Mustafa ATALAY
Köşe Yazarı
Mustafa ATALAY
 

KİMLERLE ÇALIŞMALIYIZ?

Değerli dostlar, çoğumuz çalışma hayatındayız. Bir bölümümüz iş veren, bir bölümümüz çalışan, bir bölümümüz yönetici, bir bölümümüz kendi işinin başında… Evet çok farklı durumda olan yüzlerce iş ve çalışma ortamı. Böyle bir girişten sonra çalışma hayatıyla ve iş ortamıyla ilgili neler yapabileceğimizi düşünebilir, çareler arayabiliriz. *** Tüm bunları düşünürken aklımıza şöyle bir soru gelebilir. “Nasıl biriyle çalışmak istersin?” Ya da başka türlü soralım. “Kimlerle çalışmak istersin?” Çalışma hayatıyla ve iş yapma ile ilgili konuşmalar, söyleşiler olunca aklıma aşağıda siz değerli okuyucularımla paylaşmak istediğim çok güzel ve çok anlamlı öykü gelir. İşte o güzel ve anlamlı öykü. *** Çok eski zamanda bir padişahın güvendiği ve sevdiği dört veziri varmış; ama içlerinden birini daha çok sever, ona daha çok güvenirmiş. Öbür vezirler de bu durumu fark ettiklerinden bundan oldukça rahatsızlık duyarlarmış. Padişahın daha çok sevdiği vezir, kendine verilen işi ve görevi en iyi biçimde layıkıyla yapmaya çalışırmış. Öbür vezirler de işlerini ve kendilerine verilen görevi yaparlarmış ama verilen işe odaklanmak yerine aralarında sürekli o veziri çekiştirirler, onun ayağını kaydırmak için uğraşırlarmış. Padişahın da vezirlerinin bu durumundan, birbirlerini kıskanmalarından bilgisi varmış. Olup biteni iyi gözlemleyen padişah, bu çatışmaya ve kıskançlığa son vermek için dört vezirini de yanına alarak ava çıkmış. Bir tepede otururlarken karşı yaylaya bir kervanın konakladığını görmüş. *** Padişah, hemen birinci vezirini huzuruna çağırtmış ve “Git, öğren bakalım, bu kervan nereden geliyor?” demiş. Vezir, atını mahmuzlayıp gitmiş. Bir süre sonra ikinci vezirini çağırtmış ve ona da emretmiş. “Git, öğren bakalım, bu kervan nereye gidiyor?” O da atına atlayıp gittikten bir süre sonra üçüncü vezirini çağırtmış. Ona da “Git, öğren bakalım, bu kervanın sahipleri kimlerdir?” Üçüncü vezir de dörtnala gitmiş. Bir süre sonra çok sevdiği vezirini huzuruna çağırtmış ve ona da “Git, öğren bakalım, bu kervanın yükü nedir?” demiş. Padişah, vezirlerin dönüşünü merakla beklemeye başlamış. Bir süre sonra vezirler gittikleri yerden dönmeye başlamışlar. *** Padişahın sorusuna cevap veren vezir, padişahın sağ tarafına geçip el-pençe divan dururmuş. Önce birinci vezir gelmiş ve “Efendim, bu kervan Şam’dan geliyormuş.” demiş ve sözünü bitirip kenara geçmiş. İkinci vezir de “Efendim, kervan Halep’e gidiyormuş.” deyip kenara çekilmiş. Üçüncü vezir de “Efendim, kervanın sahipleri Şam eşrafından falanca kişilermiş.” deyip o da kenara çekilmiş. Ve son olarak padişahın değer verdiği ve sevdiği vezir huzura çıkmış. O da “Efendimiz,” demiş ve başlamış anlatmaya. *** “Kervanın yükü inci, ipek kumaş ve gümüştür. Kervan, Şam eşrafından falancalara aittir. Bu kervan, Şam’dan gelip Halep’e gitmektedir. Kervanda iki yüz erkek, seksen kadın, yirmi beş çocuk olmak üzere üç yüz beş kişi bulunmaktadır. …” derken araya padişah girmiş ve “Tamam, bu kadar yeterli!” demiş ve diğer vezirlerine dönmüş. “Şimdi anladınız mı, onu niçin daha çok sevdiğimi?” EKİP İŞİ LİYAKAT İSTER Evet değerli dostlar, öykümüz böyle. Peki, bizler bir iş yaparken, birileri ile birlikte çalışırken böyle donanımlı, akıllı, mantıklı, öngörülü, planlı, programlı kişilerle çalışmak istemez miyiz? Elbette isteriz; ama her şeyden önce iyi bir eğitim, donanım ve zihinsel gelişim gerekli. Bunun için öncelikle iyi, başarılı, kaliteli, donanımlı bir aileye sonra da yine iyi, kaliteli ve değerli bir eğitime gereksinim var. Ekip işi liyakat, beceri, öngörü, başarı, yeterlilik, üstünlük, bilgi, beceri ve kişiliklilik ister. Sözün Özü Kendisine ve çevresine yararı olmayanın, başkalarına yararı olmasını beklemeyin. Konfüçyüs
Ekleme Tarihi: 05 Aralık 2023 - Salı
Mustafa ATALAY

KİMLERLE ÇALIŞMALIYIZ?

Değerli dostlar, çoğumuz çalışma hayatındayız. Bir bölümümüz iş veren, bir bölümümüz çalışan, bir bölümümüz yönetici, bir bölümümüz kendi işinin başında… Evet çok farklı durumda olan yüzlerce iş ve çalışma ortamı. Böyle bir girişten sonra çalışma hayatıyla ve iş ortamıyla ilgili neler yapabileceğimizi düşünebilir, çareler arayabiliriz.

***

Tüm bunları düşünürken aklımıza şöyle bir soru gelebilir. “Nasıl biriyle çalışmak istersin?” Ya da başka türlü soralım. “Kimlerle çalışmak istersin?” Çalışma hayatıyla ve iş yapma ile ilgili konuşmalar, söyleşiler olunca aklıma aşağıda siz değerli okuyucularımla paylaşmak istediğim çok güzel ve çok anlamlı öykü gelir. İşte o güzel ve anlamlı öykü.

***

Çok eski zamanda bir padişahın güvendiği ve sevdiği dört veziri varmış; ama içlerinden birini daha çok sever, ona daha çok güvenirmiş. Öbür vezirler de bu durumu fark ettiklerinden bundan oldukça rahatsızlık duyarlarmış. Padişahın daha çok sevdiği vezir, kendine verilen işi ve görevi en iyi biçimde layıkıyla yapmaya çalışırmış. Öbür vezirler de işlerini ve kendilerine verilen görevi yaparlarmış ama verilen işe odaklanmak yerine aralarında sürekli o veziri çekiştirirler, onun ayağını kaydırmak için uğraşırlarmış. Padişahın da vezirlerinin bu durumundan, birbirlerini kıskanmalarından bilgisi varmış. Olup biteni iyi gözlemleyen padişah, bu çatışmaya ve kıskançlığa son vermek için dört vezirini de yanına alarak ava çıkmış. Bir tepede otururlarken karşı yaylaya bir kervanın konakladığını görmüş.

***

Padişah, hemen birinci vezirini huzuruna çağırtmış ve “Git, öğren bakalım, bu kervan nereden geliyor?” demiş. Vezir, atını mahmuzlayıp gitmiş. Bir süre sonra ikinci vezirini çağırtmış ve ona da emretmiş. “Git, öğren bakalım, bu kervan nereye gidiyor?” O da atına atlayıp gittikten bir süre sonra üçüncü vezirini çağırtmış. Ona da “Git, öğren bakalım, bu kervanın sahipleri kimlerdir?” Üçüncü vezir de dörtnala gitmiş. Bir süre sonra çok sevdiği vezirini huzuruna çağırtmış ve ona da “Git, öğren bakalım, bu kervanın yükü nedir?” demiş. Padişah, vezirlerin dönüşünü merakla beklemeye başlamış. Bir süre sonra vezirler gittikleri yerden dönmeye başlamışlar.

***

Padişahın sorusuna cevap veren vezir, padişahın sağ tarafına geçip el-pençe divan dururmuş. Önce birinci vezir gelmiş ve “Efendim, bu kervan Şam’dan geliyormuş.” demiş ve sözünü bitirip kenara geçmiş. İkinci vezir de “Efendim, kervan Halep’e gidiyormuş.” deyip kenara çekilmiş. Üçüncü vezir de “Efendim, kervanın sahipleri Şam eşrafından falanca kişilermiş.” deyip o da kenara çekilmiş. Ve son olarak padişahın değer verdiği ve sevdiği vezir huzura çıkmış. O da “Efendimiz,” demiş ve başlamış anlatmaya.

***

“Kervanın yükü inci, ipek kumaş ve gümüştür. Kervan, Şam eşrafından falancalara aittir. Bu kervan, Şam’dan gelip Halep’e gitmektedir. Kervanda iki yüz erkek, seksen kadın, yirmi beş çocuk olmak üzere üç yüz beş kişi bulunmaktadır. …” derken araya padişah girmiş ve “Tamam, bu kadar yeterli!” demiş ve diğer vezirlerine dönmüş. “Şimdi anladınız mı, onu niçin daha çok sevdiğimi?”

EKİP İŞİ LİYAKAT İSTER

Evet değerli dostlar, öykümüz böyle. Peki, bizler bir iş yaparken, birileri ile birlikte çalışırken böyle donanımlı, akıllı, mantıklı, öngörülü, planlı, programlı kişilerle çalışmak istemez miyiz? Elbette isteriz; ama her şeyden önce iyi bir eğitim, donanım ve zihinsel gelişim gerekli. Bunun için öncelikle iyi, başarılı, kaliteli, donanımlı bir aileye sonra da yine iyi, kaliteli ve değerli bir eğitime gereksinim var. Ekip işi liyakat, beceri, öngörü, başarı, yeterlilik, üstünlük, bilgi, beceri ve kişiliklilik ister.

Sözün Özü

Kendisine ve çevresine yararı olmayanın, başkalarına yararı olmasını beklemeyin. Konfüçyüs

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve manisadenge.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.