Değerli dostlar, 2021-2022 eğitim öğretim yılının birinci dönemi, geçtiğimiz cuma günü sona erdi. Ülke genelinde 18 milyon, ilimizde de 249 bin dolayında öğrenci 15 günlük ara tatile başladı.
Bu ara tatilin hem öğrenciler hem öğretmenler hem de veliler açısından verimli, kazançlı ve yararlı geçmesini umuyorum.
Değerli dostlar, yine sanal dünyada eğitimle ilgili ilginç bilgiler ararken dikkatimi çeken çok anlamlı, önemli ve ibretlik bilgilere ulaşıyorum.
Yıllar önce edindiğim bazı bilgi ve belgeleri tekrar gündeme alma gereği duydum.
İşte onlardan birkaçı…
***
Alıntıladığım bilgiselin ilki, “Ahlak, anlatılmaz; yaşanır.” temalı. Hep birlikte okuyalım.
2012 yılında İspanya’nın Navara kentinde bir yarış yapılır. Bu yarışta Kenya adına yarışan atlet Abel Mutai, bitiş çizgisine birkaç metre kala yavaşlar ve durur. Abel Mutai, yarışı bitirdiğini düşünür ve koşmayı bırakır. İspanyol atlet Ivan Fernandez, Abel Mutai’nin tam arkasındadır ve neler olduğunu anlar. İspanyol atlet Ivan Fernandez, koşması için Abel Mutai’ye bağırmaya başlar. Ama Abel Mutai’nin İspanyolca anlamadığını bilmiyordur. Sonra ispanyol atlet Ivan Fernandez, Kenyalı atlet Abel Mutai’yi bitiş çizgisine kadar iter ve onun birinci olmasını sağlar.
Bu davranıştan sonra bir gazeteci, İspanyol atlet Ivan Fernandez’e, “Bunu neden yaptın?” diye sorar.
İspanyol atlet Ivan Fernandez, “Hayalim, bir gün, bur tür toplum yaşamına-yapısına sahip olabileceğimizdir.” der.
Gazeteci, “Peki, neden Kenyalı atletin kazanmasına izin verdiniz?” diye sorar.
İspanyol atlet Ivan Fernandez, “Kazanmasına izin vermedim; kazanacaktı.” diye yanıtlar.
Gazeteci, yine ısrar eder. “Ama kazanabilirdin!”
İspanyol atlet Ivan Fernandez, gazeteciye bakar ve şöyle yanıt verir. “Ama zaferimin değeri ne olacaktı? O madalyanın onuru ne olurdu? Annem, bu durum hakkında ne düşünürdü?”
Evet, değerli dostlar, durum böyle.
***
Bir diğer ibretlik olayı da eğitimci, yazar ve akademisyen Prof. Dr. Necati Cemaloğlu’nun “Eğitimin Pin Kodu” adlı kitabından aktaralım.
Amerika’da Stanford Üniversitesinde sınavlarda gözetmen bulunmaz. Öğrencilerden biri gelir, öğretim üyesinden sınav kağıtlarını alır, arkadaşlarına dağıtır ve sonra da hep birlikte sınav olurlar. En sona kalan öğrenci, arkadaşlarının kağıtlarını toplar, öğretim üyesinin odasına götürür, sınav kağıtlarını ve sınavla ilgili belgeleri teslim eder.
Bu öğrenciler, Stanford Üniversitesi’nden mezun olduktan sonra yüksek ücretlerle saygın şirketlerde iş bulurlar.
Bu öğrenciler arasında kopya çeken olmaz mı?
Zaman zaman kopya çekmeye yeltenen öğrenciler olur. Ama sınıftaki diğer öğrenciler, onlara şöyle seslenir: “Hey, sen! Kopya çekerek Stanford Üniversitesinin diplomasını almak için çaba gösteren arkadaş! Bu dünyada seninle aynı diploma ile yaşamak istemiyorum.”
Sonuç, kopya çeken öğrenci, stanford üniversitesinden atılır.
Peki, bizde bu işler nasıl olur?
40 öğrencinin başında en az 2 gözetmen bekler. Gözetmenler, kopya çektirmemeye özen gösterir. Bazen öğrenciler, topluca kopya çekerler ve mezun olurlar. Öğretmen olurlar, mühendis olurlar, avukat olurlar, yönetici olurlar, ekonomist olurlar, doktor olurlar, hemşire olurlar, olurlar da olurlar!
Sözün Özü
Hiç kimse, ahlaksız olarak doğmaz; ahlaksızlık, öğrenilen bir davranıştır.