Değerli dostlar, on bir ayın Sultanı Ramazan geldi. Bu akşam, ilk teravih namazı kılınacak ve yine bu gece ilk sahura kalkılacak. Yarın da Mübarek Ramazanın ilk günü. Tüm halkımızın Ramazanı mübarek olsun. Ağız tadıyla, gönül huzuruyla, sağlıklı ve afiyetli bir Ramazan diliyorum. Mübarek Ramazan dolayısıyla hayatımızda bazı değişiklikler olacak. Bunların bir kısmını bilerek ve isteyerek bir kısmını da istem dışı gerçekleştireceğiz. Bu haftaki yazımızın konusu, başlıktan anlaşılacağı üzere “oruç”la ilgili.
RAMAZAN’DA AKLIMA ORUÇ GELİYOR
Ramazan ayı gelince doğal olarak aklımıza oruç geliyor. İşte bu “oruç” konusu ile ilgili kısa bir öykü aktardıktan sonra birkaç cümlelik değerlendirme yapmak, yerinde olacak. Geçmiş zamanın birinde birkaç genç, Ramazan ayında yaşlı birinin kuytu bir köşede gizlice yemek yediğini görürler. O gençler, yaşlı adamın olduğu yere giderek alaylı bir söyleyişle, “Hayırdır dede, oruçlu değil misin?” derler. Yaşlı adam, “Tabii ki oruçluyum. Yalnızca su içip yemek yiyorum.” diye karşılık verir. Gençler, “Gerçekten mi?” diyerek alaycı tutumlarını sürdürürler.
***
Yaşlı adam, “Gerçekten tabii! Yalan söylemiyorum. Kimseye kötü gözle bakmıyorum. Kimseyle alay etmiyorum. İsraf etmiyorum. Kimseye hakaret etmiyorum. Kimsenin gizlisinin saklısının ardına düşmüyorum. Gıybet etmiyorum. Kimsenin malına göz dikmiyorum. Lakin bir hastalıktan dolayı mideme oruç tutturamıyorum, o kadar.” Yaşlı adam, bu sözleri söyledikten sonra gençlere dönerek, “Peki siz, siz oruçlu musunuz?” der. Gençler, utanarak başlarını önlerine eğip “Hayır, oruçlu değiliz dede! Biz yalnızca yemek yemiyoruz, su içmiyoruz!” derler.
YEMEYEN, İÇMEYEN ÇOK KİŞİ GÖRECEĞİZ
Evet değerli dostlar, öykümüz böyle. Günlük hayatımızda karşılaştığımız olağan durumlardan biri. Oruç tutmayanlara şüpheli gözlerle bakmak. Ama en acıklısı ve önemlisi, bunun şu Mübarek Ramazanda yaşanacak ve yaşanıyor olması. Çevremizdeki insanlara baktığımızda gerçekten yemeyen, içmeyen çok kişi göreceğiz; ama ya nefsini, hırsını tutamayanlar?
ORUÇ, NEFSİMİZİ, HIRSIMIZI KONTROL EDEBİLMEK OLMALI
Elini, dilini tutamayanlar? Peki, bunlara ne diyeceğiz? Oruç, yalnızca ağzımıza bir şey koymamak, midemize birşeyler indirmemek değil ki. Oruç, önce nefsimizi, hırsımızı kontrol edebilmek olmalı.
Oruç, elimize, dilimize, gözümüze, gönlümüze engel olabilmek olmalı. İnsan, önce kendini sorgulamalı, yargılamalı ve kendini okumalı. Bir insan olarak bunları yapmıyorsak yapamıyorsak otuz gün boyunca hatta günlerce bir şey yiyip içmesek, boşuna.
ORUCU BOZAN ŞEYLER DEĞİŞMEDİ
İnsan olarak nefsimizi ve hırsımızı tutamıyorsak boşuna. İnsan olarak elimizi, dilimizi, gözümüzü, gönlümüzü kötülüklerden alıkoyamıyorsak boşuna. Haa, bu Ramazan boyunca yine orucu nelerin bozduğu ile ilgili onlarca soru sorulacak. Orucu bozan şeyler belli, yıllardır da aynı. Orucu bozan şeyler değişmedi. Ancak oruçla birlikte kişiliğimizi, karakterimizi de bozan şeyler var, asıl onlara odaklanmamız gerekiyor. Orucumuz bozulduğunda kefaretini yerine getirir, öderiz. Ya kişiliğimiz, karakterimiz bozulduğunda? Onu nasıl ödeyeceğiz?
KİŞİLİĞİMİZİ, KARAKTERİMİZİ BOZAR
Orucu, yeme içmenin dışında başka davranışların da bozduğunu hatırlatmak isterim. Yalan söylemek, kötülük yapmak, arkadan iş çevirmek, kandırmak, iftira atmak, hak yemek, adaletsizlik yapmak, rüşvet alıp vermek, torpil yapmak, çalmak, dolandırmak, kandırmak, şiddet, küfür, gaddarlık, trafik terörü, gammazlamak… Daha niceleri, aklıma gelmeyenlerin hepsi… Bunlar, her şeyden önce kişiliğimizi, karakterimizi bozar.
Sözün Özü:
Oruç, aç gözlülüğün zindanından tok gönüllülüğün sarayına yükseliştir.