Değerli dostlar, Öğretmenlik Kariyer Basamakları ile ilgili uygulamalar yeniden gündeme gelince onca yıldır aklımda olan ve çoğu zaman da bir yerlere not aldığım görüş, düşünce, eleştiri ve önerilerimi siz değerli okuyucularla ve ilgililerle paylaşmayı uygun gördüm. Tüm bu görüş, düşünce, eleştiri ve önerilerimi 17 yıl önce de katıldığım toplantılarda ve çeşitli ortamlarda dile getirmiştim.
*
Öğretmenlik Kariyer Basamakları ile ilgili düzenleme, 2005 yılının Ağustos ayında yürürlüğe girdi ve öğretmenlerin kariyer basamakları sınavı da ilk kez 27 Kasım 2005’te yapıldı. Bu süreçte birçok yanlışlık ve hata görüldüğü için mahkeme süreçleri başlatıldı. Yargı kararı doğrultusunda Önlisans mezunları için de 30 Nisan 2006’da ek sınav yapıldı.
*
Evet, öğretmenlerin Kariyer Basamakları için oluşturulan koşullar ve yayımlanan yönetmelikler o kadar çok hatalı, eksik ve yanlıştı ki o zamanlar da yoğun eleştirilerimiz ve önerilerimiz olmuştu. Mahkeme süreçleri yenidan başlatıldı. Öğretmenlik Kariyer Basamakları ile ilgili yapılan düzenlemeler, Anayasa Mahkemesi tarafından hatalı bulundu. Anayasa Mahkemesi, hataların ve eksikliklerin giderilmesi için Milli Eğitim Bakanlığına süre verdi. Ama ne yazık ki Milli Eğitim Bakanlığı, 16 yıl geçmesine rağmen bir düzenleme yapmadı. Sonunda 2022 yılı başında alelacele çıkarılan bir “Öğretmenlik Meslek Yasası” ile bu “kariyer basamakları” uygulaması da başlatılmış oldu.
*
“Öğretmenlik Meslek Yasası”na bakıldığında, bunun “Öğretmenlik Kariyer Basamakları” yasası olduğunu anlamakta zorlanmıyoruz. Öğretmenlik Meslek Yasasının, kariyer basamakları için çıkartılmış bir yasa olarak görmek mümkün.
*
Bugün yürülükte olan ve yüz binlerce öğretmeni ilgilendiren Öğretmenlik Kariyer Basamakları ile ilgili uygulamayı değerlendirdiğimizde yine onlarca olumsuzlukla, yanlışlıkla karşılaşıyoruz.
İlgili düzenlemeyi incelediğimizde 17 yıl önce yaptığımız eleştiriler ve ortaya koyduğumuz öneriler dikkate alınmamış.
*
Aradan 17 yıl geçmiş ama aynı tas aynı hamam anlayışı ile yola devam ediliyor.
17 yıl önce ortaya koyduğumuz eleştiriler ve öneriler, bugün için de geçerli.
17 yıl önce neleri eleştirmiştik, onlara bakalım.
İlk eleştirimiz, böyle bir ugulamada sınavın ve kotanın olmaması idi. Öğretmenlerin kariyeri ile ilgili yapılan sınavın gerçekçi bir yanı yoktu. 10 yılını dolduran öğretmenler, uzman öğretmen; 20 yılını dolduran öğretmenler de başöğretmen olsun, denildi. Bu öneri, oldukça mantıklı ve olumlu idi; ama dikkate alınmadı.
*
Uzman öğretmenlikte ve baş öğretmenlikte kota uygulaması da yanlış idi. Bugünkü duruma bakıldığında yine aynı uygulamanın sürdürüldüğü görülüyor. Bir diğer eleştirimiz de yükseklisans yapanların uzman öğretmen; doktora yapanların da başöğretmen yapılması idi.
*
Şimdi, bu uygulamayı şöyle bir irdeleyelim.
Yükseklisans yapmayanlar, yaptıkları çalışmaları, etkinlikleri, yayımları belgelediler ve dosyaladılar; sonra da “öğretmenlik uygulaması” konularının sorulduğu sınava girdiler. Sınavda başarılı olanlar, “uzman öğretmen” olmaya hak kazandı.
Peki, yükseklisans veya doktora yapanlar neyin uzmanı?
Kendi alanlarının uzmanı. Bir tarihçi, İnkılap Tarihi alanında yikseklisans yapıyor ve bu alanın uzmanı oluyor. Bu kişi, uzman öğretmen değil; uzman tarihçi/İnkılap Tarihçisi olabilir. Benzer durum doktora yapanlar için de geçerli. Bir Türk Dili ve Edebiyatı öğretmeni, Halk Edebiyatı alanında doktora yapmış ve Halk Edebiyatı uzmanı olmuştur. Bu kişi, öğretmenlik alanında uzmanlaşmamıştır. Ona başöğretmen unvanı verilmesi doğru değil. Hatta bazı alanlar ve dallar var ki okullarda okutulan derslerle, okul ortamıyla ilgisi olmayan alanlarda yükseklisans yapıp uzman öğretmen unvanı alma durumu bile söz konusu.
*
Yukarıdaki değerlendirmelerden ve eleştirilerden hakkımda olumsuz düşünmeyin. Akademik eğitime karşı değilim. Olması gereken farklı. Konumuz uzun, yerimiz dar. Haftaya devam edelim.
Sözün Özü:
Toplumların uygarlık düzeyi öğretmene verdiği değerle ölçülür. Başöğretmen Gazi Mustafa Kemal Atatürk