Mustafa ATALAY
Köşe Yazarı
Mustafa ATALAY
 

AHLAK VE SİSTEM İLİŞKİSİ

Değerli dostlar, bu haftaki yazımızda sizlere ilginç bir olayı aktaracağım. Sonra da bu olay üzerine değerlendirme ve yorum yapacağız. O ilginç olay şöyle. Ünlü romancımız Reşat Nuri Güntekin, 1946 yılında Paris'e gider. Paris’te arkadaşlarıyla bir süre dolaştıktan sonra akşamüzeri kaldıkları otele dönerken yol üzerindeki manavdan armut almak isterler. Reşat Nuri ve arkadaşları, armutların iyilerini almak için armutları kendileri seçmek isteyince manav, buna izin vermez. Manav, kibarca şöyle der: Beyim, ben yıllardır bu işi yapıyorum; bırakın, ben seçerim. Reşat Nuri’nin arkadaşı da şöyle der: Bozuk ve çürük olmasın. Bu söz üzerine manav: Efendim, neden bozuk ve çürük vereyim ki? Onların az çürük olanlarını marmelat yapmaları için lokantalara veriyorum. Çok çürük olanlarını da ispirto yapımına gönderiyorum. Hem benim mallarım sigortalıdır ve onu da siz ödüyorsunuz, der. Yaşanmış olay böyle. Peki, bu yaşanmışlıkla ilgili nasıl yorumlar ve değerlendirmeler yapılabilir? Örneğin insanların ahlaklı, ilkeli ve güvenilir olmaları, yalnızca kendilerinden ve inançlarından kaynaklanmıyor olabilir mi? Örneğin içinde bulundukları ortam ve yönetildikleri sistem, onları ahlaklı, ilkeli, dürüst ve güvenilir yapıyor olamaz mı? İnsan zaman zaman umutsuzluğa kapılsa da insanın içinde hep böyle bir umut çiçeği açmasını, bahar güneşi doğmasını bekliyor. Bir zamanlar biz de böyle değil miydik? Çok yıllar önce bizim insanımız da esnafımız da çiftçimiz de yabancı gezginler ve elçiler tarafından örnek gösterilirdi. Hatta anılarında ve günlüklerinde ayrıntılı olarak yer veriyorlardı. Namaz vakitlerinde namaza giden dükkan sahibi, dükkanını kapatmazdı. Dükkanının kapısına bir tabure, sandelye veya çomak koyar, sonra da gönül rahatlı ile namazını kılar gelirdi. Kendisinden alış veriş yapılan esnaf, ikinci bir müşteri geldiğinde komşusu daha siftah yapmamışsa müşteriyi komşusuna gönderirdi. Kusurlu, hileli, bozuk mal veya ürün satan ve üreten esnaf, “Ahi” teşkilatı tarafından denetlenir ve incelenirdi. Bu tür mal veya ürün satmakta ve üretmekte ısrar edenlerin işlerine son verilir, bir daha bu ve benzeri işler yapamazlardı. Hani o ünlü “Papucu dama atılmak” deyimi de bu tür denetimlerin sonucu ortaya çıkan bir durumdur. Umudumuzu yitirmiyoruz; ama son yılların ve çağımız insanının maddeci, bencil, acımasız ve duyarsız tutum ve davranışları, sanki umutlarımızı tüketiyor. Beklentimiz, bizim insanımızın yıllar önceki özüne dönmesidir. Yukarıda örneklediğimiz gibi bizim insanımızın yaşadıklarını ve yaptıklarını görmektir. Neden olmasın? Silkinip kendimize gelmemiz gerekiyor. Belki bir gün olur. Kim bilir? Sözün Özü Akıllı, bilgili, zengin olmak zorunda değiliz; ama dürüst ve güvenilir olmak zorundayız.
Ekleme Tarihi: 25 Mayıs 2022 - Çarşamba
Mustafa ATALAY

AHLAK VE SİSTEM İLİŞKİSİ

Değerli dostlar, bu haftaki yazımızda sizlere ilginç bir olayı aktaracağım. Sonra da bu olay üzerine değerlendirme ve yorum yapacağız.

O ilginç olay şöyle.

Ünlü romancımız Reşat Nuri Güntekin, 1946 yılında Paris'e gider.

Paris’te arkadaşlarıyla bir süre dolaştıktan sonra akşamüzeri kaldıkları otele dönerken yol üzerindeki manavdan armut almak isterler. Reşat Nuri ve arkadaşları, armutların iyilerini almak için armutları kendileri seçmek isteyince manav, buna izin vermez.

Manav, kibarca şöyle der:

Beyim, ben yıllardır bu işi yapıyorum; bırakın, ben seçerim.

Reşat Nuri’nin arkadaşı da şöyle der:

Bozuk ve çürük olmasın.

Bu söz üzerine manav:

Efendim, neden bozuk ve çürük vereyim ki? Onların az çürük olanlarını marmelat yapmaları için lokantalara veriyorum. Çok çürük olanlarını da ispirto yapımına gönderiyorum. Hem benim mallarım sigortalıdır ve onu da siz ödüyorsunuz, der.

Yaşanmış olay böyle.

Peki, bu yaşanmışlıkla ilgili nasıl yorumlar ve değerlendirmeler yapılabilir?

Örneğin insanların ahlaklı, ilkeli ve güvenilir olmaları, yalnızca kendilerinden ve inançlarından kaynaklanmıyor olabilir mi?

Örneğin içinde bulundukları ortam ve yönetildikleri sistem, onları ahlaklı, ilkeli, dürüst ve güvenilir yapıyor olamaz mı?

İnsan zaman zaman umutsuzluğa kapılsa da insanın içinde hep böyle bir umut çiçeği açmasını, bahar güneşi doğmasını bekliyor.

Bir zamanlar biz de böyle değil miydik?

Çok yıllar önce bizim insanımız da esnafımız da çiftçimiz de yabancı gezginler ve elçiler tarafından örnek gösterilirdi. Hatta anılarında ve günlüklerinde ayrıntılı olarak yer veriyorlardı.

Namaz vakitlerinde namaza giden dükkan sahibi, dükkanını kapatmazdı. Dükkanının kapısına bir tabure, sandelye veya çomak koyar, sonra da gönül rahatlı ile namazını kılar gelirdi.

Kendisinden alış veriş yapılan esnaf, ikinci bir müşteri geldiğinde komşusu daha siftah yapmamışsa müşteriyi komşusuna gönderirdi.

Kusurlu, hileli, bozuk mal veya ürün satan ve üreten esnaf, “Ahi” teşkilatı tarafından denetlenir ve incelenirdi. Bu tür mal veya ürün satmakta ve üretmekte ısrar edenlerin işlerine son verilir, bir daha bu ve benzeri işler yapamazlardı.

Hani o ünlü “Papucu dama atılmak” deyimi de bu tür denetimlerin sonucu ortaya çıkan bir durumdur.

Umudumuzu yitirmiyoruz; ama son yılların ve çağımız insanının maddeci, bencil, acımasız ve duyarsız tutum ve davranışları, sanki umutlarımızı tüketiyor.

Beklentimiz, bizim insanımızın yıllar önceki özüne dönmesidir. Yukarıda örneklediğimiz gibi bizim insanımızın yaşadıklarını ve yaptıklarını görmektir.

Neden olmasın?

Silkinip kendimize gelmemiz gerekiyor.

Belki bir gün olur. Kim bilir?

Sözün Özü

Akıllı, bilgili, zengin olmak zorunda değiliz; ama dürüst ve güvenilir olmak zorundayız.

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve manisadenge.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.