Değerli dostlar, geçen hafta “okumak ve anlamak” üzerine yazdığım yazıda tarihte önemli olayların yaşandığı “Lale Devri”nden ve “Patrona Halil” isyanından söz etmiş, buna bağlı olarak da geçen hafta başında kamuoyuyla paylaşılan PISA sonuçlarına kısaca değinmiştim. Evet değerli dostlar, PISA sonuçlarının sevindirici yanları olduğu kadar düşündürücü ve sorgulayıcı yönleri de var.
OKUMA BECERİLERİ PUANIMIZ 456’YA DÜŞMÜŞ
PISA sonuçlarına göre okuma becerilerinde durumumuz kötü görünüyor. 2018’de 466 olan okuma becerileri puanımız, bu yıl 10 puanlık düşüşle 456’ya düşmüş. Şimdi bu sonuçlar üzerinden öğrencilerimizi ve ileriye dönük olarak da halkımızı değerlendirmekte yarar var. Öğrencilerimiz için iki önemli değerlendirme köprüsü var. Birincisi, ortaokul son sınıfta yapılan “Liselere Giriş Sınavı”, ikincisi de “Üniversitelere Yerleştirme Sınavı”. Liselere Giriş Sınavının Türkçe sorularının değerlendirilmesinde şöyle bir durum görülüyor. 20 soru soruluyor, bu 20 sorunun doğru yanıtlama ortalaması 9,22.
TYT TÜRKÇE SORULARINDA ÇOK ZORLANMIŞLAR
Türkçe sorularındaki bir başka ilginç durum da şu: Hiç doğru yanıt veremeyenlerin oranı %0,27 (binde 27); tümüne doğru yanıt verenlerin oranı %0,71 (binde 71). Sorulara doğru yanıt verme yığılması ise 6 doğruda yoğunlaşıyor; bu da %8,62. Ortaokullardaki durum bu. Peki, lise öğrencilerinin girdiği sınavın durumu nasıl? Ona da bakalım. TYT Türkçe’de 40 soru soruluyor. Bu 40 sorunun tüm adaylarda doğru yanıtlama ortalaması 19,168. ÖSYM, soruların doğru yanıtlanma sayısını grafik olarak vermiş. Dolayısıyla Liselere Giriş Sınavındaki gibi bir ayrıntı verilemiyor. Bu TYT’de lise öğrencilerine uygulanan TYT Türkçe sorularının inceleme ve değerlendirme sonucunu paylaşmakta yarar var. Sözcük dağarcığı yeterli olmayan öğrenciler, TYT Türkçe sorularında çok zorlanmışlar.
***
Edebi metinlerin dışında psikoloji, felsefe ve sanat alanlarında yazılmış metinlerden oluşturulmuş anlama ve yorumlama soruları sorulduğunda da öğrencilerin büyük çoğunluğunun zorlandığı gözlemlenmiş. Soruların çıkarıma dayalı olması, öğrencilerin birbirine yakın seçenekleri eleyememesine neden olmuş. Yine bu TYT Türkçe sorularında “ulaşılabilir”, “beklenir”, “değinilmemiştir”, “söylenemez”, “söylenebilir” gibi soru köklerinin kullanılması okuma, okuduğunu anlama - yorumlama yeteneğini ve becerisini ön plana çıkarma amaçlı olduğundan bu sınavlarda bu tür anlam soruları okuma alışkanlığı olmayan öğrenciler için zorlayıcı olmuş.
***
Sınavlarda paragraf sorularına ağırlık verilmesinin nedeni, metne hakim olan, yorumlama gücü iyi, çözümleme ve birleştirme yapabilen öğrenciler istenmesiymiş. Bu tür sınavla hızlı ve doğru okuyabilen, doğru anlayabilen, doğru çıkarımlarda bulunabilen ve çözümleyici bakış açısı güçlü olan öğrencilerin başarılı olabileceği amaçlanmış. Bu sınavlarla öğrencilerin sözcük dağarcıklarının sorgulanmasının yanı sıra öğretici metinlerle okuma, anlama, yorumlama yeterliliklerinin ve entelektüel düzeylerinin de ölçülmeye çalışıldığı görülmüş.
KİTAP OKUMA ORANI ÇOK DÜŞÜK
Buradan çıkan sonuç şu: Okuma, anlama, yorumlama ve çözümleme becerilerinin arttırılması gerekiyor. Durum, bu. Halkın okuma alışkanlığının arttırılması için çok ciddi önlemler ve projeler geliştirilmeli. Çünkü ülkemizde kitap okuma oranı çok düşük. Dolayısyla bırakın okuduğunu anlamayı, söyleneni bile anlamakta zorluk çeken çok kişi var. Çünkü çok sık duyduğumuz sözler var: “Sen beni yanlış anladın.”, “Ben öyle demek istemedim.” gibi… Tüm bunlardan anlaşılıyor ki anlama sorunumuz büyük! Önümüzdeki günlerde “okuma alışkanlığı”nın yanı sıra “anlama” konusunu da ele alan yazılar yazacağız. Gelişmeler onu gösteriyor.
Sözün Özü
Düşünmeden okumak hazmetmeden yenilen yemeğe benzer. Edmund Burke