Değerli dostlar, gün geçmiyor ki insan, yaşadıklarına ve karşılaştıklarına şaşırmasın. Öyle olaylarla ve kişilerle karşılaşıyorsunuz ki o anda ne yapacağınızı bilemiyorsunuz. Şimdi sizlere ilginç bir öykü aktaracağım. Çoğumuz, bu öyküde anlatılmak isteneni yaşamıştır.
***
Çevrenizde tanıdığınız, bildiğiniz, oturup konuştuğunuz nice insanlar var. İşte öyle anlar oluyor ve öyle bir an geliyor ki ağzınızdaki baklayı çıkartmanın tam zamanı oluyor. Önce öykümüzü okuyalım, sonra da birkaç yorum ve değerlendirme yapma hakkımız olsun.
***
Çok eski zamanlarda çok küfür eden, kötü söz söyleyen bir adam varmış. Ne yaptıysa ne ettiyse bir türlü ağzından küfür, kötü söz çıkmasına engel olamıyormuş. Günler, geceler geçmiş ve bir gün herkesin ona küfürbaz lakabı takmasına dayanamamış.
***
Küfürbaz adam, soluğu bir şeyhin yanında almış. Şeyh efendi durumun ciddiyetini görünce küfürbaz adamın eline bir avuç bakla tanesi vermiş. Bunları okuyup üfledikten sonra adama dönüp anlatmış. Şeyh efendi adama, "Şimdi bu bakla tanelerinin birini dilinin altına, diğerlerini ise cebine koy. Kötü söz söylemek istediğinde veya küfretmek zorunda kaldığında bu bakla tanesi diline takılacak ve kötü sözden ve küfürden vazgeçme alışkanlığını hatırlayıp küfürü, kötü sözü söylemeyeceksin. Eğer bakla ağzında ıslanıp kaybolursa cebinden yeni bir baklayı dilinin altına koyarsın." demiş.
***
Adam, şeyh efendinin dediği gibi kendini kontrol etmeye başlamış. Şeyh efendi de adamı yanından hiç ayırmamış. Günlerden bir gün, havanın çok yağmurlu olduğu bir günde şeyh ile adam, yolda yürürken yoldaki evin penceresi aniden açılmış ve bir kız çocuğu bizimkilere seslenmiş.
***
"Şeyh efendi biraz durabilir misiniz?" demiş ve pencereyi kapatmış. Şeyh efendi, kızın dediği gibi durmuş; ama yağmur yağarken sığınacak bir yer de bulamamışlar. Şeyh efendi, neden durduğunu bilmediği için evin kapısına doğru yönelmiş ve tam o sırada genç kız tekrar pencerede belirmiş.
Kız, "Şeyh efendi, birkaç dakika daha bekleyebilir misiniz?" demiş.
***
Şeyh efendi, biraz daha beklemeyi göze almış. O sırada adam da kendi kendine konuşmaya başlamış. Tabii beklerlerken yağmur gittikçe şiddetini arttırmış. Adam ve şeyh efendi iyice sırılsıklam olmuşlar. Bu sırada genç kız evin penceresini üçüncü kez aralayarak seslenmiş.
***
Kız, "Gidebilirsiniz artık!" demiş.
Şeyh efendi, bu olup bitenden hiçbir şey anlamamış ve büyük bir merakla tekrar sormuş.
“Kızım, madem bir şey yok, bizi bunca zaman neden beklettin?”
Kız, bu soru karşında anında cevabı yapıştırmış.
***
“Şeyh efendi, elbette bir şey var. Ben sizi boşu boşuna bekletmedim. Tavukları kuluçkaya yatırıyorduk. Eğer yumurtaları tavuğun altına yertleştirirken kavuğu olan birisinin tepesine bakılırsa horoz çıkarmış. Annem sizi gördü ve yumurtaları kuluçkaya koydu. Sizi, onun için beklettik." deyiverince Şeyh efendi hem sırılsıklam olduklarına hem de boşuna beklediklerine yanarak oldukça sinirli bir şekilde yanındaki adama dönmüş ve “Ula derviş, yeter artık, çıkar şu ağzındaki baklayı!” deyivermiş.
***
Evet değerli dostlar, son zamanlarda hem yaşananlardan hem de birilerinin tutum ve davranışlarından dolayı ağzınızın ayarını bozmaya, ağızdaki baklayı çıkartmaya zorlayanlar olabiliyor. Ama kimse kimsenin terbiyesini bozmamalı, bozmaya da zorlamamalı. Adam gibi adamlar, her ne durumda olursa olsun ağzındaki baklayı da çıkarmadan, ağzının ayarını bozmadan işine bakmalı.
***
Çok değerli bir dostumuzun dediği gibi “Herkes, kendine yakışanı yapar.” Ne kadar doğru, ne kadar güzel ve anlamlı bir söz, değil mi? Evet, akıllı ve mantıklı adamlar, kendine yakışanı yapıp ağzındaki baklayı çıkarmamalı. O birilerinin düzeyine inip çukura düşmemeli.
Sözün Özü:
Bir insan adam olamayınca adamlık insana zor gelir.