Değerli dostlar, sosyal medya, kimilerine göre zararlı kimilerine göre de yararlı. Eğer sen, yararlanmak istiyorsan, sana sonsuz kapılar açılır. Yeter ki amacın ve niyetin yapıcı ve doğru olsun.
İşte bu hafta sizlere, sosyal medyadan alıntıladığım güzel, anlamlı ve değerli bir ibretlik olayı aktaracağım.
**********
Bir kasabada günün birinde bir yoğurtçu çırağı, kötü arkadaşlarına uyup bir hırsızlık olayına karışır. Bu olaydan sonra da yakalanır ve mahkemeye çıkarılır. Mahkeme, yoğurtçu çırağını suçlu bularak iki ay ceza verir ve akşamına da hapishaneye gönderir.
Yoğurtçu çırağı, pişmanlıkla geçen iki ayın sonunda, sabıkalı biri olarak dışarı çıkar. Ustasının yanına gider; ama ustası tarafından pek iyi karşılanmaz; hatta dükkandan kovulur. Oysa yoğurtçu çırağının tek isteği, işine geri dönebilmektir.
Yaptığı hatanın ve kötü davranışın farkındadır ve fazlasıyla pişmandır. Yoğurtçu çırağı, ustasına ne dese dinletemez. Ustası, Nuh, der; ama Peygamber, demez.
Yoğurtçu çırağı, çaresiz dükkandan ayrılır. Ustasının çok sevdiği ve değer verdiği Ömer Hocanın yanına gider ve durumu anlatır. Durumu anlayan Ömer Hoca, genç adamı kolundan tuttuğu gibi yoğurtçu dükkanına getirir.
Ömer Hoca, “Yapma be ustam! İnsan öldürmedi ya bu çocuk affetmeyesin! Gençtir, yapmış bir cahillik! Biz büyükler, onlara doğru yolu göstermeliyiz, öyle değil mi? Hadi, affediver de öpsün elini! Yine devam etsin işine!” der, gülümseyerek.
Fakat Yusuf Ustanın yüzünde en ufak bir değişme olmaz.
Eliyle dükkanın köşesindeki bir çöp varilini gösterir ve şöyle der:
“Yoğurdun iyisi, kaliteli sütten olur. Bizim çıraklar, arada bir sütü bozarlar. Ben de yoğurduma bir laf gelmesin, diye bozuk sütü hiç düşünmeden kaldırır, çöpe atarım. Bozuk sütten de sütü bozuktan da olmaz bu iş hocam! Şimdi bana gönül koymadan de get yoluna!” der.
Ömer Hoca, Yusuf Ustanın bu sözleri karşısında bir şey demez. Genç adamın konulu sıkıca tutar ve yoğurtçu dükkanının önünde bekleyen yoğurtçu çırağının ışıl ışıl parlayan gözlerine bakarak başını sallar ve oradan ayrılır.
Aradan tam on beş yıl geçer.
Yoğurtçu Yusuf Usta, artık mesleği oğullarına bırakmıştır. Emekliliğinin ilk günlerinden beri de torunlarını okula götürüp getirmekle uğraşmaktadır.
Küçük torununun da okula başlama günü gelmiştir.
Yusuf Usta, okulun ilk günü torununu sınıfına kadar götürmek ister. Çoğu çocuklarda olduğu gibi Yusuf Ustanın küçük torununda da biraz korku vardır.
Bu durumu da vesile ederek küçük torununun öğretmeniyle tanışmayı düşünür.
Yusuf Usta, genç öğretmenin yanına yaklaşıp kendini ve torununu tanıtır.
Genç öğretmen ise Yusuf Ustanın elini sıkıca tutup “Beni hatırlamadın mı ustam! Ben, Selim! Hani şu hırsızlık yapan çırağın!” der, en ufak bir kızgınlık belirtisi olmadan hem de gülümseyerek.
Yusuf Usta, “Ama, ama nasıl olur?” diye şaşkınlıkla sorar.
Genç öğretmen, o an titrek bir sesle anlatmaya başlar.
“Ustam, sen, bozuk sütü çöpe atarım, sütü bozuktan da bir şey olmaz, deyip o gün beni dükkandan gönderdiğinde, kendimi o kadar kötü hissettim ki bir hata yapmıştım ve insanların bana hep bu gözle bakacağını düşündüm. Oysa rahmetli Ömer Hoca, bana bozuk sütten peynir ve çökelek yapıldığını anlattı uzun uzun. Elimden tuttu, bana inandı, güvendi. Bir hata yaptım, diye beni dışlamadı ve hatamı gidermemi sağladı. Üniversite sınavına girip kazandım. Şimdi, gördüğün gibi öğretmen oldum. Ustam senin anlayacağın bozuk sütün işe yaradığı gibi sütü bozuk dediğin de bir işe yaradı yani!”
**************
Evet, değerli dostlar. Öykümüz böyle. Bu öyküden ibret almak ve güzel sonuçlar elde etmek mümkün. Oliver Goldsmith’in çok güzel bir sözü vardır: “İlk hata saflığın, fakat sonrakiler suçun ürünleridir.” Bu sözün anlamını da iletisini de iyi değerlendirmek gerekir.
Sözün Özü
Unutma genç adam! Öğretmen, sadece yolu gösterir. O yolu, sen adımlarsın. Sende istek yoksa arkandan da itseler, bir adım bile alamazsın. Chen Hai Yang