Değerli dostlar, iki haftadır memurların hükümetle yapacağı toplu sözleşme süreci ile ilgili yazı yazıyorum. Özellikle bu hafta ile birlikte önümüzdeki hafta yapılacak görüşmelerden nasıl sonuç çıkacağını öngörmek çok zor olmayacak. Çünkü perşembenin gelişi çarşambadan belli. Yetkili konfederasyon olarak toplu sözleşme masasına oturanların geçmişteki tutumları herkesçe biliniyor. Son üç toplu sözleşme döneminde istedikleri değerin neredeyse üçte birine razı olmuşlardı. Büyük beklenti ve umut içinde olanlar, hiç boşuna hüsrana, hayal kırıklığına uğramasın.
ORTAYA KONULAN BEKLENTİLER, TÜMÜYLE YANLIŞTI
Toplu sözleşme görüşmeleri başlamadan önce yapılan açıklamalar ve yüzdelik artışlarla ortaya konulan beklentiler, tümüyle yanlıştı. Yani ilk düğme yanlış ilikleniyordu. Önceki yazılarımda belirttiğim gibi işverenden istenecek artışlar, piyasa koşullarına ve ekonomik gerçeklere göre belirlenemedi. T.C. Merkez Bankasının güncellediği enflasyon beklentisi yüzde 58 iken hükümetin yüzde 14 + yüzde 9 zam önerisi de çok komikti. Hükümetin bu zam önerisi, doğal olarak yetkili sendikalarca tepki ile karşılandı. Yapılması ve yapmaları gereken ilk adım, tabii ki tepki; ama bundan sonra ne yapılacak, asıl o önemli. Alanlara çıkıp bu oranların kabul edilemez olduğu mu haykırılacak yoksa toplu sözleşme masasından toplu twittleşme aşamasına mı geçilecek?
KAMU ÇALIŞANLARININ, UMUTLARI SÖNMEMELİ
Sendikacılıkta işverenle doğru, gerçekçi, hakka, adalete ve vicdana uygun bir değere, insanca yaşanabilecek, açlıktan ve yoksulluktan kurtacak bir paraya imza atabilmek önemli. Bunun yolu da etkili, ses getirici, üretimden gelen gücü kullanmaya yönelik eylemler; iş yavaşlatma, iş bırakma, gerekirse grev kararları alınabilmektir. Hafta başında hükümetin önerdiği zam oranları, bugünden, ağustos ayından itibaren uygulansa bile mayıs ayından ağustos ayına kadar geçen sürede oluşan alım gücü kayıplarını karşılamaya yetmez. Kaldı ki bu artış oranları, 2024 yılının ilk 6 ayı için öneriliyor. Yazık! Devlet memurları açlığa, yoksulluğa ve sefalete sürükleniyor. Böyle olmamalı. Kamu çalışanlarının beklentileri, umutları sönmemeli.
İSTENENLERİN ÜÇTE BİRİNE RAZI OLUNMAMALI
Sendikacılık, işverene karşı çalışanların ekonomik, özlük ve diğer hakları konusunda amasız, ancaksız, açık ve dik bir biçimde mücadele etmektir. Sendikacılık yapıyormuş gibi görünmek olmamalı; çalışanların hakkını savunuyormuş gibi yapılmamalı; işverenden istenenlerin anca üçte birine razı olunmamalı. Böyle bir tutum ve davranış hiç doğru değil. Bakınız, 2023 yılının temmuz ayında asgari ücret 11.402 TL oldu. Peki, bir devlet memurunun 2023 yılının temmuz ayı artışları ile temel maaşı ne kadar, biliyor musunuz? Çoğu kişi bilmiyordur. Hemen söyleyelim: 7979,29 TL. evet, evet, yanlış okumadınız, yedi bin dokuz yüz yetmiş dokuz Lira yirmi dokuz kuruş! İlginç mi? Bence çok ilginç. Bir devlet memuru, emekli olduğunda emekli maaşını ve emekli ikramiyesini bu değer üzerinden alacak.
MEMURLARI AÇLIĞA VE SEFALETE SÜRÜKLEDİLER
Geçen haftaki yazımda belirtmiştim, asıl yanlışlık işte burada. Tüm memurların temel maaşı 22 bin TL’ye yükseltilmeliydi. Seyyanen zam değil; temel maaş, 22 bin TL olmalıydı. Üzülerek belirtmeliyim ki o koca koca sendikalar, yetkili ve etkili olduğunu söyleyen sendikalar, bilmem kaç bin üyesi olmakla övünen sendikalar, en önemli konuyu gözden kaçırdılar. Asıl sorunu göz ardı ettiler. Sendikalar, her ay üyelerinin aidatları ile varlıklarını sürdürüyorlar ama kamu işvereni karşısında üyelerinin hakkını yeteri kadar savunamıyorlar. Yıllardır yüzde 3’lere, yüzde 3 buçuklara imza atarak memurları açlığa ve sefalete sürüklediler.
***
Küçük bir hatırlatma yapayım. 2022 yılının ekim ya da kasım ayında, 2023 yılı için yeniden değerleme oranları belirlenmişti. Yani 2023 yılı Vergi Usul Kanunu’na göre yeniden değerleme oranları yüzde 122,93 arttırıldı. Peki, yetkili ve etkili sendikalar, “Kamu çalışanları olarak biz de 2023 yılı için maaşlarımızın yeniden değerlendirilerek yüzde 123 arttırılmasını istiyoruz.” diyebildiler mi? Geçtiğimiz 3 aylık süreçte akaryakıt fiyataları arasındaki farkı ortaya koyup buna göre değerlendirme yapıp ve öneri sunabildiler mi? Piyasa gerçekleri doğrultusunda akaryakıta gelen zamlar, her şeye; gıdaya, ulaşıma, giyeceğe, içeceğe, temel gıda ürünlerine zam olarak yansıyor mu? Sendikalar, piyasa gerçeklerinden uzak hesap yaparlarsa maalesef yüzdelik oran artışları ile havanda su dövmekten başka işleri olmaz. Bu toplu sözleşme sürecini ele almayı sürdürelim.
Sözün Özü:
Mücadelesiz bir yaşam, tabutunun tahtası çürümeden adı unutulup gidenlerin yaşamı olabilir. Falih Rıfkı Atay