Mustafa ATALAY
Köşe Yazarı
Mustafa ATALAY
 

TARİHİ OKUMAK

Değerli dostlar, birkaç hafta önce “Tarih, İbret midir?” başlıklı yazımızda “Biz şapka devrimi yaparken Almanlar Mercedes'i, BMW'yi üretiyordu.” sözü üzerinden alıntılama, değerlendirme ve örneklemeler yapmıştım. Bu konunun örnekleri oldukça çok. Bakınız araştırmacı, tarihçi yazar Alper Aksoy, bir paylaşımında şöyle bir bilgi veriyor. Gerçekten çok ibretlik. Birlikte okuyalım. Avrupa’da aklın başat konumu ve bilimsel bilginin asıl gelişme süreci 17’nci yüzyılda “Aydınlanma Çağı” ile başlar. 1763'te İskoçya'da James Watt, buharla çalışan makineyi bulması ile Avrupa’da “Sanayi Devrimi” ivme kazanır. 1807'de Robert Fulton adındaki Amerikalı, buharlı makineyi gemilere uygular. 1840'ta ilk düzenli okyanus ötesi buharlı gemi seferleri başlar. 1812’de buharlı makine, ilk kez lokomotiflerde kullanılmaya başlanır. Almanya, tarım teknolojisinde gelişmelere öncülük eder. Almanlar,  pancardan şeker çıkarma tekniğini bulur. Bir başka Alman kimyager, yapay gübreyi yapar. 1834'te bir Amerikalı mühendis, biçerdöveri icat eder. 1844'te Samuel Morse, Amerika Birleşik Devletleri'nde ilk ticari amaçlı telgraf servisini hizmete sokar. 1876'da Alexander Graham Bell, telefonu icat eder. Batı, aklı ve bilimi öne alarak yeni buluşlarına hızla devam etmektedir. Batı’da bunlar olurken Osmanlı’da neler oluyordu? O yıllar için İstanbul’a bir göz atalım. İngiltere Kraliçesi Victoria, Sultan Abdülmecit’e İstanbul’da bir Anglikan Kilisesi yaptırma isteğini iletir. Sultan Abdülmecit, bu isteği kabul eder. İngilizlere Tünel ile Tophane arasında yer verilir. Kilise yapımı 10 yıl sürer. Bu kilise, 22 Ekim 1868’de ibadete açılacaktır. Ama Sultan Abdülmecit ölmüş, yerine Sultan Abdülaziz geçmiştir. Kraliçe Victoria, kilisenin açılışı anısına Sultan Abdülaziz’e o zamanlar için son model bir otomobil armağan eder. Osmanlı sarayından bir kişiye de otomobili sürmesi öğretilir. Bu, İstanbul’un gördüğü ilk otomobildir. Fakat çok önemli bir sorun vardır: Halk, otomobili görünce şeytan görmüş gibi tabanları yağlayıp kaçmaktadır. “Zatü’l-Hareke” (Kendi kendine hareket eden zat) denilen bu aracın “şeytan işi” olduğu kulaktan kulağa tüm İstanbul’a yayılır.  “Zatül Hareke”nin şeytanlığından huzursuz olan Sultan Abdülaziz, Şeyhülislam Hacı Mehmet Refik Efendi’den fetva ister. Ancak Şeyhülislam, haftalarca uykusuz kalır. Ayetlerde, hadislerde konuyla ilgili bir yorum arar, bulamaz… En sonunda “bu otomobilin şeytan işi olduğu” fetvasını verir ve Haliç’ten denize atılır. Değerli araştırmacı, tarihçi yazar Alper Aksoy’un paylaşımı böyle. Durum bu. Geçen haftaki yazımızda da böyle örneklemelerden sonra “Yazımızın baş tarafında kullandığımız cümleyi yineleyelim ve şöyle bir tespitte bulunalım: ‘Biz şapka devrimi yaparken Almanlar Mercedes'i, BMW'yi üretiyordu.’” cümlesini kurmuştum. Bu cümleyi yineleyip bir başka örnekleme yapma gereği oluştu. Mercedes fabrikası, 1926’da kurulmamıştır. Kurucusu, aynı zamanda otomobil patentini alan Karl Benz tarafından 1883’te kurulmuştur ve “Benz Cie” olan fabrikanın adı, “Mercedes” olarak değiştirilmiştir. Ülkemizde Cumhuriyet Dönemine gelindiğinde, Kayseri'de uçak fabrikası, Uşak’ta ilk şeker fabrikası kurulurken yurdun dört bir yanı demiryolları ile örülmekteydi. Çiftçinin belini büken aşar vergisi kaldırılırken bir yandan da Osmanlı'dan kalan borçlar ödendi. Batı ile aramızdaki fark, hızla kapatılmaya çalışıldı. Dünyada önemli marka haline gelmiş büyük otomobil fabrikaları hangi yıllarda kurulmuş, bir bakalım. Bu markaların kuruluş tarihlerine dikkat edin, lütfen! Audi, 1910; BMW, 1916; Chevrolet, 1911; Fiat, 1899; Opel, 1911; Lancia, 1906; Mitsubishi, 1870; Peugeot, 1881; Renault, 1899; Rolls-Royce, 1906; Skoda, 1895 yıllarında kurulmuş otomobil fabrikaları. Evet, bu saydığımız otomobillerin hemen hepsi bugün de üretiliyor ve kullanılıyor. Hatta bu markaların çoğu ülkemizde en çok tercih edilen araçlardan. Arabamızın direksiyonuna geçtiğimizde “Osmanlı nasıl yıkıldı? Osmanlı’yı kim yıktı?” soruları aklımıza gelirse bu yukarıdaki bilgileri iyi anımsayalım. Tarih okuyanların büyük çoğunluğu tarihi okuma iradesinden, derinliğinden uzaklar. Yazımızı bir soru ile bitirelim. Siz, tarih mi okuyorsunuz yoksa tarihi mi okuyorsunuz? Sözün Özü: Tarihini bilmeyenler, başkalarının yazdığı yalanları tarih diye okurlar. Kitap Yüzü
Ekleme Tarihi: 25 Haziran 2024 - Salı
Mustafa ATALAY

TARİHİ OKUMAK

Değerli dostlar, birkaç hafta önce “Tarih, İbret midir?” başlıklı yazımızda “Biz şapka devrimi yaparken Almanlar Mercedes'i, BMW'yi üretiyordu.” sözü üzerinden alıntılama, değerlendirme ve örneklemeler yapmıştım. Bu konunun örnekleri oldukça çok.
Bakınız araştırmacı, tarihçi yazar Alper Aksoy, bir paylaşımında şöyle bir bilgi veriyor. Gerçekten çok ibretlik.
Birlikte okuyalım.
Avrupa’da aklın başat konumu ve bilimsel bilginin asıl gelişme süreci 17’nci yüzyılda “Aydınlanma Çağı” ile başlar. 1763'te İskoçya'da James Watt, buharla çalışan makineyi bulması ile Avrupa’da “Sanayi Devrimi” ivme kazanır.
1807'de Robert Fulton adındaki Amerikalı, buharlı makineyi gemilere uygular. 1840'ta ilk düzenli okyanus ötesi buharlı gemi seferleri başlar. 1812’de buharlı makine, ilk kez lokomotiflerde kullanılmaya başlanır.
Almanya, tarım teknolojisinde gelişmelere öncülük eder. Almanlar,  pancardan şeker çıkarma tekniğini bulur. Bir başka Alman kimyager, yapay gübreyi yapar. 1834'te bir Amerikalı mühendis, biçerdöveri icat eder.
1844'te Samuel Morse, Amerika Birleşik Devletleri'nde ilk ticari amaçlı telgraf servisini hizmete sokar.
1876'da Alexander Graham Bell, telefonu icat eder.
Batı, aklı ve bilimi öne alarak yeni buluşlarına hızla devam etmektedir.
Batı’da bunlar olurken Osmanlı’da neler oluyordu?
O yıllar için İstanbul’a bir göz atalım.
İngiltere Kraliçesi Victoria, Sultan Abdülmecit’e İstanbul’da bir Anglikan Kilisesi yaptırma isteğini iletir. Sultan Abdülmecit, bu isteği kabul eder. İngilizlere Tünel ile Tophane arasında yer verilir. Kilise yapımı 10 yıl sürer. Bu kilise, 22 Ekim 1868’de ibadete açılacaktır. Ama Sultan Abdülmecit ölmüş, yerine Sultan Abdülaziz geçmiştir. Kraliçe Victoria, kilisenin açılışı anısına Sultan Abdülaziz’e o zamanlar için son model bir otomobil armağan eder. Osmanlı sarayından bir kişiye de otomobili sürmesi öğretilir. Bu, İstanbul’un gördüğü ilk otomobildir.
Fakat çok önemli bir sorun vardır: Halk, otomobili görünce şeytan görmüş gibi tabanları yağlayıp kaçmaktadır. “Zatü’l-Hareke” (Kendi kendine hareket eden zat) denilen bu aracın “şeytan işi” olduğu kulaktan kulağa tüm İstanbul’a yayılır.
 “Zatül Hareke”nin şeytanlığından huzursuz olan Sultan Abdülaziz, Şeyhülislam Hacı Mehmet Refik Efendi’den fetva ister. Ancak Şeyhülislam, haftalarca uykusuz kalır. Ayetlerde, hadislerde konuyla ilgili bir yorum arar, bulamaz… En sonunda “bu otomobilin şeytan işi olduğu” fetvasını verir ve Haliç’ten denize atılır.
Değerli araştırmacı, tarihçi yazar Alper Aksoy’un paylaşımı böyle. Durum bu.
Geçen haftaki yazımızda da böyle örneklemelerden sonra “Yazımızın baş tarafında kullandığımız cümleyi yineleyelim ve şöyle bir tespitte bulunalım: ‘Biz şapka devrimi yaparken Almanlar Mercedes'i, BMW'yi üretiyordu.’” cümlesini kurmuştum.
Bu cümleyi yineleyip bir başka örnekleme yapma gereği oluştu.
Mercedes fabrikası, 1926’da kurulmamıştır. Kurucusu, aynı zamanda otomobil patentini alan Karl Benz tarafından 1883’te kurulmuştur ve “Benz Cie” olan fabrikanın adı, “Mercedes” olarak değiştirilmiştir.
Ülkemizde Cumhuriyet Dönemine gelindiğinde, Kayseri'de uçak fabrikası, Uşak’ta ilk şeker fabrikası kurulurken yurdun dört bir yanı demiryolları ile örülmekteydi.
Çiftçinin belini büken aşar vergisi kaldırılırken bir yandan da Osmanlı'dan kalan borçlar ödendi. Batı ile aramızdaki fark, hızla kapatılmaya çalışıldı.
Dünyada önemli marka haline gelmiş büyük otomobil fabrikaları hangi yıllarda kurulmuş, bir bakalım. Bu markaların kuruluş tarihlerine dikkat edin, lütfen!
Audi, 1910; BMW, 1916; Chevrolet, 1911; Fiat, 1899; Opel, 1911; Lancia, 1906; Mitsubishi, 1870; Peugeot, 1881; Renault, 1899; Rolls-Royce, 1906; Skoda, 1895 yıllarında kurulmuş otomobil fabrikaları.
Evet, bu saydığımız otomobillerin hemen hepsi bugün de üretiliyor ve kullanılıyor. Hatta bu markaların çoğu ülkemizde en çok tercih edilen araçlardan.
Arabamızın direksiyonuna geçtiğimizde “Osmanlı nasıl yıkıldı? Osmanlı’yı kim yıktı?” soruları aklımıza gelirse bu yukarıdaki bilgileri iyi anımsayalım.
Tarih okuyanların büyük çoğunluğu tarihi okuma iradesinden, derinliğinden uzaklar.
Yazımızı bir soru ile bitirelim.
Siz, tarih mi okuyorsunuz yoksa tarihi mi okuyorsunuz?
Sözün Özü:
Tarihini bilmeyenler, başkalarının yazdığı yalanları tarih diye okurlar. Kitap Yüzü
Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve manisadenge.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.