Değerli dostlar, bu hafta, “Gençlik Haftası”.
Ulu Önderimizin Kurtuluş mücadelesini ve umutlarını başlattığı, kurtuluş kıvılcımını çaktığı önemli günlerin 103’üncü yılı.
103 yıl önce bir grup “Umut Yolcuları”, “Bandırma Vapuru” adlı umuda binerek zor şartlar altında İstanbul’dan umut yolculuğuna çıkmışlardı.
En ağır şartlarda bedeli ödenmiş bu kutsal vatan topraklarının düşman eline geçmemesi için 16 Mayıs'ta bu umut yolculuğunu başlattılar.
16 Mayıs’ta “Umut Yolculuğu”na çıkan “Bandırma Vapuru”ndakiler, yalnız değildi.
O “Bandırma Vapuru”nda Mete Han vardı; Bilge Kağan vardı; Kürşad vardı; Attila vardı; Çağrı Beğ, Selçuk Beğ, Sultan Alparslan vardı; Otman Beğ/Ataman Beğ vardı; Dede Korkut vardı.
O “Bandırma Vapuru”nda azim vardı; kararlılık vardı; inanç vardı; güven vardı; öngörü vardı; zeka vardı; cesaret vardı; en önemlisi de geleceğe ışık tutan ata öğütleri vardı.
Kurtuluş kıvılcımının çakıldığı 16 Mayıs’tan sonra 19 Mayıs’la atılan her adım, bir meşaleye dönüştü. O, kurtuluş meşalesi, tüm yurdu sardı ve en uç noktalara kadar her yeri aydınlattı.
Bir sonraki adım, daha da anlam ve önem kazandı.
Vatanın bütünlüğünün ve milletin bağımsızlığının tehlikede olduğu tüm Türk halkına duyuruldu.
“Umut Yolcuları”nın Samsun’a ayak basmasından sonra yılgınlık ve umutsuzluk içinde bocalayan Anadolu insanında ilk kez, milli bilinç ve milli direniş uyandırıldı ve bunlar harekete geçirildi.
Ve en önemli ve en anlamlı karar veriliyordu:
Milletin bağımsızlığını, yine milletin azim ve kararı kurtaracaktı.
Evet, asıl mesaj buydu.
Anadolu yolculuğu başladı.
Önce Erzurum, sonra da Sivas Kongreleri toplandı.
“Çoban Ateşleri”, her adımda “Anadolu Ateşi”ne dönüştü; tüm yurdu kapladı.
Ülkenin birçok yeri işgal altında olsa da özgürlük ve bağımsızlık sevdalıları, “Umut Yolcuları”nın kervanına katıldı ve umutlar herbir köşede yeşermeye başladı.
Ankara yolu göründü.
Yurdun herbir yerinden koşup gelen yürekli temsilciler, kurtuluş meşalesini milletin meclisine taşıdılar, “Umut Yolcuları”nın yolunu aydınlattılar.
Yılgın, bitkin ve umutsuz Türk halkı, yeni bir umudun ışığında ısındı, aydınlandı ve umutlandı.
İşte bizle de bu “Umut Yolcuları”nın açtığı yolda, gösterdiği hedefe hiç durmayan yürüyeceğiz.
Yolumuzu, Ulu Önderimiz Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün “Gençliğe Hitabesi”nde o anlamlı iletilerle aydınlatacağız:
Ey Türk Gençliği! Yaşanan tüm olumsuz durumlar ve koşullar içinde dahi görevin, Türk’ün Bağımsızlığını ve Cumhuriyetini kurtarmaktır, olmalıdır. Gerek duyduğumuz güç ve kuvvet, damarlarındaki asil kanda bulunmaktadır.
Son sözümüzü ve iletimizi de şöyle verelim:
Ey Büyük ATATÜRK!
Açtığın yolda, gösterdiğin hedefe durmadan yürüyeceğimize ant içeriz.
Varlığımız, Türk varlığına armağan olsun.
Ne mutlu Türk'üm diyene!
Sözün Özü
Türklerin vatan sevgisiyle dolu göğsü, lanetli tutkulara karşı daima demirden bir duvar gibi yükselecektir. Başbuğ Gazi M.K. ATATÜRK