Mustafa ATALAY
Köşe Yazarı
Mustafa ATALAY
 

KIRIK CAM TEORİSİ 2

Değerli dostlar, geçen hafta ele aldığımız “Kırık Cam Teorisi”ne devam edelim. Genel anlamda Kırık Cam Teorisi, kitle psikolojisini sürüye uymak, sürüye benzemek olarak tanımlayan bir düşünce tipidir. Düzensizlik ile suç oranı arasındaki ilişkiyi ele alan bu teori hakkında yapılan farklı deneyler de bulunmaktadır. *** Eski New York Belediye Başkanı Rudy Giuliani'ye “New York'ta işlenen suçlarla nasıl başa çıkıyorsunuz?” diye sorulduğunda şu yanıtı vermiştir. “Yıkık dökük bir bina düşünün. Binanın camlarından biri bile kırık olsa o camı hemen onarmazsanız çok kısa sürede, oradan geçen herkes bir taş atıp binanın tüm camlarını kırar. Ben, ilk cam kırıldığında onu hemen onartırım. Bir elektrik direğinin dibine ya da bir binanın köşesine biri bir torba çöp bıraksın. O çöpü hemen oradan kaldırmazsanız her geçen, çöpünü oraya bırakır ve çok kısa bir sürede orada çöp yığınları oluşur. Ben ilk konan çöp torbasını kaldırttım.” *** İşte bu örnekten yola çıkarak “Kırık Cam Teorisi”nden çıkarılan sonuç şudur. Temiz ve düzenli bir ortamı bulunan, düzenli ve yasa dışı davranışlara izin verilmeyen bir bölgeye insanların da uyumlu olacakları yönündedir. Ancak bunun aksine bakımsız ve kötü ortam, terk edilen binalar ve çöp yığınları, insanlarda buraların yağmalanmaya uygun olduğu izlenimi oluşturur. Dolayısıyla aslında çirkin görüntü değil; o görüntünün, o ortamın insanlara verdiği mesajlardır. Bu çok önemli “Kırık Cam Teorisi” yalnızca suçlar konusu ile de sınırlı değil. Özellikle rekabetin egemen olduğu iş yerlerinde başarısızlığın ve verimin düşmesinin nedenlerini anlamak için de bu teoriden yararlanılmıştır.  *** Hayatın her alanında karşımıza çıkan ve küçük sorunların büyük sorunlara dönüşmesine yol açan kırık camları Amerikalı yazar Micheal Levine şöyle örneklendiriyor. Büyük bir restoran zincirinin bir şubesinde tuvalet kağıdı tükendiyse bu durum yönetimin, müşteri ihtiyaçlarını önemsemediğini gösterir. Böylelikle müşteri, bu restoranda yemeklerin uygun biçimde hazırlanmadığını da düşünebilir. Hatta müşteride, tüm bu restoran zincirlerinde yemek yemenin sağlığına zarar vereceğini veya restoran zincirlerinin tüketicileriyle ilgilenmediği düşüncesi oluşabilir. *** Çok saygın bir giyim mağazasındaki ilgisiz kasiyer bir “kırık cam”dır. Üzerinde saldırgan bir slogan yazan tişört giymiş benzin istasyonu görevlisi bazı müşterilerin başka bir marka benzin kullanmaya başlamasını kolaylaştırabilir ve böylece müşterileri kalıcı olarak bu şirketten uzaklaştırabilir. Kötü sergilenmiş bir ürün “kırık cam” olabilir. Müşteri, ürünü neden geri veremediğini sorduğunda “kural bu” denmesi de “kırk cam” olabilir. İyi hazırlanmamış bir menü de “kırık cam” olabilir. Bir çalışan bir şirkete ne gerekçeyle olursa olsun zarar vermeye başlamışsa bu da bir “kırık cam”dır. *** Çevre psikolojisi, sürünün parçası olmak gibi farklı kavramlarla da belirtilebilecek olan Kırık Cam Teorisi, suç ile bulunulan ortam arasındaki ilişkiyi çarpıcı biçimde ortaya koyuyor. Düzensizlik algısı ile suç oranının ilişkisini açıklamak isteyen Keizer ve arkadaşları, bu durum için bir deney yapar. İki farklı ortamda içinde 5 Euroluk banknotlar bulunan zarflar, dışarı sarkacak ve içi görünecek biçimde posta kutularına yerleştirilir. Oradan geçenlerin ne kadarının bu zarfları çalacakları gözlemlenir. Oradan geçenlerin yüzde 13’ünün bu zarfları aldığı görülür. İkinci deney ise aynı özellikteki zarflar, bu kez grafitiyle kaplı posta kutusuna konulur. Durum daha kötüdür; çünkü o zarfları çalanların oranı ikiye katlanmıştır. ÖNEMLİ OLAN VERDİKLERİ MESAJLARDIR Bu deneyle “Kırık Cam Teorisi”nden çıkarılan sonuçlara göre suçla mücadelede, kentlerin “düzenli” ve “bakımlı” olması, sivil katılımın desteklenmesi oldukça önemlidir. Yani bir kentte yaşayanların, o kentin düzenliliği ölçüsünde toplumsal yaşama uyumlu ve düzgün davranacaklarını ileri sürer. Temiz ve düzenli bir çevre, o bölgenin izlendiğini ve yasa dışı davranışlara izin verilmeyeceği izlenimi oluşturmaktadır. Tersine bakımsız bir çevre, terkedilmiş binalar, duvar yazıları, çöp yığınları, o bölgenin izlenmediği ve orada yaşayanların sorumsuz ve ilgisiz oldukları izlenimi vermektedir. Önemli olan kırık camlar değil, verdikleri mesajlardır. İNSANA DEĞER VERİLMESİ GEREKİYOR Evet değerli dostlar, bu örneklerden ve sonuçlardan sonra çevremize, yaşadığımız kentlere iyi bakalım. Yaşadığımız yerlerin, kentlerin yaşanılabilir, güvenlikli ve huzurlu yerler olabilmesi için yerel yönetimlere de güvenlik sistemine de büyük görevler ve sorumluluklar düşüyor. Tabii her şeyden önce insana değer verilmesi gerekiyor. Sözün Özü: Asıl işimiz, uzakta belli belirsiz duran bir şeyi görmeye çalışmak değil, önümüzde açık seçik duranı yapmak olmalıdır. Thomas Cariyle
Ekleme Tarihi: 15 Nisan 2025 - Salı

KIRIK CAM TEORİSİ 2

Değerli dostlar, geçen hafta ele aldığımız “Kırık Cam Teorisi”ne devam edelim. Genel anlamda Kırık Cam Teorisi, kitle psikolojisini sürüye uymak, sürüye benzemek olarak tanımlayan bir düşünce tipidir. Düzensizlik ile suç oranı arasındaki ilişkiyi ele alan bu teori hakkında yapılan farklı deneyler de bulunmaktadır.

***

Eski New York Belediye Başkanı Rudy Giuliani'ye “New York'ta işlenen suçlarla nasıl başa çıkıyorsunuz?” diye sorulduğunda şu yanıtı vermiştir. “Yıkık dökük bir bina düşünün. Binanın camlarından biri bile kırık olsa o camı hemen onarmazsanız çok kısa sürede, oradan geçen herkes bir taş atıp binanın tüm camlarını kırar. Ben, ilk cam kırıldığında onu hemen onartırım. Bir elektrik direğinin dibine ya da bir binanın köşesine biri bir torba çöp bıraksın. O çöpü hemen oradan kaldırmazsanız her geçen, çöpünü oraya bırakır ve çok kısa bir sürede orada çöp yığınları oluşur. Ben ilk konan çöp torbasını kaldırttım.”

***

İşte bu örnekten yola çıkarak “Kırık Cam Teorisi”nden çıkarılan sonuç şudur. Temiz ve düzenli bir ortamı bulunan, düzenli ve yasa dışı davranışlara izin verilmeyen bir bölgeye insanların da uyumlu olacakları yönündedir. Ancak bunun aksine bakımsız ve kötü ortam, terk edilen binalar ve çöp yığınları, insanlarda buraların yağmalanmaya uygun olduğu izlenimi oluşturur. Dolayısıyla aslında çirkin görüntü değil; o görüntünün, o ortamın insanlara verdiği mesajlardır. Bu çok önemli “Kırık Cam Teorisi” yalnızca suçlar konusu ile de sınırlı değil. Özellikle rekabetin egemen olduğu iş yerlerinde başarısızlığın ve verimin düşmesinin nedenlerini anlamak için de bu teoriden yararlanılmıştır. 

***

Hayatın her alanında karşımıza çıkan ve küçük sorunların büyük sorunlara dönüşmesine yol açan kırık camları Amerikalı yazar Micheal Levine şöyle örneklendiriyor. Büyük bir restoran zincirinin bir şubesinde tuvalet kağıdı tükendiyse bu durum yönetimin, müşteri ihtiyaçlarını önemsemediğini gösterir. Böylelikle müşteri, bu restoranda yemeklerin uygun biçimde hazırlanmadığını da düşünebilir. Hatta müşteride, tüm bu restoran zincirlerinde yemek yemenin sağlığına zarar vereceğini veya restoran zincirlerinin tüketicileriyle ilgilenmediği düşüncesi oluşabilir.

***

Çok saygın bir giyim mağazasındaki ilgisiz kasiyer bir “kırık cam”dır. Üzerinde saldırgan bir slogan yazan tişört giymiş benzin istasyonu görevlisi bazı müşterilerin başka bir marka benzin kullanmaya başlamasını kolaylaştırabilir ve böylece müşterileri kalıcı olarak bu şirketten uzaklaştırabilir. Kötü sergilenmiş bir ürün “kırık cam” olabilir. Müşteri, ürünü neden geri veremediğini sorduğunda “kural bu” denmesi de “kırk cam” olabilir. İyi hazırlanmamış bir menü de “kırık cam” olabilir. Bir çalışan bir şirkete ne gerekçeyle olursa olsun zarar vermeye başlamışsa bu da bir “kırık cam”dır.

***

Çevre psikolojisi, sürünün parçası olmak gibi farklı kavramlarla da belirtilebilecek olan Kırık Cam Teorisi, suç ile bulunulan ortam arasındaki ilişkiyi çarpıcı biçimde ortaya koyuyor. Düzensizlik algısı ile suç oranının ilişkisini açıklamak isteyen Keizer ve arkadaşları, bu durum için bir deney yapar. İki farklı ortamda içinde 5 Euroluk banknotlar bulunan zarflar, dışarı sarkacak ve içi görünecek biçimde posta kutularına yerleştirilir. Oradan geçenlerin ne kadarının bu zarfları çalacakları gözlemlenir. Oradan geçenlerin yüzde 13’ünün bu zarfları aldığı görülür. İkinci deney ise aynı özellikteki zarflar, bu kez grafitiyle kaplı posta kutusuna konulur. Durum daha kötüdür; çünkü o zarfları çalanların oranı ikiye katlanmıştır.

ÖNEMLİ OLAN VERDİKLERİ MESAJLARDIR

Bu deneyle “Kırık Cam Teorisi”nden çıkarılan sonuçlara göre suçla mücadelede, kentlerin “düzenli” ve “bakımlı” olması, sivil katılımın desteklenmesi oldukça önemlidir. Yani bir kentte yaşayanların, o kentin düzenliliği ölçüsünde toplumsal yaşama uyumlu ve düzgün davranacaklarını ileri sürer. Temiz ve düzenli bir çevre, o bölgenin izlendiğini ve yasa dışı davranışlara izin verilmeyeceği izlenimi oluşturmaktadır. Tersine bakımsız bir çevre, terkedilmiş binalar, duvar yazıları, çöp yığınları, o bölgenin izlenmediği ve orada yaşayanların sorumsuz ve ilgisiz oldukları izlenimi vermektedir. Önemli olan kırık camlar değil, verdikleri mesajlardır.

İNSANA DEĞER VERİLMESİ GEREKİYOR

Evet değerli dostlar, bu örneklerden ve sonuçlardan sonra çevremize, yaşadığımız kentlere iyi bakalım. Yaşadığımız yerlerin, kentlerin yaşanılabilir, güvenlikli ve huzurlu yerler olabilmesi için yerel yönetimlere de güvenlik sistemine de büyük görevler ve sorumluluklar düşüyor. Tabii her şeyden önce insana değer verilmesi gerekiyor.

Sözün Özü:

Asıl işimiz, uzakta belli belirsiz duran bir şeyi görmeye çalışmak değil, önümüzde açık seçik duranı yapmak olmalıdır. Thomas Cariyle

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve manisadenge.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.