Değerli dostlar, ülkemizde gündemi izlemek, gündemin hızına yetişmek o kadar zor ki anlamak olsası değil. Günümüz ortamında, hız çağında, internetin varlığında, bilginin ışık hızıyla uçtuğu bir dönemde gündemi yakalayabilene aşk olsun.
Bu hafta sizlere Ulu Önderimiz Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün o yüce öngörüsünü ve günümüze yansımasını aktarmak istiyorum.
Osmanlı Devletinin içindeki öbür uluslar, 1789 Fansız İhtilalinin de etkisiyle hızla ulusal bilinçlerine kavuşurlarken Türk ulusunun ulusal uyanışta gecikmesinin, ne kadar acı sonuçlar doğurduğunu, devletimizin kurucusu büyük Atatürk, şu sözleriyle dile getirir:
“Biz, millet ve milliyet fikirlerini tatbikte çok gecikmiş ve çok ilgisizlik göstermiş bir milletiz. Bunun zararlarını, daha çok çalışarak gidermeliyiz. Çünkü tarihi olaylar ve gözlemler, her zaman insanlar ve milletler arasında, milletin ve milliyetin daima hâkim olduğunu göstermiştir. Özellikle bizim milletimiz, milliyetini bilmezlikten gelişinin çok acısını çekti. Osmanlı Devleti içindeki çeşitli uluslar, hep bu inançlara sarılarak milliyet idealinin kuvvetiyle kendilerini kurtardılar. Biz, ne olduğumuzu, onlardan ayrı ve onlara yabancı bir millet olduğumuzu, sopa ile içlerinden kovulunca anladık. Kuvvetimizin zaafa uğradığı anda, bizi küçük gördüler, aşağıladılar. Anladık ki kabahatimiz kendimizi unutmaklığımızmış. Dünyanın bize hürmet göstermesini istiyorsak ilk önce bizim kendi benliğimize ve milliyetimize bu hürmeti hissen, fikren, fiilen bütün davranış ve hareketlerimizle gösterelim; bilelim ki milli benliğini bulmayan milletler, başka milletlerin avıdır.”
Evet, Yüce Atatürk’ün görüşleri böyle.
Fransız İhtilali’nden bu yana yayılan millet ve milliyetçilik akımı, anlayışı, davranışı ve düşünceleri, Türk olmayan ulusları bizden ayırmış; devletin en zor ve yıpratıcı ana işleri olan toprak ve savaş ile uğraşan asıl halk, yani bu nedenlerden dolayı hep sarayın dışında kalan Türkler, elbette kanlarıyla yurtlaştırdıkları bu topraklarda, geç de olsa kendi milliyetlerinin davasını gütmüşler, başta ulusal hareketimizin lideri Atatürk olmak üzere milli mücadelemizi hazırlayanlar ve yürütenler, bu idealden hareketle başarıya ulaşmışlardır.
Ulu Önder Atatürk’e göre bu dünyadan göçerek Türk ulusuna veda edeceklerin çocuklarına, kendinden sonra yaşayacaklara, son sözü şu olmalıdır:
“Benim Türk ulusuna, Türk Cumhuriyeti’ne, Türklüğün geleceğine ait görevlerim bitmemiştir; siz onları tamamlayacaksınız. Siz de sizden sonrakilere benim sözümü tekrar ediniz. Bu sözler bir kişinin değil, Türk ulusunun duygu ve düşüncesinin ifadesidir. Bunu her Türk, bir parola gibi kendisinden sonrakilere devamlı tekrar etmekle son nefesini verecektir. Her Türk bireyinin son nefesi, Türk ulusunun nefesinin sönmeyeceğini, onun sonsuz olduğunu göstermelidir. Yüksel Türk, senin için yüksekliğinin sınırı yoktur. İşte parola budur.”
“Biz doğrudan doğruya milliyetperveriz ve Türk milliyetçisiyiz. Cumhuriyetimizin dayanağı, Türk, Türklük ve Türk topluluğudur. Bu topluluğun her bir bireyi, Türk kültürüyle ne kadar çok yoğrulmuş olursa o topluluğa yüklenen Cumhuriyet de o kadar kuvvetli olur.”
“Türk ulusu! Bu anda büyük Türk ulusunun bir bireyi olarak bu kutlu güne kavuşmanın en derin sevinci ve heyecanı içindeyim… Türk ulusunun karakteri yüksektir. Türk ulusu çalışkandır. Türk ulusu zekidir. Türk ulusu, milli birlik ve bütünlük içerisinde güçlükleri yenmesini bilmiştir… Bugün, aynı inançla ve kesinlikle söylüyorum ki ulusal uyanışa ve bilince tam bir bütünlükle yürümekte olan Türk ulusunun büyük bir ulus olduğunu tüm uygar dünya, az zamanda, bir kez daha tanıyacaktır. Asla şüphem yoktur ki Türklüğün unutulmuş o büyük uygarlık varlığı ve yeteneği, bundan sonraki gelişmesiyle, geleceğin yüksek uygarlık ufkunda yeni bir güneş gibi doğacaktır… Ne mutlu Türk’üm diyene!”
Evet değerli dostlar, Büyük devlet adamı Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün yıllar öncesinden görüp söylediği bu öngörü dolu ibretlik sözleri, kulağımıza küpe, ufkumuza ışık, yolumuza rota olmalı.
Unutmamak ve unutturmamak en büyük çabamız olsun.
Sözün Özü:
Bir ulusun geleceği, ancak o ulusun benliğini ve geçmişini iyi bilmesiyle mümkündür. Kitap Yüzü