Değerli dostlar, geçen hafta Cuma günü saat 14:51 sularında hafif başlayan ve gittikçe şiddetlenen sarsıntı, büyük bir paniğe ve heyecana yol açtı. O anki dileğim, “İnşallah bir yerler yıkılmamıştır. Çok büyük sarsıntı oldu.” idi. Bunu da sosyal medyadan paylaşmıştım.
Aradan geçen kısa zamandan sonra bu depremin güzel İzmir’imizin şirin ilçesi Seferihisar’ın o güzel sahil beldesi Sığacık açıklarında olduğu anlaşıldı. Ancak esas üzüntü ve dehşet yeri ise İzmir’imizin Bayraklı ilçesinin Manavkuyu semtiydi. Daha sonra sosyal medyaya ve televizyon ekranlarına düşen görüntüler ise depremin yıkıcılığını, acı yüzünü bir kez daha gözler önüne serdi.
Uzmanlar sürekli söylüyor: “Deprem öldürmez, çürük ve usulsüz yapılan binalar öldürür.” diye. İşte o görüntüler, bu sözün ne kadar doğru olduğunu göstermekte.
Aynı yerde bir bina yerle bir olurken, yanı başındaki diğer bina ayakta duruyorsa, uzmanların bu uyarıcı sözünün doğruluğu ortaya çıkmıyor mu?
Şöyle bir soru sormak mümkün.
Bu depremlerde yıkılan, büyük zarar gören binaların müteahhitleri, denetleyicileri, “yetkilileri” hakkında har hangi bir işlem, soruşturma ve yargılama yapılacak mı? (Son duyumlara göre ilgili kişilerden tutuklananlar oldu. Sonucunu hep birlikte göreceğiz.)
Çürük çarık, binaları başımıza ev diye dikip hayatımızı tehlikeye atanlar ve buna izin verenler, ellerini kollarını sallayarak aramızda dolaşacaklar mı?
Artık bu tür işlere ne zaman “Dur!” denilecek?
Her doğal afet zamanı konuşulur; ama sonra unutulur. Her kim yaptıysa yanına kâr kalır.
Geçtiğimiz yıllarda bir Bakan, “Japonya'da deprem olunca insanlar evinde sırtüstü yatıyor da bu ülkede insanlar niye ölüyor?” diye sormuştu.
Sayın Bakan, aslında bu sorusunun cevabını biliyordur.
Kısa yoldan para kazanma, kayırma, rant, doyumsuz ve sınırsız zengin olma hırsı ile birlikte bu anlayıştakilere engel olunmadığı sürece bu yaşananlar kaçınılmaz olacaktır.
Bu ülke, deprem ülkesi. Ülkemizin birçok yerinde depremler oldu, oluyor. Yüzlerce bina yıkıldı, yüzlerce insan öldü.
Bunca gösterişi yüksek; ama kalitesi ve sağlamlığı düşük yapıları yapanlar ve bunlara izin verenler; hangi müteahhit, hangi mühendis, hangi kontrolör, kısacası hangi “yetkili” ve “sorumlu” giden canların bedelini ödedi? Kimler hesap verdi?
İşini ve görevini doğru, düzgün ve hakkıyla yapanları ayrı tutuyoruz.
Sözümüz, işini ve görevini doğru düzgün yapmayanlara…
Yapılması gereken nedir biliyor musunuz?
Yapılan her bina, mühendisine ve müteahhidine sorumluk zimmetiyle bağlanmalı, aynı zamanda binanın yapıldığı dönemdeki belediye başkanları ve ilgili belediye bürokratları da sorumlu olmalıdır.
Bu tür doğal afetlerden dolayı zarar gören binalar, bunlardan tazmin edilmeli; ölen, zarar gören her vatandaş için de adam öldürmek suçuyla yargılanıp cezalandırılmalı.
Yasal düzenleme öyle sağlam çıkarılmalıdır ki kaçarı, göçeri, kurtuluşları da olmamalı.
Depremden kaçışımız olmadığına ve depremle yaşamak zorunda olduğumuza göre, barındığımız binaların sağlam, güvenli ve kaliteli olması gerekir. Bununla ilgili yasal düzenlemeler en kısa sürede yapılmalı ve yürürlüğe girmeli. Başka da yolu yok.
Sözün Özü:
Depremin ne zaman olacağını hiç bilmiyoruz; ama depremin neler yapabileceğini herkes biliyor. Ünsüz Biri