Çanakkale’de devler sahnesinde çakıldı kıvılcımı. Yedi düvele geçit vermeyen azmin, inancın, kararlılığın ve ruhun yansımasıydı bu.
Çanakkale’de başlayıp Samsun’da vücut bulan var olma mücadelesinin, inancın, direnişin, azim ve kararlılığın izleriydi bu.
Havza’dan çıkılan yolların Amasya’dan, Erzurum’dan, Sivas’tan geçip Ankara’da şahlanışıydı bu yolculuk. Kongrelerdi, Müdafayı Hukuktu, Kuvayı Milliyeydi, Misakı Milliydi.
Bu uzun ve yorucu yolculuk, halkın iradesinin yansıması olan “Milli Meclis”le anlam kazandı, değer kazandı, önem kazandı, güç kazandı.
Birinci ve İkinci İnönüler, Sakarya Meydan Savaşı ve Anadolunun birçok yerinden kurtuluş müjdeleri.
Azim, inanç ve kararlılıkla “Büyük Taarruz”a hazırlık… Ve aynı azim, inanç ve kararlılığın karşılığında Dumlupınar’da “Başkomutanlık Meydan Savaşı”nın kazanılması.
Ne demişti o azmin, inancın ve kararlılığın göstergesi “Mavi Gözlü Dev”:
“Ordular! İlk hedefiniz Akdenizdir. İleri!”
Anadolunun Batı Yakasının işgal altındaki mazlum köyleri, kentleri, birer birer kurtuluyordu, işgalden, zulümden, acıdan, düşmandan.
Kükremiş sel gibi akan Kahraman Türk Ordusu, önüne kattığı düşman ordusunu silip süpürüyordu.
Eskişehir, Kütahya, Uşak, Manisa ve İzmir…
Ve hatta Anadolunun her bir köşesi, arınıyordu, düşmandan, işgalden, zulümden.
Ve “Ordular, hedeflenen Akdeniz’e ulaşıyorlar”dı.
Eylülün 9’unda yel gibi akan Türk süvarileri İzmir'e giriyor, Ay Yıldızlı Al Bayrağımızı, Kadifekale'ye çekiyorlardı.
Ve Anadolu'daki Yunan Ordusu, kesin olarak mağlup ediliyordu.
Yunanistanı destekleyen Devletleri'nin TBMM Hükümetine, barış konferansı için çağrıda bulunması, TBMM Hükümetini, yani “Türk Devleti”ni resmen tanımaları anlamına geliyordu ve bu durum, kutlu ve yorucu yolculuğun önemli kazanımıydı.
TBMM Ordularının kazandığı kesin zaferin doğal sonucu olarak yapılacak barış görüşmelerinde Türkiye Devleti, yalnız ve ancak TBMM Hükümetince temsil edilecekti.
Lozan Görüşmelerinin sonunda ve Lozan Barış Antlaşması ile Türkiye Cumhuriyeti Devleti, fiilen varlığını ortaya koyuyor, yaşadığımız ve savunduğumuz toprakların, bugünkü yurdumuzun, cennet vatanımızın tapusunu alıyorduk.
Üç ay sonra 28 Ekim 1923, akşam saatleri:
“Efendiler! Yarın, Cumhuriyeti ilan edeceğiz.”
Yaşasın Cumhuriyet!
Cumhuriyetimizin 97. yılı kutlu olsun.
Ne mutlu Türk’üm diyene!
Sözün Özü
Cumhuriyetin dayanağı, Türk halkıdır. Bu halkın fertleri Türk kültürü ile ne kadar dolu olursa o halka dayanan cumhuriyet de o kadar kuvvetli olur.
Gazi Mustafa Kemal ATATÜRK