Değerli dostlar, Çanakkale Zaferimizin 109. yılını coşkuyla ve gururla kutladık. Zafere adını yazdıranlara, kanını toprağa akıtanlara, bu toprakları yurt yapanlara selam olsun, ruhları şad olsun. Çanakkale Savaşları ile ilgili tartışmalar vardır. Ama öyle bir gerçek var ki onu aktarmalıyım. Anlatılanlara göre yıllar sonra Alman subayları arasında “Çanakkale Savaşını kimin kazandığı” konusunda bir tartışma çıkar.
***
Tartışmanın konusu, “Çanakkale savaşını Türkler mi kazandı Almanlar mı?” Subayların çoğu bu savaşı Almanya ve Osmanlı Devleti adına yöneten Alman Komutan Otto Liman von Sanders'in kazandığını ileri sürerler. Subayların bir kısmı bu teze inanmayıp gidip Otto Liman von Sanders'e soralım, derler ve komutanın yanına giderler. Tartıştıkları konuyu anlatırlar. Alman Komutan Otto Liman von Sanders bunlara, “Peki anlaşamadığınız konu nedir?” diye sorar. Anlaşamadığımız konu, “Çanakkale savaşını Almanlar mı kazandı Türkler mi?"
***
Otto Liman von Sanders, kısa bir süre dalgınlaştıktan sonra, “Gençler, şimdi ben size Türkler kazandı ya da Almanlar kazandı desem tam açıklayıcı olmaz. Ben olayı anlatayım, siz ona göre karar verin.” der ve karşısında saygı ile dizilmiş Alman subaylarına şunları anlatır. “Çanakkale Savaşı, inanılmaz zor bir döneme girmişti. Gökten yağmur gibi bombalar, mermiler yağıyordu. Savaşın gidişi bizi iyice bunaltmış ve sıkıştırmıştı. Artık daha fazla bir şey yapabileceğimizi düşünmüyordum. Tüm askerî kuvvetlere, “Geri çekil!” emrini verecektim. Bu, bizi yenilgiye götürecek ilk adımdı. 7-8 saat geçmeden çadırın kapısı açıldı ve genç bir subay, hızla içeri girdi. Doğrusu şaşırmıştım. Bir generalin bulunduğu yere kimse izinsiz giremezdi. Ama genç subay öyle kararlı görünüyordu ki ona ‘Çık dışarı!’ diyemedim.
***
‘Ne istiyorsunuz?’ diye sordum. Genç subay, ‘Generalim, ben bu topraklarda yetiştim. Bu topraklar, benim vatanım. Böyle su gibi harcanmamalı.’ dedi. Bu konuşmadan sonra ben de ‘Yapacak bir şey var mı?’ diye sordum. Bana ne cevap verdi biliyor musunuz? ‘Sizin yerinize geçmek istiyorum.’ dedi. İlk anda çok gülünç gelen bu isteğine, ‘Çok gelmez mi?’ diye cevap verdim. O kararlılığıyla ‘Az bile gelir!’ dedi. Bir an düşündüm. Zaten yapacak pek bir şey kalmamıştı. Komuta bende ya da bu genç Türk subayında olmuş, değişen bir şey olmayacaktı; savaşı kaybedecektik. ‘Peki’ dedim. Hemen tüm kuvvetlere telgraf çekerek Grup Komutanlığı görevlerimi ona devrettiğimi bildirdim ve sonucu beklemeye başladım.
DÜŞMAN ASKERLERİ ÇEKİLİYORDU
Sizin de kestirebileceğiniz gibi saatler ve günler geçmek bilmedi. Ben, sıkıntı içinde genç subaydan gelecek geri çekilme haberlerini beklerken düşman askerlerinin çekilmeye başladığı haberleri gelmeye başlayınca inanamadım. Gelen haberleri defalarca kontrol ettirdim. Kaç kere yeniden sordurdum. İnanılması zordu; ama doğruydu! Düşman askerleri çekiliyordu. Savaşı biz kazanmıştık! Yardımcılarıma hemen bu genç Türk subayını bulup bana getirmelerini söyledim. Karşıma geldiğinde toz toprak içerisindeydi. Büyük bir sevinçle ve saygıyla elini sıkarken cebimden Mareşal Hindenburg'un bana armağan ettiği altın ve pırlanta süslü saati çıkartıp bu subaya verdim. O da gülerek sol cebinden kırık bir saat çıkardı ve bana uzattı. ‘Generalim, bu kırık saatin sizin bana verdiğiniz saat kadar maddi değeri yüksek değildir; ama bir hayatı korumuş ve kurtarmış olmasından dolayı manevi değeri daha yüksektir.’ dedi. İşte gençler, yıllar önce Grup Komutanlığı görevlerimi kendisine devrettiğim bu subay, şimdi Türkiye Cumhuriyeti'nin başındaki Cumhurbaşkanı Mustafa Kemal Atatürk'tür.”
29 NİSAN’DA İMTİYAZ NİŞANI VERİLİR
Evet değerli dostlar, başlığımızdaki soruyu anımsayalım, tekrar soralım: Çanakkale savaşını kim kazandı? Almanlar mı, Türkler mi? Önemli bir notu da aktarmadan geçmemek gerekiyor. Yarbay Mustafa Kemal, 25 Şubat 1915 günü, yarbay rütbesi ile Çanakkale Savaşı’na katılır. 57. Alay komutanı olarak yaptığı önemli hamleler sonucunda Conk Bayırı tepesini elinde tutmayı başarır. Yarbay Mustafa Kemal’e göstermiş olduğu bu başarıdan dolayı 29 Nisan’da İmtiyaz Nişanı verilir. 29 Mayıs’ta düşman birlikleri üzerine bir hücum daha gerçekleştiren Yarbay Mustafa Kemal ve birlikleri, düşman birliklerini püskürtür ve 1 Haziran 1915 tarihinde albaylığa yükselerek Arıburnu Kuvvetler Komutanlığı görevine getirilir.
UNUTMAK, YOK OLMAKTIR
Daha sonra 8-9 Ağustos 1915'te Anafartalar Grup Komutanlığına getirilen Albay Mustafa Kemal, 10 Ağustos'ta Anafartalar cephesinde düşmanı geri püskürterek Çanakkale Savaşı'nın kaderini değiştirir. Unutmak, yok olmaktır. Unutursan yok olursun. Unutmamak ve unutturmamak dileğiyle…
Sözün Özü:
Geçmişten ders almayanlar, geleceği yalnızca tekrar ederler. Konfüçyüs