Değerli dostlar, bu hafta ara tatilden sonra bu eğitim öğretim yılının son çeyreğine başladık. Bu son çeyrek, özellikle sınava giecek öğrencilerimiz açısından son fırsatlar. Bu son çeyreğin öencileimiz açısından çok iyi değerlendirilmesi gerekiyor. Yazımızın başlığından da anlaşılacağı gibi bu yıl sınava girecek binlerce öğrencimiz açısından irdelenmesi gereken önemli durumlar oluşuyor.
GÖRÜŞ VE DÜŞÜNCELER GELİŞTİRİCİ OLMALI
Yazımızın başlığı neydi? “İyi ve doğru soru”. İşte bunu iyi kavramak gerekiyor. Öğrencilerin okullarda karşılaştığı sınav ortamları ve öğretmenlerimizin öğrencilere sorduğu sorular, öğrencilerin bakış açılarını, değerlendirmelerini, görüş ve düşüncelerini geliştirici olmalı. Dünyanın gelişmiş ülkelerinde her yıl eğitim öğretim üzerine çokça araştırmalar yapılıyor. Özellikle Amerika’da yapılan bir araştırma ve incelemelerden elde edilen bulgulardan birinde şöyle değerlendirme yapılıyor. Yirmi birinci yüzyılın öğretmen ve öğrenci profiline bakıldığında öğretmenin organize edici ve kolaylaştırıcı, öğrencinin ise keşfedici ve sorgulayıcı bir yapıda olduğu görülüyor. Bu araştırmaların farklı durumları ortaya çıkardığı anlaşılıyor.
***
İlkokullarda yapılan bir araştırmada öğretmenler, her yarım saatte kırk beş ile yüz elli arasında sorular sorduğu gözlemlenmiş. Yine benzer bir araştırmada öğretmenlerin, okuldaki çalışma sürelerinin yüzde seksenini soru sorarak geçirdikleri belirlenmiş. Bu oranlar göz önüne alındığında öğrencilerin soru sormaya, eleştirel düşünmeye ve sorgulamaya pek zamanları kalmadığı görülüyor.Bu araştırmalar ışığında öğretmenlerin sorularının niteliği, kalitesi ve özelliği nasıl? İşte burada sıkıntı olduğu anlaşılıyor. Yapılan araştırmaların devamında çeşitli derslerde ve bu derslere bağlı konularda sorulan sorular incelendiğinde bu soruların öğrencileri yaratıcı düşünmeye yöneltmeyen, yalnızca yüzeysel bilgi düzeyinde kalan sorular olduğu anlaşılıyor. Örneğin “Bu öyküdeki ana karakter kimdir?”, “Amerikan devrim tarihi kaçtır?” gibi soruların yanı sıra içinde “evet” ve “hayır” cevapları içeren sorular bu araştırmada rastlanılan soru düzeyleri. Sonuçta öğrenciler düşünme etkinliğine girmediği için öğrenmenin de gerçekleşmediği anlaşılıyor.
ÖĞRETMENLER NEDEN SORU SORAR?
Tüm bu bulgulardan sonra bir başka araştırma sonucuna da bakmak gerekiyor. Soru sorularak yapılan öğretimin, verimi arttırdığı anlaşılıyor. Tabii nitelikli ve yerinde sorulan soruların… Asıl soru şu. Öğretmenler neden soru sorar? Öğrencinin derse katılımını ve ilgisini sağlamak için.Öğrencinin konuyu kavrayıp kavramadığını anlamak için. Öğrencinin kendini ifade etme becerisinikazanması için. Öğrencinin konuyu ve soruyu doğru anlayıp anlamadığını ölçebilmek için. Ama öğretmen iyi ve doğru soruyu soran olmadığı sürece, öğrencilerden de bırakın nitelikli soru sormayı, doğru cevap bile beklenemez.
İYİ BİR SORU NASIL OLMALI?
Peki, iyi bir soru nasıl olmalı? Yeni bir soruyu doğurmalı, Düşünmeye yönlendirmeli, Yeni bir pratiğe kaynak olmalı, Öğrenciyi heyecanlandırmalı, Tek bir doğru cevabı olmamalı, Rekabetçideğil, durup düşünme odaklı olmalı, “ … ise” gibi varsayım kaynaklı olmalı, En önemlisi öğrencinin de soru sormasını tetiklemeli. Örneğin saat sorusu sorup saat kaç olur yerine, zaman nasıl geçer, zamanı neden ölçeriz gibi…
DURUM, PEK İÇ AÇICI DEĞİL
Ülkemiz okullarındaki soru örneklerini incelediğimizde de şu tip sorularla karşılaşıyoruz. Çoktan seçmeli sorular, Eşleştirmeli sorular, Boşluk doldurmalı sorular, Doğru-yanlış soruları, Evet-hayır soruları… Peki, açık uçlu sorular, yorum, değerlendirme ve çıkarım soruları sorulduğunda nelerle karşılaşıyoruz? Durum, pek iç açıcı değil. Unutmayalım ki en iyi düşünürler, en iyi soruları soranlardan çıkmıştır.
Sözün Özü:
Bir insanın zekası verdiği cevaplardan değil soracağı sorulardan anlaşılır. Albert Einstein