Mustafa ATALAY
Köşe Yazarı
Mustafa ATALAY
 

OKUMA VE ANLAMAK

Değerli dostlar, bu yazıyı aslında geçen hafta için hazırlamıştım. Ertesi günü de gazeteye gönderecektim; yazımızın içeriği de “okumak” ve “anlamak” üzerine idi. Ama akşam habelerinde OECD’nin PISA Türkiye raporu yayımlanınca durum değişti; dolayısıyla yazının giriş bölümünü de değiştirmek zorunda kaldım. Doğal olarak raporun içeriğini inceleyip durum değerlendirmesi yapabilmek için bu yazıyı bu haftaya bırakıp geçen haftaki yazımızı yayımladık. OKUMA BECERİLERİNDE DURUM DAHA KÖTÜ Önce OECD’nin PISA Türkiye raporu ile küçük bir giriş yapalım. PISA sonuçlarına göre Türkiye, normal sıralamada okuma becerilerinde 4; matematikte 3; fende 5 sıra yükselmiş. İyi, güzel; bu yükselmeye karşın yine de OECD ortalamasının altında. Ama asıl puanlara baktığımızda pek iç açıcı durum görünmüyor. PISA Türkiye raporuna göre 2018’de 454 olan matematik puanımız, bu yıl 453 puana düşmüş. Okuma becerilerinde ise durum daha kötü. 2018’de 466 olan okuma becerileri puanımız, bu yıl 10 puanlık düşüşle 456 puana gerilemiş. Tek sevindirici durum, fen alanında. 2018’de 468 olan fen puanımız, bu yıl 476 puana yükselmiş. ALACAĞIMIZ ÇOK DERS OLMALI Yalnız 2022 PISA verilerinden elde edilen sonuçlarda dikkat çekici bir durum ortaya çıkmış. OECD genelinde öğrencilerin düzeylerinde benzeri görülmemiş bir düşüş olduğu belirlenmiş. Resmi araştırmalarla ve belgelerle eğitimdeki durumumuz bu. Ülkemiz ve ülkemizin eğitimi ve geleceği açısından önemli veriler içeren bu araştırma, değerlendirme ve durum belirlemesinden alacağımız çok ders olmalı. *** Şimdi gelelim asıl konumuza. Başlıktan da anlaşılacağı üzere yazımızın içeriği “okumak” ve “anlamak” üzerine. Şöyle bir soru ile başlayalım: Ne kadar okuyoruz ne kadar anlıyoruz? Bu soruyu sorduktan sonra sizlere tarihten önemli bir ibretlik olayı aktarayım. Çoğumuz, “Lale Devri”ni biliyoruzdur. Bazılarımız da “Patrona Halil İsyanı”nı duymuşuzdur. Evet, şimdi bu iki kavramın birbirini tamamladığı olaya ve olayın nasıl gerçekleştiğine bakalım. “Lale Devri”ni bitiren isyan olarak bilinen “Patrona Halil İsyanı”nın lideri Patrona Halil, isyan sonrası iktidar boşluğundan yararlanıp Osmanlı Devleti'ni 44 gün süreyle yönetir. *** Yine günlerden birgün halka hitap ederken fedailerinden birine bir kağıt verilir. O fedai de kağıdı, Patrona Halil'e uzatır. Patrona Halil, kağıda göz ucuyla baktıktan sonra cebine koyar. Kağıtta “Sakın saraya gitme! Seni öldürmek için tuzak kurdular.” yazmaktadır. Birinci Mahmut, Patrona Halil ve avanesiyle görüşmek üzere bir yemek düzenler ve bu yemeğe avanesiyle birlikte Patrona Halil'i çağırır. Yemek günü geldiğinde Patrona Halil, avanesiyle birlikte saraya gider ve orada öldürülür. Patrona Halil'in öldürüleceğini bile bile saraydaki davete katılmasının nedeni, aslında öldürüleceğini bilmemesi. Çünkü Patrona Halil, okuma yazma bilmiyordu. Daha ilginci, okuma yazma bilmediğini avanesinden de saklıyordu. Konuşma yaptığı sırada kendisine verilen kağıdı, okumuş gibi yapıp sonra cebine koyma nedeni de kendince oluşturduğu “karizma”sını çizdirmek istememesiydi. CAHİLLİĞİN BEDELİ ACIDIR! Evet değerli dostlar, bu olaydan çıkarılacak ders, “Cahilliğin bedeli acıdır!” olmalı. Şimdi bu olayı böyle anlattıktan sonra günümüzdeki durumla karşılaştırdığımızda benzer durumlarla karşılaşıyoruz. Yalnız arada fark var. Eskiden insanlar, “cahil-okur yazar” olarak sınıflandırılırken günümüzde ise durum değişti. Günümüzde ise insanlar, “cahil-okur yazar” olarak değil; “okuduğunu anlayan” ya da “bilgiyi kullanabilen” biçiminde sınıflandırılıyor. Bu tanımlama doğrultusunda da artık günümüze “Bilgi Çağı” deniliyor. *** Günümüzde okuduğunu anlayan, anladığını yorumlayan, bilgiyi kullanabilen insanlar aranıyor. Evet, ne kadar okuyoruz, ne kadar anlıyoruz? Asıl sorulması gereken sorular bunlar. Bu konunun üzerinde biraz daha durulması gerekiyor. Haftaya farklı yerlerden farklı bakış açılarıyla devam edelim. Sözün Özü: Anlamak masraflı iştir; emek ister, gayret ister, samimiyet ister. Sezai Karakoç
Ekleme Tarihi: 12 Aralık 2023 - Salı
Mustafa ATALAY

OKUMA VE ANLAMAK

Değerli dostlar, bu yazıyı aslında geçen hafta için hazırlamıştım. Ertesi günü de gazeteye gönderecektim; yazımızın içeriği de “okumak” ve “anlamak” üzerine idi. Ama akşam habelerinde OECD’nin PISA Türkiye raporu yayımlanınca durum değişti; dolayısıyla yazının giriş bölümünü de değiştirmek zorunda kaldım. Doğal olarak raporun içeriğini inceleyip durum değerlendirmesi yapabilmek için bu yazıyı bu haftaya bırakıp geçen haftaki yazımızı yayımladık.

OKUMA BECERİLERİNDE DURUM DAHA KÖTÜ

Önce OECD’nin PISA Türkiye raporu ile küçük bir giriş yapalım. PISA sonuçlarına göre Türkiye, normal sıralamada okuma becerilerinde 4; matematikte 3; fende 5 sıra yükselmiş. İyi, güzel; bu yükselmeye karşın yine de OECD ortalamasının altında. Ama asıl puanlara baktığımızda pek iç açıcı durum görünmüyor. PISA Türkiye raporuna göre 2018’de 454 olan matematik puanımız, bu yıl 453 puana düşmüş. Okuma becerilerinde ise durum daha kötü. 2018’de 466 olan okuma becerileri puanımız, bu yıl 10 puanlık düşüşle 456 puana gerilemiş. Tek sevindirici durum, fen alanında. 2018’de 468 olan fen puanımız, bu yıl 476 puana yükselmiş.

ALACAĞIMIZ ÇOK DERS OLMALI

Yalnız 2022 PISA verilerinden elde edilen sonuçlarda dikkat çekici bir durum ortaya çıkmış. OECD genelinde öğrencilerin düzeylerinde benzeri görülmemiş bir düşüş olduğu belirlenmiş. Resmi araştırmalarla ve belgelerle eğitimdeki durumumuz bu. Ülkemiz ve ülkemizin eğitimi ve geleceği açısından önemli veriler içeren bu araştırma, değerlendirme ve durum belirlemesinden alacağımız çok ders olmalı.

***

Şimdi gelelim asıl konumuza. Başlıktan da anlaşılacağı üzere yazımızın içeriği “okumak” ve “anlamak” üzerine. Şöyle bir soru ile başlayalım: Ne kadar okuyoruz ne kadar anlıyoruz? Bu soruyu sorduktan sonra sizlere tarihten önemli bir ibretlik olayı aktarayım. Çoğumuz, “Lale Devri”ni biliyoruzdur. Bazılarımız da “Patrona Halil İsyanı”nı duymuşuzdur. Evet, şimdi bu iki kavramın birbirini tamamladığı olaya ve olayın nasıl gerçekleştiğine bakalım. “Lale Devri”ni bitiren isyan olarak bilinen “Patrona Halil İsyanı”nın lideri Patrona Halil, isyan sonrası iktidar boşluğundan yararlanıp Osmanlı Devleti'ni 44 gün süreyle yönetir.

***

Yine günlerden birgün halka hitap ederken fedailerinden birine bir kağıt verilir. O fedai de kağıdı, Patrona Halil'e uzatır. Patrona Halil, kağıda göz ucuyla baktıktan sonra cebine koyar. Kağıtta “Sakın saraya gitme! Seni öldürmek için tuzak kurdular.” yazmaktadır. Birinci Mahmut, Patrona Halil ve avanesiyle görüşmek üzere bir yemek düzenler ve bu yemeğe avanesiyle birlikte Patrona Halil'i çağırır. Yemek günü geldiğinde Patrona Halil, avanesiyle birlikte saraya gider ve orada öldürülür. Patrona Halil'in öldürüleceğini bile bile saraydaki davete katılmasının nedeni, aslında öldürüleceğini bilmemesi. Çünkü Patrona Halil, okuma yazma bilmiyordu. Daha ilginci, okuma yazma bilmediğini avanesinden de saklıyordu. Konuşma yaptığı sırada kendisine verilen kağıdı, okumuş gibi yapıp sonra cebine koyma nedeni de kendince oluşturduğu “karizma”sını çizdirmek istememesiydi.

CAHİLLİĞİN BEDELİ ACIDIR!

Evet değerli dostlar, bu olaydan çıkarılacak ders, “Cahilliğin bedeli acıdır!” olmalı. Şimdi bu olayı böyle anlattıktan sonra günümüzdeki durumla karşılaştırdığımızda benzer durumlarla karşılaşıyoruz. Yalnız arada fark var. Eskiden insanlar, “cahil-okur yazar” olarak sınıflandırılırken günümüzde ise durum değişti. Günümüzde ise insanlar, “cahil-okur yazar” olarak değil; “okuduğunu anlayan” ya da “bilgiyi kullanabilen” biçiminde sınıflandırılıyor. Bu tanımlama doğrultusunda da artık günümüze “Bilgi Çağı” deniliyor.

***

Günümüzde okuduğunu anlayan, anladığını yorumlayan, bilgiyi kullanabilen insanlar aranıyor. Evet, ne kadar okuyoruz, ne kadar anlıyoruz? Asıl sorulması gereken sorular bunlar. Bu konunun üzerinde biraz daha durulması gerekiyor. Haftaya farklı yerlerden farklı bakış açılarıyla devam edelim.

Sözün Özü:

Anlamak masraflı iştir; emek ister, gayret ister, samimiyet ister. Sezai Karakoç

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve manisadenge.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.