Değerli dostlar, bugün 30 Ağustos. 23 Ağustos’ta başlayıp 30 Ağustos’ta zaferle taçlanan ve 13 Eylül’de düşmandan arındırılan yurdumuzun düşmanlardan kurtarılışının yıl dönümü. Kutlu olsun. Başta büyük önder Gazi Mustafa Kemal Atatürk ve kahraman silah arkadaşları ile askerlerimize sonsuz saygı, minnet ve şükanlarımızla… 30 Ağustos Zafer Bayramı Kutlu Olsun.
***
Değerli dostlar, gelelim asıl konumuza. 4 hafta üst üste bu “Kamu Çalışanlarının Toplu Sözleşme” süreci ile ilgili yazı yazdım. Geçen haftaki yazımda da asıl söyleyeceklerimizi toplu sözleşme süreci bittikten sonraya bırakacağımı belirtmiştim.
HAKEM HEYETİNDEN NE ÇIKACAĞI BELLİ
Evet, 3 haftalık toplu sözleşme süreci fiilen bitti. Sözüm ona uzlaşılamadığından(!) iş, son aşama olan hakem heyetine kaldı. Hakem heyetinden ne çıkacağı belli. Daha önceki toplu sözleşme dönemlerinde görmüştük, kamu işvereninin teklifi olduğu gibi kabul edilmişti.
KAMUOYUNUN VE ÜYELERİN GAZINI ALMA ÇABALARI
Toplu sözleşme sürecinin, gerçekten sözleşmeden uzak, söyleşmeye döndüğünü anladık. İyi de bu üç haftalık görüşmelerde, söyleşmelerde neler ele alındı? Ele alınan bu konuların hangilerinde uzlaşıldı, hangilerinde uzlaşılamadı? Kim, ne istedi, istenenlerden hangileri karşılandı? Yetkili konfederasyonun yetkilileri, 128 yeni kazanımla kazanım sayısının 341’e yükseltildiğini söylüyor. Kazanım olarak sunulanlar ne? “… devam edecek.”, “… devam edecek.” Vah, vah, vah ki vah, vah! Kazanım olarak sunulanlar, zaten devlet memurunun Anayasal ve yasal hakkı. Kazanım olarak sunulanların toplu sözleşme masasında söke söke alındığını söylemek, laf cambazlığı, kamuoyunun ve üyelerin gazını alma çabaları.
***
Kazanım olması gereken asıl konulara bakalım. Memurların 7 bin 979 TL olan temel maaşları, piyasa koşulları ve ekonomik gerçeklikler çerçevesinde ele alındı mı? İyileştirilmesi ve yükseltilmesi için düzenleme yapıldı mı? Bugün asgari ücret 11 bin 402 TL iken temel maaşın 7 bin 974 TL olması kabul edilebilir mi? En düşük memur maaşının 22 bin TL olacağı söylendiğinde sendikalar olarak nasıl tepkiler ve istekler oldu? 8 bin 77 TL seyyanen zam yapılırken bunun temel maaşa yapılması gerektiği ile ilgili bir girişimler, öneriler oldu mu?
NEDEN GERÇEKÇİ İSTEKLERLE MASAYA OTURULMAZ?
30-35 yıl çalışan bir memur, emekli olduğunda 15-16 bin TL emekli maaşı alıyor. Bunun böyle olması, temel maaşın çok düşük tutulmasından kaynaklı olduğu bilinmiyor mu? Memurlar için gelir vergisi oranının yüzde 15’e sabitlenmesi için ne kadar ısrarcı olundu? Yine memurlar için vergi dilimi matrahlarının günün ve piyasaların gerçeklerine göre güncellenmesi ve gerekli orana yükseltilmesi için ısrarcı olundu mu? Memur, yan ödemelerle, ek tazminatlarla açlık sınırının üstünde yoksulluk sınırının çok altın yaşam savaşı veriyor. Bu çarpıklığın düzeltilmesi için yeni ve mantıklı çözüm yolları sunuldu mu? Yıllardır yüzdelik oranlarla artış, zam isteğinde bulunan yetkili sendikalar, hala aynı hatayı sürdürmekte, ısrarla yüzde bilmem kaç zam istemekteler. Bu uygulamanın gerçekçi olmadığı, günü kurtarma çabaları olduğu açıkça ortada. Neden gerçekçi isteklerle masaya oturulmaz?
ÖNERİLER NEDEN DİKKATE ALINMAZ, DÜŞÜNÜLMEZ?
Önceki yazılarımda ortalama memur maaşı, ya iki buçuk kat asgari ücret karşılığı ya da 4 kişilik bir ailenin yoksulluk sınırı, olsun, demiştim. Bu ve benzei öneriler neden dikkate alınmaz, düşünülmez? Bir başka konu da özellikle öğretmenlerin kariyer basamakları ile elde ettikleri unvanlar ve unvanlara verilen tazminatları, emekli olunca neden ödenmez? Bu sorun, o toplu sözleşme görüşmelerinde gündeme geldi mi, ele alındı mı? Yine öğretmenlerin büyük umutlarla beklediği; ama beklentileri hiç karşılamayan “Öğretmenlik Meslek Yasası” ele alındı mı? Bu yasanın düzenlenmesi, olması gereken biçime kavuşturulması için bir çaba gösterildi mi?
***
Kamu işvereninin kabul edilemez teklifinden sonra tüm sendikalara çağrı yapılıp hep birlikte iş yavaşlatma ve iş bırakma eylemleri yapılması önerisi gündeme getirildi mi?
Sorular ve sorunlar, art arda sıralanır.
SENDİKALARA GÜVEN KALMAMIŞTIR
O masaya, toplu sözleşme görüşmelerine, olmazsa olmazlarla gelinmesi gerekirdi. İstekler ve beklentiler düşükse, gerçeklerden uzaksa işte böyle kısır döngülerle süreç geçiştirilir.
Yetkili konfederasyonun yetkilileri, 128 yeni kazanımla kazanım sayısının 341’e yükseltildiğini söylüyor, demiştim; bu kazanımlar, kamu çalışanlarının yasal hakkı. Olması ve verilmesi gereken haklar, bir lütuf gibi sunulmamalı. Tüm bu olup bitenlerden sonra sendikalara güven kalmamıştır. “…caktır, …cektir; …malıdır, …melidir,” “… devam edecek.”, söylemlerine kamu çalışanları itibar etmemelidir.
“YÜZDE KAÇ ALACAĞIZ?” DEĞİL; “YÜZDE KAÇ VERECEKLER?”
Son sözümüzü de şöyle söyleyelim. Kamu çalışanları, nasıl bir sendikacılık istediğine karar vermeli ve sonra da bunun mücadelesini hep birlikte yapmalı. Yoksa her toplu sözleşme döneminde “Yüzde kaç alacağız?” değil; “Yüzde kaç verecekler?” deyip sessizce bekleşiriz.
SÖZÜN ÖZÜ:
Sorunları, sorun oluşturanlarla çözemezsiniz. Albert Einstein