Yerel Yönetimler konusunda bu köşe yazısını yazmamın tek amacı var: Amacım, kentli yurttaşın bu yerel yönetim konusuna önemine yaraşır bir özen göstermesi için dikkat çekmektir. Bu konuya, bir akedemisyen ya da belediye yöneticisi olarak değil sadece bir kentli yurttaş olarak ilgi duyuyor, sorup soruşturup, araştırıp, edindiğim bilgileri, kendi süzgecimden geçirerek, kenttaşlarımla paylaşıyorum. Yukarıda da belirttiğim gibi tek amacım, kenttaşlarımızın da yerel yönetimlere ilişkin tartışmaların ve karar süreçlerinin içinde olmasını özendirmek, bu önemli konuya ilgisini çekmektir.
KATILIM OLMADAN ATILIM OLMAZ
Yönetim dediğimizde iki yönetim geliyor aklımıza: Biri MERKEZİ YÖNETİM, diğeri de YEREL YÖNETİM. Yerel yönetim, yerinden yönetim biçimi olarak, kent halkının karar süreçlerine katılımını kolaylaştırıyor. Yurttaşlar, yerelde karar süreçlerinin içinde olma konusunda deneyim kazandıkça, ülke yönetimine katılma, karar süreçlerinin içinde olma yollarını arayacaktır mutlaka.
YEREL YÖNETİMLER DEMOKRASİ OKULLARIDIR
Belediye Meclisleri’ne seçilenler, toplantılara ve çalışmalara katılarak, meclis çalışmaları konusunda deneyim kazanırken, yaşadıkları kenti daha yakından tanımış, kentin sorunlarını ve çözümlerini de öğrenmiş oluyorlar. Buralarda görev yapanlardan, bu bilgi ve deneyim birikimlerini Türkiye Büyük Millet Meclisi’ne taşıyanlar da oluyor. Bu nedenle yerel yönetimleri, demokrasi okulları olarak görmeli ve değerlendirmeliyiz.
KENTİMİZE İLGİ GÖSTERMEK KENDİMİZE İLGİ GÖSTERMEKTİR
Kentiyle ilgilenen kişi aslında kendiyle ilgilenmiş olur. Kentinin geleceğini planlarken kendi geleceğini planlamış olur. Etkin yurttaş kendiyle ilgilendiği kadar kentiyle, ülkesiyle ilgilendiği kadar, tüm evrenle de ilgilenir. Kentli yurttaş, etkin yurttaştır. Yerelde yaşar, evrensel düşünür.
MERKEZİ VE YEREL YÖNETİMLER
Merkezi Yönetim, genel olarak bakanlıklar ve bağlı kuruluşlardan oluşur şeklinde tanımlanabilir. Yerel yönetimlerin de özel idareleri, belediyeleri ve köyleri kapsadığını söyleyebiliriz. Merkezi Yönetim ve Yerel Yönetim ilişkilerini sürdürürken, Merkezi Yönetim'in elinde bulundurduğu yetkileri Yerel Yönetimlere devretmesi istenir ve genelliklede, merkezi yönetimin bunları paylaşmada çok istekli olmadığı bilinir. Ülkede, demokrasi güçlendikçe, etkinleşip yaygınlaştıkça, bu yolda yeni adımların atılması kolaylaşacaktır. Gelişmiş demokrasilerde, yerel yönetimlerin, eğitim, sağlık, trafik, güvenlik gibi hizmetlerin bir bölümünü de yüklendiği, giderek etkinliklerinin artığı biliniyor. Bizim ülkemizde de demokrasimiz geliştikçe, merkezi yönetim yetkilerinin, yerel yönetimlere devri hızlanacaktır.
YEREL YÖNETİMLER
Yerel yönetimler için farklı tanımlar yapılabilir. Ancak, "Yerel yönetimler, belirli bir yerleşimde yaşayan yerel topluluğun ortak ihtiyaçlarını karşılamak üzere kurulan, karar organları yerel halkça seçilen, görev ve yetkileri yasalarla belirlenen, özel gelirleri ve bütçesi olan, kendine özgü örgüt yapısı ve personeli bulunan kamu tüzel kişileridir" şeklindeki yapılan tanım en yaygın olanı ve en çok kullanılanıdır.
Merkezi yönetimle, yerel yönetimler arasında görev paylaşımında değişiklikler gündeme geldikçe yeni yasal düzenlemelerin yapıldığını görüyoruz. Yerel yönetimlerde yeniden yapılandırmalarla amaçlanan, çağdaş gelişmeler ışığında günün koşullarına uyarlanması, halkın talep ve beklentilerine duyarlı bir şekilde daha kaliteli, daha hızlı, daha verimli ve etkin hizmet sunmalarının sağlanmasıdır. Bu yöndeki arayışlar giderek güçlenmiş ve son yıllarda yerel yönetimlere ilişkin olarak kapsamlı değişikliklere gidilmiştir.
AVRUPA BİRLİĞİ SÜRECİ YEREL YÖNETİMLERİN GELİŞİMİNİ HIZLANDIRMAKTADIR
Yerel yönetimlerde yapılan düzenlemelerde, Avrupa Birliği üyelik sürecinin etkili olduğu biliniyor. “Belediye Kanunu” ve “Büyükşehir Belediye Kanunu” başta olmak üzere, yerel yönetimlere ilişkin yeni düzenlemelerinin tümünde, yetki paylaşımları, katılımcılık, açıklık, mali kaynak gibi konulara açıklık ve işlerlik getirilmeye çalışılıyor. Ancak, kentli yurttaşların tartışma süreçlerinin içinde olmayışı, düzenlemelerin etkili biçimde uygulanmasını geciktiriyor.
Yıllardır, dile getirilen, Sosyal Belediyecilik, Katılımcı Belediyecilik, Şeffaf Belediyecilik, Üretken Belediyecilik gibi kavramlara yeni düzenlemelerle işlerlik kazandırmak daha da kolaylaşmaktadır.
KENTLERDE ETİK VE ESTETİK AYRILMAZ İKİZLER GİBİDİR
Kentleşme konusundaki, sunumlarda ve konuşmalarımda “Etik ve Estetik ayrılmaz ikizler gibidir” sözümü çok kullanırım. Eğer kentiniz estetik açıdan güzel değilse, bilin ki etik sorunları da vardır. Eğer kentinizde etik sorunlar çoksa, estetik konusunda da sorunlarınız var demektir. Kentiniz güzel yaşanabilir bir kentse, hiç kuşkulanmayın o kentte etik de iyidir. Belediyelerde etik ve estetik eğitimi yapılmalıdır mutlaka.
DÜNDEN BUGÜNE YEREL YÖNETİMLERİN YENİDEN YAPILANDIRILMASI GİRİŞİMLERİ
Yerel yönetimlerin gelişmesiyle, sanayi devrimi arasında bir paralellik olduğu biliniyor. Gelişmiş ülkelerde, yerel yönetim örgütlenmesinin hayata geçirilmesi Sanayi Devrimi’yle birlikte 18. yüzyıllarda başlamış olup ekonomik ve toplumsal değişmeye paralel bir gelişme göstermiştir. Avrupa Birliği sürecinin de belediyelerin gelişimini yakından etkilediğine görüyoruz.
Belediyeler için yapılan düzenlemelerle ülkemizde, “Belediye mallarına karşı suç işleyenlerin Devlet malına karşı suç işlemiş sayılması” “2886 sayılı Devlet İhale Kanunu’nun 75. maddesi hükümlerinin Belediye taşınmazları hakkında da uygulanacak olması” “5216 sayılı kanunla Büyükşehir Belediyeleri’nin görev, yetki ve sorumluluklarının genişletilmesi” için düzenlemeler yapılmıştır.
Belediyeleri yetkilendirme konusunda da gelişmeler olmaktadır. “Büyükşehir Belediyesi’ne her türlü imar uygulamasını yapmak ve ruhsatlandırmak”, “Coğrafi ve kent bilgi sistemini kurmak”, “Sağlık, eğitim ve kültür hizmetleri için binalar yapmak ve bu hizmetlerle ilgili kamu kurum ve kuruluşlarının binalarını onarmak, malzeme desteği sağlamak”, “Kültür ve tabiat varlıklarını korumak, bakım ve onarımını yapmak, onarımı mümkün olmayanları aslına uygun olarak yeniden yapmak”, “Merkezi ısıtma sistemleri kurmak”, ayrıca “Büyükşehir Belediyeleri’ne bütünlük sağlamak amacıyla ilçe ve ilk kademe belediyelerinin imar uygulamalarını denetlemek” “Büyükşehir Belediye Başkanlarına, nitelikli bir karargâh oluşturmasına zemin hazırlamak için nüfusa göre 5 ila 10 arasında Danışman görevlendirmek” gibi yetkilerle donatılmıştır.
YEREL YÖNETİMLER HEP GÜNDEMİMİZDE KALACAKTIR
Yerel yönetimlerde reform ihtiyacı sürekli olarak dile getirilmektedir. Siyasi kaygılar, ekonomik yetersizlikler, yöneticilerin beklentileri ve tutumu, çözüm önerilerinin somutlaştırılıp projelendirilemeyişi gibi nedenler düzenlemelerin yapılanmasını geciktirmektedir.
AB Müktesebatı’na uyum sağlama düşüncesi, yapılan değişliklerde en önemli etken olarak görülüyor. Kentli yurttaşlar, henüz reform sürecini etkileyecek biçimde kamuoyu oluşumuna katkı yapamadıkları gibi, yerel yönetimlerdeki karar süreçlerinin içine de etkin biçimde katılmayı başarabilmiş değiller.
YÖNETİCİLER ÖNCELİKLİ SORUN OLARAK KAYNAK SORUNUNU DİLE GETİRİYORLAR
Belediye yöneticilerine sorulduğunda, sıklıkla dile getirdikleri beklentilerin başında mali kaynakların arttırılması yer almakta, yerel yönetimlerde etkinliğin ve sosyal adaletin sağlanmasında, görevlerin yerine getirilmesinde kaynak ihtiyacının önemini vurgulamaktadırlar. Katılımcı Belediyeciliğin, belediye yöneticileri tarafından önemsendiği söylenemez. Bu nedenle "kenti kent halkıyla birlikte yönetmek" ve "özyönetim" söylemleri havada kalmaktadır.
Yerel yönetimlerde genel beklenti ve eğilim, kendi sorumluluk alanlarında etkin, verimli ve özerk kuruluşlar haline getirilmesi yönündedir. Gerek 1961 Anayasası’nda gerekse 1982 Anayasası’nda “Yerel yönetimlere görevleriyle orantılı gelir kaynağı sağlanır” hükmünün yer almasına karşın günümüze dek alınan mesafenin yeterli olmadığı, istenilenin bir türlü gerçekleştirilemediği biliniyor.
TÜRKİYE'DE MERKEZİYETÇİ SİSTEM ETKİNLİĞİNİ SÜRDÜRÜYOR
Ne kadar yeni düzenleme yapılırsa yapılsın, Türkiye’nin yönetim ve mali sistem bakımından geleneksel merkeziyetçi sistemden vazgeçemediği bilinen bir gerçek olarak önümüzde duruyor. Yetkilerin büyük oranda merkezde toplandığı dile getiriliyor her zaman. Merkezi Yönetim hiçbir zaman yetkilerinden vazgeçmek istemiyor. Merkezi Yönetim, mali kaynakları elinde toplamakta ve bunları yerel yönetimleri etkilemede bir araç olarak kullanmaktadır.
YEREL YÖNETİMLERİN DENETLENMESİ
Yerel yönetimlerin denetlenmesi elbette gereklidir. Fakat önemli olan bu denetimin kapsamı ve yöntemidir. Türkiye’de idari vesayet yetkisi çok geniştir. Yerel Yönetimler değişen koşul ve hizmet önceliklerine ayak uydurabilmek için daha fazla yetkiye sahip olmalıdır. Bu açıdan, idari vesayet kapsamının daraltılması, vesayet yetkisinin konusu, içeriği ve biçiminin yasalarla kesin olarak belirtilmesi ile denetim yetkisinin keyfiliğe dönüşmesi önlenmelidir.
BELEDİYECİLİKTE DE EĞİTİM ŞART
Her alanda olduğu gibi, belediyecilik alanında da eğitim şart. Yerel yönetimlerde başkanlar dahil, belediye personelinin çeşitli eğitim süreçlerinden geçirilmesi, bu konuda kursların açılması yararlı olacaktır.
KATILIM OLMADAN ATILIM OLMAZ, KATILMAK YURTTAŞLIK GÖREVİDİR
Anayasal bir hak olarak yurttaşlara verilen yerel seçimlerde oy kullanmak, yerel meclislerde karar süreçlerine katılmak, kamuoyu oluşturmak, yapılan çalışmaları izlemek, denetlemek, dilekçe hakkını kullanmak, sormak, soruşturmak, araştırmak gibi benzer uygulamalar içine girmek, Katılımcı Belediyeciliği geliştirmek için çalışmak gerekiyor.
KATILIMLI YÖNETİM İÇİN
Bu konuda yapılan çalışmalarda meclis toplantıları açısından gündem maddesini belirlenmesi ve bir ay önceden ilan edilmesi zorunluluğu getirilmiş, yerel meclislerde alınan kararların askıya asılması, ayrıca toplantıların halka açık olması gibi düzenlemeler yapılmıştır. Bunlara ilave olarak, Belediye Meclisi toplantılarının, yerel radyo ve televizyonlardan canlı olarak yayınlanması, yurttaşların yerel yönetimlerle ilgilenmesini kolaylaştırabilir.
KENT KONSEYLERİ
Yerel yönetimleri değerlendirirken, Kent Konseyleri’ni de unutmamak gerekir. Kent Konseyleri, ortak aklın saptanması ve sorunların irdelenmesinde, çözüm arayışları ve projeler üretilmesinde etkili olabilir. Bir dönem, Manisa'da Kent Konseyi Başkanlığı yapmış bir kentli yurttaş olarak belirtmeliyim ki: Kent konseyleri etkinliklerini günlük politikalardan, akçalı ilişki ve işlemlerden uzak kalarak ve çok sesliliklerini koruyarak artırabilirler. Kent Konseyleri’nde amaçlanan çok sesliliğin uyumlu birlikteliği olmalıdır. Kent Konseyleri kendilerini, belediyeyi yöneten siyasi yapının içinde ve uzantısı olarak gördükleri sürece, belediyenin idari yapısı içinde etkisiz yeni bir birimi olmanın ötesine gidemezler. Yeni ve farklı öneriler getiremezler, projeler üretemezler. Kent Konseyleri özerk olduklarının farkında ve bilincinde olmalıdırlar. Bir hakkın kullanılması, en az verilmesi kadar önemlidir. Kent Konseyleri’ne verilen hakların yeterince kullanıldığı, çok sesliliğe özen gösterildiği ve yeni projelerin yapılmasına katkı sağlandığı kanısında değilim. Kent Konseyleri’ne karşı belediyelerin sorumluluğu, çalışma yeri, gerektiği kadar personel ve araç gereç sağlamakla sınırlıdır. Kent Konseyleri belediye hiyerarşik yapısı içinde bir birim değildir ve olmamalıdır.
Yasal dayanakları bulunan Kent Konseyleri, çalışma komisyonlarının oluşturulması, plan ve projeler hazırlanması, hazırlanan projelerin belediye meclisleri gündemine alınarak öncelikle görüşülmesi gibi haklarını kullanarak katılım konusunda gelişme sağlayabilirler.
Yapılacak düzenlemeler de kentteki sivil toplum örgütlerinin, meslek odalarının, kanaat önderlerinin, üniversitelerin görüşlerinin dikkate alınması, kentte yaşayanların görüşlerinin alınmasını sağlayacak yapılanmalara gidilmesi, katılımın etkinleştirilmesini kolaylaştıracaktır.
Uygulamaya baktığımızda halk katılımı henüz istenilen düzeyde değildir. Katılımcı kültürün bir anda gelişmesi beklenemez. Bu konuda da özendirme ve eğitim çalışmaları yapılmalıdır.
AVRUPA BİRLİĞİ SÜRECİYLE BİRLİKTE
YEREL YÖNETİMLERİN YENİDEN YAPILANDIRLMASI ÇALIŞMALARI DA HIZLANMIŞTIR
Her şeyin bir anda olması beklenemez elbet. Gelişme zaman içinde olacaktır. Ancak gelişmeyi ve değişimi hızlandırmak gerekiyor. Bu da ancak katılım kültürünün gelişmesiyle mümkün olur.
Yerel yönetimler demokrasi okullarıdır. Katılım kültürü yerel yönetimlerle gelişip güçlenecektir. Çıkarılan yeni yasalar, çıkarıldığı tarihte yenilikler getirmiş olsa da aradan geçen süre zarfında değişen koşulların gerisinde kalmaktadır. Değişimin gerisinde kalmadan düzenlemeler yapılmalıdır. Bu ülke, 1950'lerde başlayan kentlere akın konusunda hazırlıksız yakalanmanın bedelini şimdi gecekondulaşmanın yarattığı çarpık kentleşme sorunlarıyla uğraşarak ödemektedir. Bu nedenle yapılacak düzenlemeler, gelişmenin gerisinde kalmamalı, gelişmeyi kolaylaştırmak ve yönlendirmek için önceden yapılmalıdır.
Getirilen düzenlemeler elbet ki dünyadaki çağdaş yerel yönetimler anlayışına Türkiye’nin de katılmak istemesi açısından önemli adımlardır. Ancak, yönetimin yeniden yapılandırılması birkaç düzenlemeyle bir anda gerçekleştirilemeyeceğinden, konu reform süreci olarak görülmelidir.
Yapılan düzenlemelerin başarı düzeyi, kent halkının bilgilendirilmesi, çalışmaların içine çekilmesi, katılımın kolaylaştırılması ve yasal hükümlerin gereğince uygulanmasına bağlıdır. Dinamik belediye, dinamik kent halkıyla olur. Demokrasilerde her atılım, katılımla gerçekleşir. O nedenle “Katılım Olmadan Atılım Olmaz” sözünü yineleyip duruyorum.
TARTIŞARAK KARAR ÜRETMEYİ ÜRETTİĞİMİZ KARARLARA TARTIŞMASIZ UYMAYI ÖĞRENMELİYİZ
Belediye Meclisleri’nde alınan birçok kararda, karar alınırken yeterince tartışılmadığını, ancak tartışmaların uygulama sırasında çıktığını ve uygulamanın zorlaştığını görüyoruz. Katılım kültürü, bir bakıma demokrasi kültürüdür. Demokrasi tek seslilik değildir. Demokrasi ile amaçlanan çok sesliliğin uyumlu birlikteliği olmalıdır. Bunun için, tartışma ve karar üretme kültürünün de gelişmesi gerekiyor. Tartışarak karar üretmeyi ve üretilen kararlara tartışmasız uymayı öğrenmeliyiz. Gelişmiş ülkelerde yasalara uyulurken, geri kalmış ülkelerde yasalar delinmek, çevresinden dolanarak geçilmek istenir.
ETKİN YURTTAŞ KENTLİ YURTTAŞTIR
Yerel yönetimlere ilişkin bu köşe yazısını yazının başında da belirtiğim gibi, etkin yurttaşın kentli olduğunu düşünerek, kentli yurttaş kimliğimle yazmaya çalıştım.
Ülkemizde, Demokrasi ve Yerel Yönetimler, sadece yasal düzenlemelerle değil, kent halkının, karar ve üretim süreçlerinin içinde olmasıyla, katılımın etkinleştirilmesiyle gelişip güçlenecektir. Bu konuda da eğitim şart. Eğitim Gerçekten Şart.
Mustafa Pala
Manisa Birlik Genel Başkanı