Mustafa ATALAY
Köşe Yazarı
Mustafa ATALAY
 

HANGİSİ GERÇEKÇİ?

Değerli dostlar, bu haftaki yazımıza 2019 yılı Temmuz ayının sonlarına doğru yaşanan ve tüm kamuoyunun bildiği birkaç olayı hatırlatarak başlayacağım. 2020 ve 2021 yıllarının mali, özlük ve diğer hak ve kazanımları için hükümetle Toplu Sözleşme görüşmeleri öncesi Türkiye Kamu Sen bir açıklama yaparak önemli bir teklif sunmuştu. O teklif şöyleydi: 2020 yılı için Taban Aylığa 600 TL artış; ilk altı ay için % 10; ikinci altı ay için % 10 artış, + % 3 refah payı; 2021 yılı için ilk altı ay için % 8; ikinci altı ay için de % 8 artış ve yine + %3 refah payı ile birlikte olası enflasyon farkı istemişti. Türkiye Kamu Sen, bu teklifi yaptıktan sonra, yetkili konfederasyon Memur Sen bir teklif sunmuş ve yapılan açıklamada kendi tekliflerini rasyonel, gerçekçi olarak görürken diğer sendikaların, özellikle ürkiye Kamu Sen’in teklifini afaki, gerçek dışı olarak değerlendirmişti. Aradan 10-15 gün geçmişti ki aynı Memur Sen, Ağustos ayının ilk haftasında Temmuz ayının “Açlık ve Yoksul Sınırını” açıkladı. “Memur-Sen tarafından her ay düzenli olarak yapılan ‘açlık-yoksulluk’ araştırmasına göre Türkiye’deki 4 kişilik bir ailenin açlık sınırı, 2.390 TL, yoksulluk sınırı ise 6.610 TL olarak belirlendi.” Evet, yetkili konfederasyon Memur-Sen’in resmi web sayfasından yapılan açıklama bu.  Şimdi gelelim, “rasyonel”ve“afaki” durum tespitlerine. Hangisi “afaki”, hangisi “rasyonel”? Türkiye Kamu Sen'inToplu Sözleşme masasına taşıdığı tüm talepler, olduğu gibi kabul edilmiş olsaydı (Yani Taban Aylığa 600 TL zam + %10 + %10 zam + %3 refah payı); 2020 yılının sonunda en düşük dereceli devlet memurunun maaşı 4.509 TL, ortalama memur maaşı da 5.750 TL olacaktı. O zaman “Yetkili Sendikanın yetkililerine” sormuştuk; yine soruyoruz, 2019 yılının Ağustos’unda bir yandan yoksulluk sınırını 6.610 TL olarak açıklayacaksınız,  diğer yandan da kendi belirlediğiniz yoksulluk sınırının bile altında kalan bir teklife afaki diyeceksiniz! Bu ne perhiz bu ne lahana turşusu! Yani anlayış şu: Biz ne dersek o, doğrudur!  Ama işin öyle olmadığı görüldü. “Zaman, her şeyin ilacıdır.”sözü, yerini buldu. Bugüne gelindi, aradan nerdeyse bir buçuk yıl geçti.  Yetkili konfederasyon Memur-Sen, 2020 yılının Kasım ayı açlık sınırının 2.532 TL’ye, yoksulluk sınırının da 7.353 TL’ye yükseldiğini açıkladı. Bir buçuk yılda açlık sınırında 140, yoksulluk sınırında da 740 TL’den fazla artış olmuş.  Biz, bir buçuk yıl önce demiştik, değil mi? Hani o ünlü söz: “Halep ordaysa arşın burada!”  Evet, aynen öyle oldu. O gün, Türkiye Kamu-Sen’in teklifine “afaki” diyenler, acaba bugün “haklıymışsınız!” diyebilecekler mi? Yalancı çıkmaktan ve kamu çalışanlarını kandırmaktan utanacaklar mı? Bilemiyoruz. Yüz de onların; vicdan da onların; yetki de onların… Ama kamu çalışanları hala açlık sınırının üstünde, yoksulluk sınırının altında bir gelirle yaşam ve geçim mücadelesi veriyor. Kamu çalışanları, yetkili sendikalar ve konfederasyon eliyle açlık sınırı ile yoksulluk sınırı arasına sıkıştırılmış durumda. Tabii bu arada kamu çalışanları, kendilerini açlık sınırı ile yoksulluk sınırı arasına sıkıştıran sendikalara üye olmakla kendi kaderlerini de çizmiş oluyorlar. Kamu çalışanları, bir an önce kendilerine gelip bu durumdan kurtulmak için gerekeni yapmalılar. Artık bu üç buçuk dörtlük artışlarla bir yere varılmaz. Sözün Özü İnsanları kaderleri değil, yaptıkları tercihler mutsuz eder. Ünsüz Biri
Ekleme Tarihi: 23 Aralık 2020 - Çarşamba
Mustafa ATALAY

HANGİSİ GERÇEKÇİ?

Değerli dostlar, bu haftaki yazımıza 2019 yılı Temmuz ayının sonlarına doğru yaşanan ve tüm kamuoyunun bildiği birkaç olayı hatırlatarak başlayacağım.
2020 ve 2021 yıllarının mali, özlük ve diğer hak ve kazanımları için hükümetle Toplu Sözleşme görüşmeleri öncesi Türkiye Kamu Sen bir açıklama yaparak önemli bir teklif sunmuştu.
O teklif şöyleydi:
2020 yılı için Taban Aylığa 600 TL artış; ilk altı ay için % 10; ikinci altı ay için % 10 artış, + % 3 refah payı; 2021 yılı için ilk altı ay için % 8; ikinci altı ay için de % 8 artış ve yine + %3 refah payı ile birlikte olası enflasyon farkı istemişti.
Türkiye Kamu Sen, bu teklifi yaptıktan sonra, yetkili konfederasyon Memur Sen bir teklif sunmuş ve yapılan açıklamada kendi tekliflerini rasyonel, gerçekçi olarak görürken diğer sendikaların, özellikle ürkiye Kamu Sen’in teklifini afaki, gerçek dışı olarak değerlendirmişti.
Aradan 10-15 gün geçmişti ki aynı Memur Sen, Ağustos ayının ilk haftasında Temmuz ayının “Açlık ve Yoksul Sınırını” açıkladı.
“Memur-Sen tarafından her ay düzenli olarak yapılan ‘açlık-yoksulluk’ araştırmasına göre Türkiye’deki 4 kişilik bir ailenin açlık sınırı, 2.390 TL, yoksulluk sınırı ise 6.610 TL olarak belirlendi.”
Evet, yetkili konfederasyon Memur-Sen’in resmi web sayfasından yapılan açıklama bu.
 Şimdi gelelim, “rasyonel”ve“afaki” durum tespitlerine. Hangisi “afaki”, hangisi “rasyonel”?
Türkiye Kamu Sen'inToplu Sözleşme masasına taşıdığı tüm talepler, olduğu gibi kabul edilmiş olsaydı (Yani Taban Aylığa 600 TL zam + %10 + %10 zam + %3 refah payı); 2020 yılının sonunda en düşük dereceli devlet memurunun maaşı 4.509 TL, ortalama memur maaşı da 5.750 TL olacaktı.
O zaman “Yetkili Sendikanın yetkililerine” sormuştuk; yine soruyoruz, 2019 yılının Ağustos’unda bir yandan yoksulluk sınırını 6.610 TL olarak açıklayacaksınız,  diğer yandan da kendi belirlediğiniz yoksulluk sınırının bile altında kalan bir teklife afaki diyeceksiniz!
Bu ne perhiz bu ne lahana turşusu!
Yani anlayış şu: Biz ne dersek o, doğrudur!
 Ama işin öyle olmadığı görüldü. “Zaman, her şeyin ilacıdır.”sözü, yerini buldu.
Bugüne gelindi, aradan nerdeyse bir buçuk yıl geçti.
 Yetkili konfederasyon Memur-Sen, 2020 yılının Kasım ayı açlık sınırının 2.532 TL’ye, yoksulluk sınırının da 7.353 TL’ye yükseldiğini açıkladı.
Bir buçuk yılda açlık sınırında 140, yoksulluk sınırında da 740 TL’den fazla artış olmuş.
 Biz, bir buçuk yıl önce demiştik, değil mi? Hani o ünlü söz: “Halep ordaysa arşın burada!”
 Evet, aynen öyle oldu. O gün, Türkiye Kamu-Sen’in teklifine “afaki” diyenler, acaba bugün “haklıymışsınız!” diyebilecekler mi? Yalancı çıkmaktan ve kamu çalışanlarını kandırmaktan utanacaklar mı?
Bilemiyoruz. Yüz de onların; vicdan da onların; yetki de onların…
Ama kamu çalışanları hala açlık sınırının üstünde, yoksulluk sınırının altında bir gelirle yaşam ve geçim mücadelesi veriyor.
Kamu çalışanları, yetkili sendikalar ve konfederasyon eliyle açlık sınırı ile yoksulluk sınırı arasına sıkıştırılmış durumda.
Tabii bu arada kamu çalışanları, kendilerini açlık sınırı ile yoksulluk sınırı arasına sıkıştıran sendikalara üye olmakla kendi kaderlerini de çizmiş oluyorlar.
Kamu çalışanları, bir an önce kendilerine gelip bu durumdan kurtulmak için gerekeni yapmalılar. Artık bu üç buçuk dörtlük artışlarla bir yere varılmaz.

Sözün Özü
İnsanları kaderleri değil, yaptıkları tercihler mutsuz eder. Ünsüz Biri

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve manisadenge.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.