Değerli dostlar, önümüzdeki Cuma günü, kurtuluşumuzun ve yeniden dirilişimizin ilk adımı olan “Milli Mücadelemiz”in başladığı 19 Mayıs. Bu önemli günü onurla ve gururla kutlayacağız. Ulu Önderimiz Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün kurtuluş mücadelesini ve umutlarını başlattığı, kurtuluş kıvılcımını çaktığı önemli günün 104’üncü yılı.
19 MAYIS TÜRK GENÇLERİNE KUTLU OLSUN
19 Mayıs Atatürk’ü Anma Gençlik ve Spor Bayramımız, ülkemize, Yüce Türk Milletine, devletimize ve Türk gençlerine kutlu olsun. Değerli dostlar, bu hafta sizlere araştırmacı, tarihçi, yazar Taylan Sorgun’un “İmparatorluktan Cumhuriyet'e” adlı eserinde yer alan önemli bir tespitini aktaracağım. İlgili kitaptaki bölümün adı “Henüz Bitmedi”. Bu bölüm, şöyle:
***
Osmanlı Devleti, 30 Ekim 1918’de imzalanan Mondros Ateşkes Antlaşması ile teslim olmuş, ordular dağıtılmış, komutanlar İstanbul'a çağrılmıştır. Mustafa Kemal Paşa, 13 Kasım 1918’de Haydarpaşa Garı'nda trenden iner. Tren ve peron, cepheden gelen subay ve askerlerle doludur. Mustafa Kemal'i tanıyan ve trenden inişini izleyen bir çavuş, gür bir sesle perondaki askerlere komut verir:
Dikkaaat, gelen Mustafa Kemal Paşa'dır, selaam duurr!
***
Tüyler ürperten bir an yaşanır. Haydarpaşa Garı'ndaki tüm subay ve askerler, bir anda yerinde çakılır, hazır ola geçip askerce selam verirler. Mustafa Kemal Paşa, yavaş adımlarla çavuşun karşısına yürür, durur ve sorar:
Nerede beraberdik?
Cevap çok şey anlatan tek sözcükle gelir:
Çanakkale!
Mustafa Kemal Paşa, çavuşa şöyle der:
Emir geçir, herkes köyüne memleketine silahı ile gitsin, bir şekilde silahını götürsün. Henüz bitmedi!...
SİLAHLARINIZI VERMEYİN!
Emir geçirmek, askeri bir terimdir. Emrin yüksek sesle değil, yavaşça kulaktan kulağa sessizce tekrarlanması demektir. Çanakkale'den, yakın siperlerden, cephe günlerinden kalma bir önlemdir. Çavuş, emir geçirir; peron bir anda boşalır. Yüzlerce asker, silahı ile birlikte ortadan kaybolur, memleketine doğru yola koyulur. Mondros Teslimiyet Anlaşması'nın öngördüğü, Türk Ordusu'nun tüm silahları teslim etmesi şartının aksine Mustafa Kemal, daha İstanbul'a ayak bastığı anda ilk emrini vermiştir: Silahlarınızı vermeyin! Çünkü yarın her bir silah milli mücadelede bize lazım olacaktır.
HER ZAMAN BİR UMUT VARDIR
Mustafa Kemal Paşa, İstanbul'a adımını atar atmaz, Milli Mücadele ruhunu da geldiği trenden adeta Haydarpaşa Gar'ındaki her bir neferin kalbine, şah damarına mühürlemişti. Evet değerli dostlar, her zaman bir umut vardır. O umut, 1915’te Çanakkale’de başlamıştı. “Hasta!” denilen, “Öldü, gitti!” denilen bir devletin fedakar, cefakar, kahraman evlatlarıyla var oluş mücadelesi verildi.
UMUDUN BİTTİĞİ YERDE HAYAT DA BİTER
Bir umut varsa çaresi de vardı; “Henüz Bitmeyen” bir umut vardı. Çünkü umudun bittiği yerde hayat da biter. Bu adım, öyle bir dönüm noktası oldu ki umutsuzluk içinde kıvranan bir millete umut ışığı oldu, "Milletin bağımsızlığını, yine milletin azim ve kararının kurtaracağı” inancı aşılandı. Bu adım, ileri görüşlülüğün ve kendine güvenin yanı sıra halkına ve milletine güvencin, inanmışlığın ve umudun da başlangıcı oldu.
NE MUTLU TÜRK’ÜM DİYENE!
19 Mayıs, işgalci ve sömürgeci güçlere karşı direncin kıvılcımı olmakla birlikte Türk ulusunun yeniden doğuşudur. Bu yeniden doğuş hareketinin sonunda bağımsız ve özgür Türkiye Cumhuriyeti Devleti var oldu. Vatanımızın birliği ve bütünlüğü uğruna Milli Kurtuluş Mücadelesinin başladığı bu çok anlamlı günün yıldönümünde, büyük Türk milletinin ve geleceğimizin teminatı gençlerimizin “19 Mayıs Atatürk’ü Anma, Gençlik ve Spor Bayramı”nı yürekten kutluyorum. Ne Mutlu Türk’üm Diyene!
SÖZÜN ÖZÜ:
Kazananlar, hiç hata yapmayanlar değil, asla pes etmeyenlerdir. Kitap Yüzü