Mustafa ATALAY
Köşe Yazarı
Mustafa ATALAY
 

TOPLUMSAL EĞİTİM

Değerli dostlar, birkaç haftadır çocuklarımız, gençliğimiz ve geleceğimiz üzerine yazılar yazdım. Bu haftaki yazımızın konusunu yine eğitim oluşturacak. Yazımıza bir Çin atasözü ile başlamak istiyorum. “Bir çocuğun eğitimi, o çocuğun doğumundan yirmi yıl önce başlarmış.” Bunun anlamı iyi bir çocuk yetiştirebilmemiz için önümüzde 20 yılımız var. Yeni bir canın hayata hazırlanıp yetiştirilebilmesi için 20 yıl. Bu canın yalnızca bakımını değil “yetişmesini” de sağlamak için en az 20 yıl gerekiyor. Çocuk doğduktan sonra çocuk yetiştimeye ilgi duymak, merak salmak, son gece sınava çalışmaya benziyor. Yani anne baba olacak bireyler, önce kendilerini eğitmeli, sonra da dünyaya getirecekleri çocuğu yetiştirmeli. Bir başka bakış açısı da şöyle: Çocuğun eğitiminin yarısı, eşler evlenmeden önce iyi bir eş seçimi ile başlar. Geriye kalanın yüzde 40‘ı da çocuk 5 yaşına gelmeden tamamlanır. Yani çocuğun eğitiminin yüzde 90’lık bölümü ilk 5 yaşa kadar tamamlanmış olur. Geriye kalan yüzde 10’luk dilim ise yaşam boyu süreçte tamamlanır. Çocuk, 5 yaşına gelene kadar iyiyi-kötüyü, doğruyu-yanlışı, dürüstlüğü-sahtekarlığı kesin bir biçimde öğrenmeli ve anne-babanın örnek davranışları ile iyi, doğru ve güzel olan davranışları benimsemelidir. Durum ne olursa olsun iyi, doğru ve güzel olan davranışlardan asla ödün vermemelidir. Böylelikle toplumda hem hak, hukuk ve adalet oluşturulmalı hem de kötülüklerden ve yanlışlıklardan alıkonulmalıdır. Çocuklarımızın yetiştirilmesi, geleceğimizin korunması için bunlar gerekli. Toplumsal gelişimimiz, huzurumuz, mutluluğumuz ve başarımız böyle sağlanabilir. Yoksa bu toplum, başka türlü düzelmez.  İnsanın yetişmesi ve gelişmesi için birtakım kurallar vardır. İnsan, önce kendini tanır. Sonra çevresini ve başkalarını. Çevremize baktığımızda, özellikle de okul çağı çocuklarında anne-babaların yansımalarını görüyoruz. Mutlu, sevgi dolu, sevecen, nezaket sahibi anne-babaların mutlu, saygılı, sevecen, nazik çocuklarını görüyoruz. Ama  bunun olumsuz yanları da var. Asabi, şiddet yanlısı, saygısız ve kural tanımaz anne-babaların yine sinirli, şiddete meyilli, saygısız ve kural tanımaz çocukları… Armut dibine düşer misali… Kısacası iyi çocuk yetiştirmek, iyi anne baba olmakla başlıyor. Toplum olarak yanlış yaptığımız ve yanlış beklentiler içinde olduğumuz bir durum var: Okuldan, eğitim sistemimizden beklentilerimiz. Yukarıda belirtmiştim, bir çocuğun eğitiminin yarısı eşlerin birbirlerini seçmeleri ile başlıyordu. Çocuk, 5 yaşına gelene kadar da kalanın yüzde 40’ı tamamlanıyordu. Çocuğun kişiliğinin, eğitiminin, davranışının yüzde 90’ı çocuk daha okula gelmeden oluşuyor. 6-7 yaşından sonra öğretmen, okulda o çocuğa ne kadar etki edebilir? Öğretmenin, eğitim sisteminin bir çocuğa 5 yaşından sonra katabilecği çok bir şey kalmıyor. Her şey evde, anne babanın tutum ve davranışı ile biçimleniyor. Okulda öğretmenin, eğitim sisteminin verebileceği eğitim, o çocuğun ancak eksik kalan yüzde 10’luk bölümüne küçük dokunuşlar yapabilir. Yoksa geleceğine, yaşam biçimine, tutum ve davranışına, ahlakına, ilkelerine çok etkili olabileceğini düşünmek çok iyimser yaklaşım olur. Yapılması gereken en önemli şey, iyi, dürüst, ahlaklı, güvenilir, çalışkan, saygılı, sabırlı, kurallara uyan, canlılara saygı duyan, çevreyi koruyan insanlar yetiştirmek olmalı. Tabii örnek olunarak… Çünkü atalarımız, “Öğüt verme, örnek ol!” der. Bunları yalnızca okullardan beklemek olmaz. Toplum olarak herkes sorumluluk almalı, sosyal medya, tv yayınları, yazılı ve görsel medya bu konuda büyük sorumluluk ve görev üstlenmeli ki toplumun eğitimi ve gelişimi sağlansın. Bence bu toplumsal eğitimin en büyük sorumluluğu ve görevi, tv kanallarına düşüyor. Şöyle bakıyorum da tv kanallarında toplumu eğitici, öğretici, geliştirici doğru düzgün yayın yok. Her gün sabah, öğle, ikindi kuşağında saçma sapan yayınlar, akşam kuşağında da gündüz kuşağından daha kötü diziler… Bu kadar olumsuz yayınları izleyen halk, nasıl düzelecek? Sözün Özü: Bana iyi analar veriniz, size iyi vatandaşlar vereyim. Napoléon Bonaparte  
Ekleme Tarihi: 04 Mart 2025 - Salı
Mustafa ATALAY

TOPLUMSAL EĞİTİM

Değerli dostlar, birkaç haftadır çocuklarımız, gençliğimiz ve geleceğimiz üzerine yazılar yazdım. Bu haftaki yazımızın konusunu yine eğitim oluşturacak.

Yazımıza bir Çin atasözü ile başlamak istiyorum. “Bir çocuğun eğitimi, o çocuğun doğumundan yirmi yıl önce başlarmış.”

Bunun anlamı iyi bir çocuk yetiştirebilmemiz için önümüzde 20 yılımız var. Yeni bir canın hayata hazırlanıp yetiştirilebilmesi için 20 yıl. Bu canın yalnızca bakımını değil “yetişmesini” de sağlamak için en az 20 yıl gerekiyor.

Çocuk doğduktan sonra çocuk yetiştimeye ilgi duymak, merak salmak, son gece sınava çalışmaya benziyor.

Yani anne baba olacak bireyler, önce kendilerini eğitmeli, sonra da dünyaya getirecekleri çocuğu yetiştirmeli.

Bir başka bakış açısı da şöyle:

Çocuğun eğitiminin yarısı, eşler evlenmeden önce iyi bir eş seçimi ile başlar. Geriye kalanın yüzde 40‘ı da çocuk 5 yaşına gelmeden tamamlanır. Yani çocuğun eğitiminin yüzde 90’lık bölümü ilk 5 yaşa kadar tamamlanmış olur. Geriye kalan yüzde 10’luk dilim ise yaşam boyu süreçte tamamlanır. Çocuk, 5 yaşına gelene kadar iyiyi-kötüyü, doğruyu-yanlışı, dürüstlüğü-sahtekarlığı kesin bir biçimde öğrenmeli ve anne-babanın örnek davranışları ile iyi, doğru ve güzel olan davranışları benimsemelidir. Durum ne olursa olsun iyi, doğru ve güzel olan davranışlardan asla ödün vermemelidir. Böylelikle toplumda hem hak, hukuk ve adalet oluşturulmalı hem de kötülüklerden ve yanlışlıklardan alıkonulmalıdır.

Çocuklarımızın yetiştirilmesi, geleceğimizin korunması için bunlar gerekli. Toplumsal gelişimimiz, huzurumuz, mutluluğumuz ve başarımız böyle sağlanabilir. Yoksa bu toplum, başka türlü düzelmez. 

İnsanın yetişmesi ve gelişmesi için birtakım kurallar vardır.

İnsan, önce kendini tanır. Sonra çevresini ve başkalarını.

Çevremize baktığımızda, özellikle de okul çağı çocuklarında anne-babaların yansımalarını görüyoruz. Mutlu, sevgi dolu, sevecen, nezaket sahibi anne-babaların mutlu, saygılı, sevecen, nazik çocuklarını görüyoruz. Ama  bunun olumsuz yanları da var. Asabi, şiddet yanlısı, saygısız ve kural tanımaz anne-babaların yine sinirli, şiddete meyilli, saygısız ve kural tanımaz çocukları… Armut dibine düşer misali… Kısacası iyi çocuk yetiştirmek, iyi anne baba olmakla başlıyor.

Toplum olarak yanlış yaptığımız ve yanlış beklentiler içinde olduğumuz bir durum var: Okuldan, eğitim sistemimizden beklentilerimiz.

Yukarıda belirtmiştim, bir çocuğun eğitiminin yarısı eşlerin birbirlerini seçmeleri ile başlıyordu. Çocuk, 5 yaşına gelene kadar da kalanın yüzde 40’ı tamamlanıyordu. Çocuğun kişiliğinin, eğitiminin, davranışının yüzde 90’ı çocuk daha okula gelmeden oluşuyor. 6-7 yaşından sonra öğretmen, okulda o çocuğa ne kadar etki edebilir? Öğretmenin, eğitim sisteminin bir çocuğa 5 yaşından sonra katabilecği çok bir şey kalmıyor. Her şey evde, anne babanın tutum ve davranışı ile biçimleniyor. Okulda öğretmenin, eğitim sisteminin verebileceği eğitim, o çocuğun ancak eksik kalan yüzde 10’luk bölümüne küçük dokunuşlar yapabilir. Yoksa geleceğine, yaşam biçimine, tutum ve davranışına, ahlakına, ilkelerine çok etkili olabileceğini düşünmek çok iyimser yaklaşım olur.

Yapılması gereken en önemli şey, iyi, dürüst, ahlaklı, güvenilir, çalışkan, saygılı, sabırlı, kurallara uyan, canlılara saygı duyan, çevreyi koruyan insanlar yetiştirmek olmalı. Tabii örnek olunarak… Çünkü atalarımız, “Öğüt verme, örnek ol!” der.

Bunları yalnızca okullardan beklemek olmaz. Toplum olarak herkes sorumluluk almalı, sosyal medya, tv yayınları, yazılı ve görsel medya bu konuda büyük sorumluluk ve görev üstlenmeli ki toplumun eğitimi ve gelişimi sağlansın.

Bence bu toplumsal eğitimin en büyük sorumluluğu ve görevi, tv kanallarına düşüyor. Şöyle bakıyorum da tv kanallarında toplumu eğitici, öğretici, geliştirici doğru düzgün yayın yok. Her gün sabah, öğle, ikindi kuşağında saçma sapan yayınlar, akşam kuşağında da gündüz kuşağından daha kötü diziler…

Bu kadar olumsuz yayınları izleyen halk, nasıl düzelecek?

Sözün Özü:

Bana iyi analar veriniz, size iyi vatandaşlar vereyim. Napoléon Bonaparte

 

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve manisadenge.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.