Değerli dostlar, bu haftaki yazımız, uzunca bir süredir yazmayı planladığım konu idi. Ama gündemden ve diğer nedenlerden dolayı yer verememiştim. Bu haftaki yazımız, başlıkta gördüğünüz gibi “Eğitim mi kişilik mi?”. Bu başlığı ve bunda anlatılanı çoğumuz bilir, ama ben bu öyküden yola çıkarak farklı birkaç konuyu irdeleyeceğim.
***
Sizlere aktarmak istediğim öykümüz şöyle: Eski zamanlarda ülkenin birinde kralın biri, ülke yönetiminde yer alan yöneticiler kurulunu toplar ve onlarla belirli konuları görüşürken yanında oturan baş vezire şöyle bir soru sorar. “Eğitim mi önemlidir yoksa kişilik mi?” Baş vezir, hiç beklemeden cevap verir. “Kişilik önemlidir, yüce haşmetmeap!” Baş vezir ile kral arasında görüş ayrılığı oluşur. Çünkü kral, eğitimin önemli olduğunu söylerken baş vezir de kişiliğin. Bu iddialaşmadan sonra kral, baş vezirin iddiasını çürütmek, kendi haklılığını göstermek üzere harekete geçer. Hemen danışmanını çağırarak emrini ulaklarla ülkenin her yanına duyurulmasını söyler.
***
Ulaklar, dere tepe, köy kasaba, herbir yere ulaşırlar ve yüce krallarının emrini duyururlar. “Duyduk duymadık demeyin! En iyi hayvan eğiticisine 100 kese altın ödülü verilecektir!” Bu duyurulardan sonra onlarca kişi kralın huzuruna çıkar. Yapılan elemelerden sonra bir kişi, “ülkenin en iyi hayvan eğiticisi” olarak kralın huzuruna çıkarılır. Kral, bu hayvan eğiticisine sorar. “Bir kediye tepsiyle servis yapmayı ne kadar zamanda öğretirsin?” Hayvan eğiticisi, krala, “Altı ayda öğretirim yüce kralım!” der. Hayvan eğiticisi için gerekli tüm olanaklar sağlanır ve kralın istediği sonucu elde etmek için var gücüyle çalışmaya başlar.
***
Aradan altı ay geçer. Yine her zaman olduğu gibi ülkenin yönetiminde yer alan kurul toplanır. Kuruldaki herkes, altı ay önce ortaya atılan görüşün ve iddianın kanıtlanması olayını merakla beklemeye başlar. Hayvan eğiticisi, huzura alınır. Kral, hayvan eğiticisine “Öğrettin mi?” diye sorar. Hayvan eğiticisi de “Evet, öğrettim yüce kralım!” der ve gösteri başlar. Kral ve yanındaki tüm görevlilerin şaşkın bakışları arasında hünerli bir kedi, elinde tepsiyle orada bulunanlara içecek servisi yapmaya başlar. Kedi, tam baş vezirin önüne geldiğinde kral baş vezire sorar: “Ey vezir! Söyle bakalım, eğitim mi önemlidir yoksa kişilik mi?”
***
Baş vezir, kralın sorusuna cevap vermeden önce, kaftanının altında hazır tuttuğu bir fareyi yere bırakıverir. Fareyi gören kedi, tepsiyi attığı gibi farenin peşinden koşmaya başlar. Altı aylık eğitim de emekler de boşa gider. Baş vezir, kralın sorusuna, “Kişilik önemlidir, yüce kralım!” diye cevap verir.
HER ŞEY, ASLINA ÇEKER
Evet değerli dostlar, öykümüz böyle. Şimdi bu öykünün iletisini değerlendirelim. Her şey, aslına çeker. Çok bilinen bir atasözü vardır; “Armut, dibine düşer.” Hatta biraz daha ileri giden başka bir söz var ki öykümüzü çok daha iyi özetler: “Katranı kaynatmakla olmaz ki şeker, … …”
***
Bir insanın özünde, mayasında olmayan bir şeyi ondan beklemek, çok zordur; gerçekleşse bile uzun süreli olmaz. Sürekli olabilmesi için birkaç kuşak eğitim alması, davranış kazanması, görmesi ve yaşaması gerekir. Bir başka konu da bir insanın ilgisini, becerisini ve yeteneğini fark etmek ve fark ettirmek. Her bireyin kendine özgü, yaratılışına ve kişiliğine göre özellikleri, yetenekleri ve becerileri vardır. İşte asıl sorun buradadır. Bir insanımızın ilgisini, becerisini, yeteneğini, yaratılıştan gelen özelliğini fark edici bir sistem ortaya koyamadıktan sonra değil 8 yıl, 12 yıl; 22 yıl eğitim versen, okulda tutsan boşa!
EĞİTİMİN KALICILIĞI, SÜREKLİLİĞİ OLMAZ
Kediye tepside servis yapmayı öğretirsin ama onun yaratılışına, özüne uygun eğitim vermediğin, veremediğin sürece o eğitimin kalıcılığı, sürekliliği olmaz. Şöyle çevremize bakalım, neler göreceğiz. Kim bilir hangi yetenekler, cevherler, ilgisizlikten ya da gerekli keşifler yapılamadığından harcanıp gidiyor? Hatta asıl ilgisi, yeteneği ve becerisi dışında başka alanlarda zorla eğitilmeye, yetiştirilmeye çalışılanlar da var. En acısı ve kötüsü nedir, biliyor musunuz? Hiçbir ilgisi, becerisi ve yeteneği olmadan şu dünyada yaşayanlar, böyle yetiştirilenler… Çok acı!
Sözün Özü:
Eğitimin temel amacı bireyi kendi yeteneklerinin bilincine vardırmaktır.