Değerli dostlar, bu hafta sizlerle farklı bir konuda yazışmak istedim.
Takozu bilir misiniz?
Takoz, önemli bir malzemedir. Çok işe yarar.
O kadar çok türü var ki neredeyse her alanda kullanılıyor.
Bundan 20-30 yıl öncesine kadar özellikle radyo haber bültenlerinin hava ve yol durumu bölümlerinde şu cümleyi çok sık duyardık. “Sürücülerin araçlarında takoz, zincir ve çekme halatı bulundurmaları gerekmektedir.” Umarım, hatarlayanlarınız vardır.
Evet değerli dostlar, dilimize Rumcadan giren “takoz” sözcüğü, günlük yaşamda çok sık kullanılmakta.
Bu “takoz” sözcüğünün sözlüklerde birçok tanımı var. Örneğin bu “Takoz” sözcüğünün TDK sözlüğündeki anlamı şöyle:
Bir eşyanın altına kıpırdamadan dik durması için yerleştirilen ağaç kama, kıskı.
Bir taşıtın kaymaması, kımıldamaması için tekerlekleri altına, arkasına yerleştirilen tahta veya plastik nesne.
Çivi çakmak için duvarın içine yerleştirilen ağaç parçası.
Kızaktaki geminin, üstünde oturduğu ağaçlardan her biri.
Lakerda yapılmak için kesilmiş torik balığı parçası.
Kaba saba insan.
“Takoz”un kullanılışına göre başka anlamları da karşımıza çıkıyor.
Örneğin “Yastık Takoz” sözcüğü, Türkçe'de “Direk başı ile tavan arasına yerleştirilen, tavanın yükünü direğe ileten ve esneklik sağlayan küçük ağaç parçası.” anlamına geliyor.
Yine bir başka kullanılış da “Çıkış Takozu”dur. “Kısa mesafeli hız koşularında, sporcuların dizlerini yere dayadıktan sonra ayaklarını bastırıp itme gücü sağlamak ve hız kazanmak amacıyla kullandıkları özel araç.” olarak tanımlanıyor.
Tüm bu önemli ve yararlı kullanımından başka bir de “Takoz Koymak” deyimi ile karşılalıyoruz.
Bu da “Olacak işi engellemek, köstek koymak.” anlamına geliyor.
Evet değerli dostlar, hayatımızda “takoz”un bu kadar çok işe yaradığı bir yerde yine “takoz” sözcüğünün çoğu kez olumsuzlukla anılması ilginç.
Yaşadığımız ve karşılaştığımız olayları değerlendirdiğimizde birçok “takoz”luk durumla karşılaşıyoruz.
Örneğin “Trafik Takozları”.
Kent içinde 20-30 metre ileride boş yer varken alış veriş yapacağı dükkanın önüne çift sıra park yapanlara ne demeli? Aracını biraz ilerideki boşluğa park etse, 20-30 adım yürüse ne olur?
İşte bu tiplere “Trafik Takozu” demek, doğru değil mi?
Yine benzer durum da oto yollarda yaşanıyor.
Özellikle şehirler arası oto yollarda hız sınırı yüksek. Yeni düzenleme ile 130 km’ye çıktı. Ama ne yazık ki bazı “Trafik Takozları”, bu üç şeritli yolun ortasına geçip 90-100 km hızla gidiyorlar. Hızlı akması gereken trafiği yavaşlattıkları gibi engelliyorlar da. Ben de bu üç şeritli yolun ortasından yavaş giderek trafiği ve yolu tıkayanlara “Oto Yol Takozu” demek istiyorum. Gerçekten trafiğin akışını engelliyorlar, çoğu zaman da kazalara yol açabiliyorlar. Hele bir de yine bu orta şeride geçip telefona bakanlara, mesajlaşanlara, telefonla konulanlara başka bir yakıştırma bulmak gerekiyor. Tabii burada trafik görevlilerine ve yürürlükteki yasa ve kuralların yaptırımına gereksinim var.
Bu trafik takozlarının yanında hayatımızın içinde de bazı takozlara rastlıyoruz.
Kedinin ulaşamadığı ciğere mundar, demesi gibi kendisinin dışında başarılı olanlara engel olanlar, başarıyı küçümseyenler ve hatta köstekleyenler olabiliyor.
Bu takozların özelliği bence kıskançlık, hazımsızlık ve ulaşamama duygusu. Bunlar, kendilerinden daha iyi olanları engellemek, aşağı çekmek için takozluk yapabiliyor. Kıskançlıklarını ve hazımsızlıklarını böyle belli ediyorlar, gerektiğinde her türlü engellemeyi göze alabiliyorlar.
Çevremizdeki işe yaramaz, zararlı takozlara dikkat edelim. Ayağımıza, tekerimize takoz olmasınlar.
Sözün Özü:
Engellerden yılmayın! Hayat yolundaki engeller, aşılmak içindir; takılmak için değil. La Edr