Değerli dostlar, merhaba.
Bu hafta sizlere yine ilginç bir alıntıyı aktarıp yorumlamak istiyorum. Ben bu yazıyı yazaken önce arkama yaslandım, alıntıyı okudum ve düşüncelere daldım. Gözümün önünden onlarca olay ve yaşanmışlıklar geçti. Olayları ve yaşanmışlıkları düşünürken neleri alacağımı, nasıl yorumlayacağımı düşündüm. O arada da birkaç not aldım. Önce alıntıyı aktarayım, sonra da yorumlarımızı ve değerlendirmelerimizi yapalım.
***
Ünlü düşünür ve filozof Sokrates, bir gün derste öğrencilerine birer beyaz kâğıt dağıtır ve bu kağıdın üzerine bir daire çizmelerini ister. Daha sonra da dairenin tam ortasına bir nokta koymalarını söyler. Bu işlemlerin ardından öğrencilerine “Daireyi büyük mü yoksa küçük mü çizdiniz?” diye sorar. Öğrencilerinin bazıları küçücük bir daire çizerken bazıları da tüm kağıdı kapsayacak kadar büyük daire çizmiştir.
***
Sokrates, sözlerini şöyle sürdür. “Bu dairenin tam ortasındaki nokta, sizsiniz. Daire ise sizin yaşadığınız hayata koyduğunuz sınırlamayı temsil eder. Siz, kendi dünyanızın merkezisiniz.” der.
Sokrates, bu açıklamasından sonra sözlerini şöyle bitirir. “Şimdi daireyi silin. Geriye yalnızca nokta kalsın. Şimdi siz, sınırı olmayan bir dairenin merkezindesiniz!” der. İlginç değil mi? Bu alıntıyı okuduktan sonra çevremizdeki insanlara baktığımızda ne düşünüyoruz, ne görüyoruz?
***
İlişkilerimizdeki, çalışmalarımızdaki ve etkileşimlerimizdeki insanların duygu, düşünce ve davranışlarını incelediğimizde ne görüyoruz, ne düşünüyoruz? Ha, bu arada kendi duygularımızı, düşüncelerimizi ve davranışlarımızı ne kadar sorguluyoruz? Kendimize bir sınır, çerçeve mi çiziyoruz yoksa duygu ve düşüncelerimizde sınırları kaldırıyor muyuz?
***
Duygu ve düşüncelerimizde kendimize bir sınır, çerçeve belirlediysek kendimizi geliştirmemiz, ufkumuzu genişletmemiz çok zor olacaktır. Çevremizi geliştirebilmek için önce kendimizi geliştirmemiz gerekiyor. Peki bu gelişme nasıl olacak?
***
Öncelikle düşünmeyi öğrenmek sonra da sormayı ve sorgulamayı bilmek gerekiyor. Kendimizi geliştirmenin, sınırlarımızı kaldırmanın yolu sormak ve sorgulamaktır. Sorduğun ve sorguladığın zaman düşünmeye başlarsın ki öğrenmenin, gelişmenin ve değişmenin adımı atılmış olur.
***
Kendimizi geliştirdiğimiz ve değiştirdiğimiz zaman çevremizi de etkileşimde bulunduklarımızı da etkilemeye başlamış oluruz. Şimdi Sokrates’in dediği gibi kendimize belirlediğimiz sınırlar mı çiziyoruz yoksa sınırları ortadan kaldırıp coşkunca, sınırsızca duygu ve düşüncelere mi ulaşıyoruz? Kafamızdaki, düşüncelerimizdeki sınırları ortadan kaldırmadığımız sürece gelişim, değişim ve ilerleme sağlayamayız. Kafamızdaki ve düşüncelerimizdeki sınırlar var olduğu sürece, ilerlememiz, gelişmemiz mümkün olmayacaktır.
***
Şu yaşamımız da tıpkı bizim düşüncelerimizde yarattığımız kadardır. Ne yazık ki sınırsız olan evreni, düşüncelerimizle sınırlandırıp öyle olduğunu kabul ediyoruz. Zihnimizdeki ve düşüncelerimdeki sınırları, çizgileri ortadan kaldırdığımızda, evrenle bir oluruz. Ne demişti Platon? Özgürlüğe giden yol, sınırsızlıktan geçer.
Sözün Özü:
Kuyunun dibindeki kurbağa, gökyüzünü kuyunun ağzı kadar sanır.