Üç gündür Güneydoğu’da yaşanan büyük deprem felaketi nedeniyle gözüme uyku girmiyor. Deprem bölgesinde olanlar üşürken, kaloriferleri yakmak beni derinden üzüyor. Deprem bölgesine ulaşmada, arama kurtarmada geç kaldık. Deprem 04.17’de olduğunda hemen kriz masası koordinasyon merkezi oluşturulacaktı. Hemen Genel Kurmaya talimat verilecekti. Asker helikopterlerle alana indirilecekti. Sahra hastaneleri kurulacaktı. Çadır mutfaklar oluşturulacaktı. Yıkılan binaların tümünde kurtarma çalışmaları başlayacaktı. Olmadı olmadı olmadı. Geç kaldık…
DEPREM BÖLGESİNDE SU YOK, ELEKTİRİK YOK
Bölgede içme suyu yok. Bölgede elektrik yok. Bölgede hizmet yok. Ekmek yok. Sıcak çorba yok. Bölgede uzanan yardım eli yok. Her enkazdan yükselen seslere verecek yanıt yok. Çevredeki tuvaletlerin tümü tıkanmış tümünde su yok. Ağlayanlar çok, ağlayanlara uzanan eller yok…
Bugün saat 12.00-13.00 arasında Etv’de Güneydoğu depremini ve Manisa’yı konuşacağız, konuklarım; Manisa Mimarlar Odası Başkanı Mimar Mahir Günhan ve İnşaat Mühendisleri Odası Yönetim Kurulu Üyesi İnşaat Mühendisi Barış Ali Çınar’la.
OBASYA DEPREMDE KULLANILACAK BİR TESİS
Deprem konusunda çok yazı yazdım çok konuştum. Yazmaya ve konuşmaya devam edeceğim. Manisa’da depreme dayanıklı konutlar yapmak bu önemli konuya özen göstermek hep önceliğimiz oldu. Ömrünü depreme dayanıklı binalar yaparak geçirmekte olan bir kişi olarak, depremde güvenli biçimde kullanabileceğimiz çadırlardan oluşan Obasya Kırsal Konaklama tesisinin kuruluşuna öncülük ettim. Kurduğum tesisin depremde toplanma ve barınma alanı olması için, 2019 Depreme Hazırlık Yılında Manisa Valiliği’ne başvurduk. Gösterdiğimiz duyarlılık nedeniyle teşekkür aldık. Topluma yararlı bir iş yapmanın keyfini yaşadık. Marjinal alana yaptığımız depremde kullanılabilecek çadırlar için Obasya Yönetim Kurulu üyeleri olarak yargılanıyoruz şimdi. Kanun böyle. Biz kanun devleti değil, hukuk devletiyiz. Hukuk, adalet duygusudur. Başa gelen çekilir. Yaptığımız çadırlar korona salgınında kullanıldı. Her deprem sözü çıktığında kullanıldı. Kırsal Konaklama Tesisimizi depremde kullanılsın diye jeneratörüyle, altyapısıyla hazır tutuyoruz.
Uğraşsam, bakanlarla hatta başka ülkelerin bakan ve başbakanlarıyla görüşmek için, randevu almayı başarabilirdim ancak aylardır, Yunusemre Belediyesi Belediye Başkan Yardımcısıyla görüşemiyorum. İnanın ağırıma gidiyor. Ne yaşa, ne başa, ne hizmete saygı yok… Ben randevu istemeye devam edeceğim. Bu kent ve bu ülke için yapacak çok işimiz var…
KENTLER İNTİKAM ALIR
Düzensiz biçimde büyüttüğümüz, çürük yapılarla doldurduğumuz kentler bir gün gelir intikam alır. Bugün almazsa gelecekte alır. Çocuklarımızdan, torunlarımızdan alır. Doğal bir afetle, depremle, selle alır. Salgın bir hastalıkla, sağlıksız biçimde yetişen bir kuşakla alır. Ama mutlaka kentler intikam alır. İstanbul’da Ümraniye Hekimbaşı Çöplüğünün patlaması ve 45 yurttaşımıza mezar olması kentin intikamı değil de nedir?
Çürük yapılarla, plansız biçimde büyüttüğümüz kentler depremle alıyor intikamını. Bu nasıl intikam anlamak mümkün değil. Suçlular ortalıkta dolaşırken, suçsuz, günahsız çocuklar ölüyor. Her deprem haberi bizimde yüreğimizi ağzımıza getiriyor. Çünkü bizde birinci derece deprem bölgesi olan bir kentte oturuyoruz. Deprem korkusu karabasan gibi çöküyor üstümüze. Yine içimizi karartan, yine kanımızı donduran, gözlerimizi dolduran görüntüler izliyoruz Güneydoğu illerinde.
Göreceksiniz Güneydoğu depremi de kısa sürede unutulacak. İnsanlar yine bildikleri gibi çalışmayı sürdürecekler. Çünkü, çok söyleyip çok yazıyorum bir çok insanın aklına kent denilince hep rant geliyor. Marifet göstermesi gerekenler yine mazeret üretecekler.
MANİSA DEPREME HAZIR MI?
Peki biz Manisa olarak depreme hazır mıyız? Yıkılan binaların altında kalmaya, saatlerce yardım beklemeye, başını sokacak bir çadır, bir tabak sıcak çorba beklemeye ve acı çekmeye hazırız.
Manisa olası bir depreme hazır mı? Yapılanlar yeterli mi? Hangi önlemler alınmalı? Bu soruların yanıtını bulabilmek için çalışma yapılması gerekiyor. Örneğin, Denizli bunu başarmış. Denizli’de Sivil Toplum Örgütleri “Denizli depreme hazır mı?” sorusuna yanıt aradıkları bir panel düzenlemiş. Benzer bir çalışmanın Manisa’da da yapılması yararlı olacaktır diye çok yazdık, çok söyledik. Daha da yazıp söyleriz yeter ki yapılsın. Manisa’nın Sivil Toplum Örgütleri özellikle Akademik Odalar Birliği ve bu birliği oluşturan meslek kuruluşları bu tür bir toplantıya öncülük edebilirler… Bu tür toplantılar, birisini yere batırmak, bir girişimi engellemek ya da birisini yüceltmek adına değil, gerçekleri gün yüzüne çıkarmak, düşünce üretimini hızlandırmak adına yapılmalıdır. Bu tür etkinliklerde yarışmanın yerini dayanışma almalıdır. Kırgınlıklar unutulmalıdır. Bu tür etkinliklerde, tek sesliliğin yerini çok sesliliğin uyumu almalıdır.
DEPREME HAZIR OLMALIYIZ
Manisa deprem bölgesidir. Çok katlı yapılardan kaçınmak gerekir dediğimizde hemen “Japonya’da deprem bölgesi çok katlı yapılar var ya.” diyorlar. Evet, Japonya’da çok katlı binalar var. Japonya’da ileri teknoloji de var. Peki, bizde var mı? Çok katlı binalar, konut binaları olarak yapılmıyor. Çok katlı binalar iş merkezleri olarak yapılıyor. Amerika’da yıkılan ikiz gökdelenlerde iş merkeziydi. Çok katlı binalar yapılsın demek için, önce ileri teknoloji olması gerekiyor. Bu da yetmez, yurttaşın çok katlı bir binada konut edinmeyi istemesi ve buna uygun alım gücünün olması gerekir.
Biz kentliler olarak, kente sahip çıkmaz, kendimizi kentin sakini yerine sahibi olarak görmezsek, kentler intikam almayı sürdürür. Kentin sakini değil, sahibiyiz diye bağıralım lütfen...