Değerli dostlar, çoğu kişinin çokça kullandığı sözcüktür, dost, dostluk. Kendimize yakın bulduğumuz, içtenlikle konuşup dertleştiğimiz kişilere deriz. Bu dostluğun ölçüsü, derecesi pek olmaz; ama çoğu kez “sıkı dost”, “gerçek dost”, “en iyi dost” gibi yakıştırmalar kullanırız. Şimdi sizlere bu “dost” ve “dostluk” kavramı ile ilgili ilginç bir öyküyü aktarmak istiyorum.
***
Zor koşullar altında yaşayan ve çalışan bir kişi, para sıkıntısı çeker. Bu sıkıntısını giderebilmek için işvereninden yardım ister. Çalışanının bu isteği üzerine işveren, onunla iddiaya girer ve şöyle der. Eğer bir dağ başında bir gece boyunca tek başına kalabilirsen büyük bir ikramiyeye kavuşacaksın. Yok başaramazsan o zaman bana bedava çalışacaksın. Bu iddia üzerine iş yerinden çıkan kişi, dışarıda buz gibi bir rüzgarın estiğini görür ve içine bir korku düşer. Hem korkusunu gidermek hem de bu iddiaya girmekle bir delilik yapmadığından emin olmak için en iyi arkadaşı Aydın’a akıl danışmaya karar verir.
***
Aydın, biraz düşündükten sonra şöyle yanıt verir. Sana yardım edeceğim. Yarın sabah dağın tepesine çıkınca hep ileriye bak. Ben komşu dağda senin için harlı bir ateş yakıp bütün gece bekleyeceğim. Ateşi izle, ondan gözünü ayırma! Arkadaşlığımızı düşün, için ısınsın. Sen, istediğini elde edeceksin. Sonra benim de senden bir isteğim olacak.”
***
Yakın arkadaşı Aydın’ın dediğini yapan işçi, işvereni ile girdiği iddiayı kazanır, parasını alır ve sonra arkadaşının evine gider ve arkadaşına sorar. Benden bir şey isteyecektin? Arkadaşı Aydın şöyle karşılık verir. Evet, ama derdim para değil. Söz vereceksin, eğer günün birinde hayatımda buz gibi bir rüzgar eserse sen de benim için dostluk ateşini yakacaksın, tamam mı?
DOST DEDİĞİN İNSANIN YÜREĞİNİ ISITMALI
Evet, dost dediğin nasıl olmalı? İnsanın yüreğini ısıtmalı, umudunu yüceltmeli. Peki, dost seçmesini bilmeyen ne yapar? Dost seçmesini bilmeyenin “keşkeleri”, “ahı vahı” çok olur. Kimi arkadaş vardır; kişiyi ölümün eşiğinden kurtarır; kimisi de ölümün eşiğine bırakır. Ünlü düşünür Tebrizli Şems, ne demişti? Biri gelir, seni sen eder; biri gelir, seni senden eder. Yılların yaşanmışlıklarına bakınca düşünürlerin ve araştırmacıların “Dost Seçme Sanatı” diye yazılar yazdıklarını, yaşanmışlıkları paylaştıklarını görürüz.
İNSAN DOSTLARI KADAR BÜYÜR
Örneğin insan ancak dostları kadar büyür, dostları kadar gelişir. İnsanın çapı, dostlarının çapı kadardır. Bir insanla dost olmak, geleceğinizi o insana emanet etmektir. Dostlarımızın, boyasıyla boyanır, ahlakı ile ahlaklanırız. Kişinin kalitesini, dostları belirler. Kim olduğunu bilmek isterse, kimlerle dost olduğuna bakmalı insan. Kişinin dostu, aklının kılavuzudur. Herkes, kendi ayarına ve aklına göre dost edinir. Her kuş, kendi cinsiyle uçar. Kartallar kartallarla, kargalar kargalarla.
DOSTLUKTA KAST SİSTEMİ OLMAZ
Bu önemli ve anlamlı çıkarımlardan sonra şöyle bir sonuca ulaşılabir. Bir kişi ilişkilerinde, dostluklarında hep sosyal statüsüne sığınıyorsa o kişi, “karakter kıtlığı” yaşıyor, demektir. Karakteri kıt bir insan ise dostluktan uzak insandır. Sosyal statüye göre dostluk kurmak, çıkar arkadaşlığı kurmaktır. Gerçek dostluk, statü kabul etmez. Dostlukta kast sistemi olmaz.
Sözün Özü:
Dost dediğin ayağını kaydıran değil, kaydığında seni yerden kaldırandır.