Yazlıklar kışın unutulur. Halbuki hele deniz kıyıları kışın daha güzel olur. Balık mevsimidir. Ortalık sakindir. Annem de hep eylül sonrası İzmir'e dönüş yaptı mı Nisan'a kadar yazlığa dönüp bakmazdı. Anne gidelim derdim. Boş ver oğlum bu soğuk ne yapacağız. Sahil kıyıları artık eskisi gibi değil. Artık yaz kış yaşayan çok aile var. mesela Foça bu konuda çok yol kat etti. Peki neden? Ucuz ulaşım var da ondan. Eğer ulaşımı tesis ederseniz iş çözülüyor. Nüfusu rahat dağıtabilirsiniz. Yerleşim yayılabilir. Ulaşım kolaysa. Her neyse bu ayrı konu. Kısacası yaz gelince gayrimenkul ilgisi artıyor. Tabii bazı sıkıntılarda mevcut. Fiyat uyuşmazlığı, lüks istemi ve kredilerin ödenebilir olması. Esas sorun teşkil ediyor.
Telefon ile emlakçı aranıyor: Efendim iyi güler. İyi günler. Falanca yerde bulunan ilanınızı gördüm de. Evet. Özellikleri nedir acaba? Full bir dairedir ve şu kadar odası vardır. Peki fiyatı nedir? 350.000 TL. Çüşşş, bu ne yaa. Bu konuşmaları çok duyarsınız. Veya ödeme şartlarını sorarlar. Peşin tabii dersiniz. Para bir yana tapu bir yana. Vade olmaz mı diye sorarlar. İşte hep bunlar insan istemlerinin olduğu ama aklının ve parasının yetemeyeceği metaları aramaktan oluyor. Bütçem buna uygun denmiyor. Ha birde tersten bakalım. Her zaman bakmak gerekiyor. Gayrimenkulleri fiyatlarındaki aşırılık da söz konusu. 250.000 TL olan bir yere 350.000 TL istemek gibi. Tabi toplumun nabzı önemli. Etmese bile o bölgede herkes aynı fiyat politikasını güdebiliyor. Ama satış olmuyor. Daha açıkçası fiyat teşekkül edemiyor. Böyle bildiğim bir sürü yer var ki nerede ise bir yılı geçkin satılamıyor. Bir de satıcın dışında alıcılardan da fiyatlandırmada gariplikler var. Mesela 350.000 TL istenilen bir yere; 250.000 TL olmaz mı gibi. Kişi pazarlıkta oransal gücünü kaybetmiş oluyor. Ekstrem bir durum dışında bu şekil bir pazarlık görmedim. Mesela içi yapılımı değil mi karmaşası da var. Efendim bu fiyata içi neden yenilenmiş değil soruları. Aslında uğraşabilirseniz gayrimenkulü eski alıp içini yaptırabilirseniz daha ucuza mal edersiniz. Birde kentsel dönüşüm gerçeği var. bu bina eski ve depreme dayanıklı değil hikayeleri. Birçok eski bina var ama içlerinde bazıları var ki ekskavatörle zor yıkarsınız. Ayrıca kentsel dönüşümü ada bazında yapmak daha mantıklı.
Yaza girerken durum bu. Halk almak istiyor ama boyu yetemiyor. Faizler gayrimenkul için yüksek. Hele şehrimizdeki fiyatlara göre. Herkes diyor ki para yok. Bunun daha doğrusu halkın finansal gücü tükenmiş gibi. Ayrıca bu kadar krizden sonra borçlanmadan kaçış da var. yani daha önceki yazılarımda ifade ettiğim gibi nörofinans devreye giriyor. Davranış ekonomisi. Bilirisiniz ki bu psiko ekonomidir. Ekonominin insan davranışlarına göre yönlendirilmesi. Kişi akılcı kara vermek için bu yöntemi kullanır. Gelirde darlık da varsa asıl etkeni oluşturur. Gelirde bolluk olsa da dursun hele diyebilir insanoğlu. Hani eskilerin bir lafı: Deve bir akçe kalsın bin akçe getir hesabı. Davranış ekonomisinde gelecek korkusu da etken.
İşte gayrimenkulde durum bu. Yaz gelince kalpler heyecanlı ama finansmanda moraller bozuk. Fiyatlar etken olduğu kadar insan beyinleri de etken. Daha pozitif etki yok. Negatifle nötr arasında. Umarım dilekler yerini bulur.
Saygılarımla...