikrine uymamız gerekmiyor. Dayatılıyorsa tanımamız gerekmiyor.
Tarım gıda demek, beslenmemek demek. Gıda demek. Bir toplumu geçin insanlık için gerekli gıdaları üretmek demek. Ve bunları üreten insanları desteklemek gerek. Bugün bakıyoruz ki tarımsal ihracatımız çok büyümüş. Peki, yüksek teknoloji üretip ihraç etsek de tarımı kendimiz kullansak. Nasıl olur? Biz ihraç ediyoruz, onlar yiyor ama bize yüksek teknolojik ürünler satıyor. Ne oluyoruz sizce? Koloni. Zaten yurtiçindeki gelir seviyesi düşük. Pazarlarda tarımsal ürünleri almak konusunda insanlar kısıtlı. O zaman bu işin içinden nasıl çıkmak gerek. Bunu kendinize bir sorun. Çölde giderken 1000 altın mı kıymetli, bir lokma ekmek mi bunu bir kendinize sorun. Nimet para mı yoksa gıda mı? Büyük soru.
Pazara giden insanlar sorun. Nasıl memnunları mı diye. Size belki yüzde 90’ı olumlu cevap vermeyecek. Pahalı diyecek. Bazıları lanet bile okuyacak. Bu birazda toplumun psikolojik ekonomisine ait. Ama genelde çoğu şikayet edecektir. Bu bizim halkımızın genel durumudur. Her yerden ve her şeyden şikayet eder ama halka rağmen bir şey yapılamaz. Öfkesine de isyanına da katlanmak zorundayız. Çünkü egemenlik bila-kaydışart milletindir. Haklıdırlar ve fiyatların yüksekliğinden endişe ediyorlardır. Eleştiremeyiz ve isteklerini değerlendirmek ve çözüm üretmek zorundayız. Unutmayın ekonomi kıt kaynaklar ile sonsuz insan isteklerini dengeleyen bir bilimdir.
Peki ne yapmak gerek? Geçenlerde bir kanalda sabahleyin işe giderken bir ekonomist çok güzel bir analizde bulundu. 2020 yılının gıda enflasyonun önüne geçmek gerektiği bir yıl olduğunu söyledi. Aynen katılıyorum şöyle ki eğer kredibilitenin arttığı ve işerin açıldığı bir ortamı gördüğümüz an, gıda fiyatları gökyüzüne çıkacak. Zam. Bunları yapanlar sizi değil cebini düşünecek. 10 TL’lik malı 20 TL’de göreceksiniz. Bunu yapacak kişiler üreticiler olsa canım yanmaz ama 3-5 kişinin cebi dolacak. Mesela tanıdığım bir kişinin 100 dönüm zeytinliği var. Zeytini bu sene 4 TL’ye vermişler. Alanda 5 TL’ye satıyor dedi. Siz kaça alıyorsunuz bir kilo zeytini. Bu sene ucuz zeytinyağı yiyebilecek misiniz?
Karma ekonomik sistem inkar edilse bile hala dünyada uygulanıyor. Bu sistemi geliştiren yegane kişi MUSTAFA KEMAL ATATÜRK idi. Yıllar sonra İngiliz ekonomist Keynes 2. Dünya Savaşından sonra bu tip bir ekonomik sistemi devreye soktu. Gerçekten de hala fikirleri ve teorisi değerli kılınan Keynes modeli birçok batılı ülkede sessizce uygulanmaktadır. Asıl olan devlet desteği ve tarımdaki devletin varlığıdır. Son zamanlarda böyle oluşuma girildi. Zaten gerekliydi ve gereksiz bekledik. Ancak ülkemizdeki bunun ilmini yapmış olan ziraat fakültelerinden faydalanılması gerekiyor ve devletin bunu desteklemesi gerekiyor. Üreticilerine bunu anlaması gerekiyor. Yani çözüm bulunması için destek olmaları gerekiyor. Yani profesörlerle profesyoneller birlikte yürüyecek. Danışarak iş yapacağız ve devlet de destek olacak. Kime? Üreticiye. Kime engel olacak? Spekülatörlere.
Saygılarımla ...
Anasayfa
Yazarlar
Mehmet ÇELİKEL
Yazı Detayı
Bu yazı 638+ kez okundu.
TÜRKİYE EKONOMİSİ VE TARIM ÜZERİNE...
Sanırım 1992 yılı idi ve Amerika tarımsal desteği çekti. Yani tarıma destek vermedi. Bizde uyduk. Fakat bunun bedeli bize ağır oluyor. Çünkü parasal gücü olan para kazanırken üreten yani çiftçi para kazanamıyor. Durmadan şikayet ediyor. Diyeceksiniz ki haklılar mı? Yarısı haklı ise yarısı değil. Çünkü birleşmiyorlar. Birlikte hareket edip fikir alışverişinde bulunmuyorlar. Halbuki üretici çok ama anlaşan yok. Herkes ferdi hareket ediyor. Yani yalnız kalıyor ve doğru bildiklerini yapıyor. Sürüden ayrılanı da kurtlar kapıyor. Peki, ne yapmak gerek? Birliktelik gerek. Yani danışarak iş yapmak gerek. O ülkenin, bu ülkenin en azından tarımla ilgili fikrine uymamız gerekmiyor. Dayatılıyorsa tanımamız gerekmiyor.
Tarım gıda demek, beslenmemek demek. Gıda demek. Bir toplumu geçin insanlık için gerekli gıdaları üretmek demek. Ve bunları üreten insanları desteklemek gerek. Bugün bakıyoruz ki tarımsal ihracatımız çok büyümüş. Peki, yüksek teknoloji üretip ihraç etsek de tarımı kendimiz kullansak. Nasıl olur? Biz ihraç ediyoruz, onlar yiyor ama bize yüksek teknolojik ürünler satıyor. Ne oluyoruz sizce? Koloni. Zaten yurtiçindeki gelir seviyesi düşük. Pazarlarda tarımsal ürünleri almak konusunda insanlar kısıtlı. O zaman bu işin içinden nasıl çıkmak gerek. Bunu kendinize bir sorun. Çölde giderken 1000 altın mı kıymetli, bir lokma ekmek mi bunu bir kendinize sorun. Nimet para mı yoksa gıda mı? Büyük soru.
Pazara giden insanlar sorun. Nasıl memnunları mı diye. Size belki yüzde 90’ı olumlu cevap vermeyecek. Pahalı diyecek. Bazıları lanet bile okuyacak. Bu birazda toplumun psikolojik ekonomisine ait. Ama genelde çoğu şikayet edecektir. Bu bizim halkımızın genel durumudur. Her yerden ve her şeyden şikayet eder ama halka rağmen bir şey yapılamaz. Öfkesine de isyanına da katlanmak zorundayız. Çünkü egemenlik bila-kaydışart milletindir. Haklıdırlar ve fiyatların yüksekliğinden endişe ediyorlardır. Eleştiremeyiz ve isteklerini değerlendirmek ve çözüm üretmek zorundayız. Unutmayın ekonomi kıt kaynaklar ile sonsuz insan isteklerini dengeleyen bir bilimdir.
Peki ne yapmak gerek? Geçenlerde bir kanalda sabahleyin işe giderken bir ekonomist çok güzel bir analizde bulundu. 2020 yılının gıda enflasyonun önüne geçmek gerektiği bir yıl olduğunu söyledi. Aynen katılıyorum şöyle ki eğer kredibilitenin arttığı ve işerin açıldığı bir ortamı gördüğümüz an, gıda fiyatları gökyüzüne çıkacak. Zam. Bunları yapanlar sizi değil cebini düşünecek. 10 TL’lik malı 20 TL’de göreceksiniz. Bunu yapacak kişiler üreticiler olsa canım yanmaz ama 3-5 kişinin cebi dolacak. Mesela tanıdığım bir kişinin 100 dönüm zeytinliği var. Zeytini bu sene 4 TL’ye vermişler. Alanda 5 TL’ye satıyor dedi. Siz kaça alıyorsunuz bir kilo zeytini. Bu sene ucuz zeytinyağı yiyebilecek misiniz?
Karma ekonomik sistem inkar edilse bile hala dünyada uygulanıyor. Bu sistemi geliştiren yegane kişi MUSTAFA KEMAL ATATÜRK idi. Yıllar sonra İngiliz ekonomist Keynes 2. Dünya Savaşından sonra bu tip bir ekonomik sistemi devreye soktu. Gerçekten de hala fikirleri ve teorisi değerli kılınan Keynes modeli birçok batılı ülkede sessizce uygulanmaktadır. Asıl olan devlet desteği ve tarımdaki devletin varlığıdır. Son zamanlarda böyle oluşuma girildi. Zaten gerekliydi ve gereksiz bekledik. Ancak ülkemizdeki bunun ilmini yapmış olan ziraat fakültelerinden faydalanılması gerekiyor ve devletin bunu desteklemesi gerekiyor. Üreticilerine bunu anlaması gerekiyor. Yani çözüm bulunması için destek olmaları gerekiyor. Yani profesörlerle profesyoneller birlikte yürüyecek. Danışarak iş yapacağız ve devlet de destek olacak. Kime? Üreticiye. Kime engel olacak? Spekülatörlere.
Saygılarımla ...
Ekleme
Tarihi: 24 Kasım 2019 - Pazar
TÜRKİYE EKONOMİSİ VE TARIM ÜZERİNE...
Yazıya ifade bırak !
Bu yazıya hiç ifade kullanılmamış ilk ifadeyi siz kullanın.
Okuyucu Yorumları
(0)
Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.