Telefon mesajıyla bayram kutlaması olur mu Allah aşkına söyleyin? Telefonunuz dıt dıt dıt ötüyor sürekli ardı ardına mesajlar geliyor. Okuyorsunuz hepside bayram mesajı “bayramınız mübarek olsun” Çoğunun kimden geldiği de beli değil. Telefon numarası var sadece her telefon numarasının da kimin olduğunu nereden bileceksiniz ki?
El sıkmak, kucaklaşmak, dokunmak, dizdize oturup, gözgöze gelmek, yüzyüze konuşmak yok olup gidiyor. “size telefonunuz kadar, bilgisayarınızın tuşları kadar uzağız” diyorlar. Telefonda gelen sadece bir ses, hoş şimdi görüntüde geliyor ama dostunuzun sıcaklığı gelmiyor.
Değişen bayramlar değil, değişen insan. Keşke, insanlar kalabalıklar içinde yalnızlığı yaşamasaydı. Keşke, büyüyen kentlerle birlikte yalnızlıklar da büyümeseydi. Büyüyen kentler ve gelişen teknoloji, yalnızlıkları da büyütüyor sürekli olarak.
Bayramda kentin sokaklarına bakın, boşalıveriyorlar bir anda. Bayram sabahı bayramlaşma nasıl olacak peki? Nasıl olsun, SMS’le olacak doğal olarak. Bayramların tümüne SMS bayramı deyip geçelim. Öyle olmadı mı? Bayramlar mı sadece, her şey SMS’le yapılıyor. Doğum günlerinde de hediye yerine kontör gönderilecek artık. Hani küçük altın takardık ya, şimdi kontör göndereceğiz gelinle damada… Hey gidi bayramlar hey…
Bir Amerikalı, bir Fransız ve bir Türk, bizim Temel Amerika’da bir gökdelen inşaatında birlikte çalışıyorlarmış. Gökdelenin, ellinci katında çalıştıklarından, yemek paydosunda, aşağı inmezler, evden getirdikleri yemeklerini yerlermiş.
Amerikalı azık torbasını açtığında, içinden sosisli sandöviç, Fransız açtığında, peynirli sandöviç, Temel açtığında da, hamsili sandöviç çıkarmış hep. Günlerce aylarca hiç değişmemiş menü. Bir gün yine sosisli sandöviç çıkınca azık torbasından kafası atmış Amerikalının “Yarın da aynı şey olursa aşağıya atlayıp intihar edeceğim” demiş. Fransız “Bende peynirli sandöviç çıkarsa intihar edeceğim” deyince, Temel de söylemiş aynısını “Hamsili sandöviç olursa bende öldüreceğim kendimi” Ertesi günü aynı şeyler çıkmış torbadan, eşlerine bir not bırakıp intihar etmişler üçü de. Cenaze törenleri birlikte yapılmış. Amerikalının ve Fransız’ın eşleri iki gözleri iki çeşme ağlıyorlarmış. “Biz onların hazırladıklarımızı sevmediklerini bilseydik, başka yemekler hazırlamaz mıydık hiç” diyorlarmış. Temel’in karısı Fadime, sessiz duruyormuş kıyıda. “sen ne diyorsun” diye sormuşlar ona da. “Ne diyeyim ki” demiş Fadime “ Ne diyeyim ki, her gün torbasını kendisi hazırlardı.”
Evet, biz yalnızlığımızı kendimiz hazırladık. Büyüttüğümüz kentler, geliştirdiğimiz teknoloji bizi yalnızlaştırdı. Bayramların bu nedenle tadı kalmadı. Değişen bayram değil, değişen insan. Siz yine de dostlarınızı ziyaret edin. Bayramlarını ellerini sıkarak öperek kutlayın.
Bayramınız kutlu olsun...