Değerli dostlar, geçen hafta eğitimimiz ve çocuklarımız üzerine birkaç önemli bilgi paylaşmıştım. Bu hafta da benzer konuyu sürdürmek istiyorum. Yetiştirmeye çalıştığımız çocuklarımızı şöyle bir gözden geçirip neyi doğru neyi yanlış yaptığımızı hep birlikte değerlendirsek nasıl olur?
***
Ülkemizin en değerli bilim insanı ve psikologlarından olan Sayın Prof. Dr. Bengi Semerci Hanımefendi, çocuk eğitimi, yetişkin eğitimi, çocuk ve yetişkin psikolojisi konularında onlarca yayın sundu; yüzlerce söyleşi yaptı. İşte bu bilim insanının paylaştığı önemli birkaç noktayı buraya alıntılamak çok yerinde olacak.
***
Bengi Semerci Hanımefendi, şöyle diyor. Doğduğu günden beri bir dediği iki edilmeyen, her istediğine kavuşan, isteğinin yaşı ile uyumlu olup olmadığına bakılmayan, emek harcamadan, değerini bilmeden alınanları, yapılanları hak görerek yetişen bir çocuğun; sorumluluk sahibi, doyumlu, çalışarak kazanmanın erdemine inanan, bir şeyleri elde etmek için emek harcaması gerektiğini bilerek çalışan bir birey olmasını beklemek mümkün mü? Ne kadar doğru bir çıkarım.
Bengi Semerci Hanımefendi, sözlerini şöyle sürdürüyor.
***
Avrupalı ve Amerikalı aileleri “Çocuklarına bakmıyorlar, yaz dönemlerinde onların çalışmalarını istiyorlar.” Diye kötüleyenlerin düşüncelerini gözden geçirmelerinde yarar var. Çocuklarımızı sevmekle onları doğru yetiştirmek arasındaki farkı anlamamıza yardımcı olur, diye daha önce de yayımladığım, “Geleceğin Psikopatlarını Yetiştirme Yolları” adlı paylaşımı yineliyorum. Bu belge, ABD Houston Polis Müdürlüğünce kentteki tüm evlere ve okullara da dağıtıldı.
* Daha küçükken çocuğa istediği her şeyi vermeye başlayın! Böylece o, herkesin onun geçimini sağlamak zorunda olduğuna inanacaktır.
* Kötü sözler söylediği zaman gülün! Böylece o, kendisinin akıllı olduğuna inanacaktır.
* Ona düşünmeyi ve beynini kullanmayı hiç öğretmeyin! 21 yaşına gelince kendi kararlarını, kendisi versin diye bekleyin!
* Yerde bıraktığı her şeyi kaldırın; kitaplarını, ayakkabılarını, giysilerini… Onun için her şeyi siz yapın ki o, bütün sorumluluklarını başkalarına yüklemeye alışsın!
* Onun gözünün önünde sık sık kavga edin ki aile bir gün parçalanırsa çok fazla üzülmesin.
* Ona istediği kadar harçlık verin ki hiçbir zaman kendi parasını kazanmanın ne olduğunu öğrenmesin.
* Yiyecek, giyecek ve konforla ilgili tüm isteklerini yerine getirin ki istediklerine ulaşmak için çalışmak gerektiğini öğrenmesin.
* Komşulara, öğretmenlere, polislere karşı daima onun tarafını tutun ki onların hepsine karşı ön yargıları oluşsun.
* Tüm bunları ve benzerlerini yaparak yetiştirdiğiniz çocuğunuz bir gün suç işlerse kendisinden özür dileyin! Ama onu felaket dolu bir hayata hazırladığınız için kendinize teşekkür etmeyi ihmal etmeyin! İlginç değil mi?
BU ÇOCUKLARI LEYLEKLER GETİRMEDİ
Zorluk çekmeden hemen her şeye sahip olan, sahip olduklarıyla yetinmeyip her zaman daha çoğunu isteyen, hak etmediğini hakkıymış gibi gören bir nesil geliyor. Kimse şaşırmasın. “Bunlar nereden geldi?” deyip olup bitenden habersizmişiz gibi davranmayalım. Bu çocukları leylekler getirmedi; bizler yetiştirdik. Gördüklerimizden ve yaşananlardan anlıyoruz ki çok kötü bir nesil yarattık. Sonuçlarına da uzunca bir süre katlanacağız.
ÇOCUK, SUDAN ÇIKMIŞ BALIĞA DÖNMEMELİ
Hayatın gerçeklerini çocuklarımıza bizler öğretmeliyiz. Okuldan sonra dış dünyaya çıkan çocuk, sudan çıkmış balığa dönmemeli. Üzülerek belirtmeliyim ki özellikle veliler ve dolayısıyla da çocuklar, yalnızca “notlarının yüksekliğine” odaklanmış durumdalar. Çocuğunun davranışını, kişiliğini, başarma isteğini soran ve sorgulayan çok az. Eğitim ve davranış konusuna girildiğinde anlatılacaklar bitmiyor. Konumuzun diğer ayrıntılarını haftaya ele alalım.
Sözün Özü:
Eğitim, piyano çalma eğitimine benzer; genç yaşta alışılmazsa asla öğretilemez. La Gou