Mustafa ATALAY
Köşe Yazarı
Mustafa ATALAY
 

BİZDEKİ YERLEŞMELER

Değerli dostlar, üç hafta üst üste eğitim başarısı ilk 10 içinde olan OECD ülkelerinin öğrencileri liselere nasıl yerleştirdiği ile ilgili araştırma bilgiselini sizlerle paylaştım. Yazımızın sonunda da bizdeki durumu da ele alacağımı belirttim. Şimdi gelelim, bizdeki duruma. Bilindiği gibi liselere yerleştimeler uzunca bir süre sınavla yapıldı. Hatta bu sınavla yapılan yerleştirmelerin en iyisi TEOG dediğimiz sistemdi. Bu TEOG sistemi 2013-2014 eğitim öğretim yılında başladı ve 2017-2018 eğitim öğretim yılında da sonlandırıldı. Yerine ne geldi?   “Adrese Dayalı Yerleştirme” sistemi. Hatta uzunca süre ne yapılacağına, nasıl olacağına karar bile verilemedi. Sonra şu anda uygulanan “Adrese Dayalı Yerleştirme” sistemine geçildi. Bence geçilmemeliydi. Önceki yerleştirme sistemi yani TEOG sürdürülmeliydi. Hatta daha da geliştirilmeliydi. Nasıl mı? Ortaokullarda okutulan ortak ve temel derslerin tümünden merkezi sistemle sınav yapılmalıydı. Bu sınavlar, birinci dönemde iki; ikinci dönemde de iki sınav olmak üzere planlanmalıydı. En önemlisi de ortaokul birinci sınıftan başlayıp son sınıfa kadar tüm sınıflarda uygulanmalıydı. Ortaokul son sınıftaki sınav, önceki sınıf konularını da kapsayacak biçimde çok sorulu ve geniş tabanlı uygulanarak ağırlığı yüzde 60 olmalıydı. Yani önceki yıllara ait sınavların etkisi yüzde 40, son sınıftaki sınavın etkisi yüzde 60 olmalıydı. Böylece daha kapsamlı ve zamana yayılmış bir sürecin değerlendirilmesi ortaya çıkardı. TEOG denilen yerleştirme sistemi maalesef çok mantıklı ve gerçekçi bir neden gösterilmeden uygulamadan kaldırıldı. Yerine de “adrese dayalı yerleştirme” uygulaması getirildi. Getirildi ama sorunlar çözüleceği yerde daha da büyüdü. “Adrese Dayalı Yerleştirme” sistemi belirli okullara yığılma oluştururken özellikle meslek liselerine ilgiyi ve seçeneği azalttı. Anadolu liselerinde sınıf mevcutları 36-42 kişilere ulaşırken meslek liselerinde sınıf mevcutları 15-20’lerde kaldı. Sınıfların ve eğitim ortamlarının sağlıklı ve verimli olabilmesi için sınıf mevcutlarının en fazla 24 kişi olması gerekir. Hele şu “Türkiye Yüzyılı Maarif Modeli” adlı yeni müfredatı uygulayabilmek için sınıf mevcutlarının 18’i geçmemesi gerekiyor. Sağlıklı ve verimli bir eğitim ve okul ortamı sağlayabilmek için bir an önce “Adrese Dayalı Yerleştirme” sisteminden vazgeçilmelidir. Yerine de yukarıda anlattığım gibi bir TEOG sistemi uygulamasına geçilmelidir. Bu sözünü ettiğim TEOG benzeri sisteme geçilemese bile en azından altıncı, yedinci ve sekinci sınıf sonlarında yapılacak bir “Liselere Yerleştirme Sınavı” uygulanmalı ve öğrenciler kendilerini ona göre hazırlamalı. Buradaki ikinci bir sorun da liselerin kontenjanları. Her lisenin kontenjanı önceden belirlenmelidir. Belirli yerlere yığılmaların önüne geçilmelidir. Öğrenciler gidebilecekleri, yerleşebilecekleri liseleri ona göre tercih edebilmeliler. Böylece belirli okullara yığılmalar olmaz, öğrenciler okullara kontenjanları oranında eşit yerleştirilmiş olur. Belirli okullara yığılmalar, orada verimli öğrenme ne öğretme ortamını da ortadan kaldırıyor. Kalabalık sınıflarda yeteri kadar ilgi, etkinlik, uygulama, soru çözme yapılamıyor. İşte bu sistem bu olumsuzlukların önüne geçecektir. Bizler, işin mutfağında olan eğitimciler olarak bu ve buna benzer konularda kafa yoruyor, çözüm üretiyor, öneriler sunuyorsak eğitimin planlayıcıları da bunları düşünüp çözüm üretmeliler. Alanlara çıkıp sorunları ve yaşanan olumsuzlukları yerinde görmeliler. Hiçbir şey, kağıt üzerindeki gibi değil. Hazırlanan raporlara, sözde verilere inanmamak gerekiyor. Çünkü orada yazanlarla, söylenenlerle gerçekler, okul ortamları hiç uyuşmuyor. Böyle yoğunluktan ve yığılmadan kaynaklı, olması gerekenden daha fazla öğrenci sınıflarda bulunurken öbür yanda yeteri kadar öğrencinin tercih etmemesi yüzünden yarı yarıya boş kalan okullar var. Bu, verimsizlik ve israf. Bu verimsizliğin ve israfın önüne bir an önce geçilmeli. İşin bir başka boyutu da 12 yıllık zorunlu eğitim uygulaması. Bu konuyu da başka bir yazımızda ele alacağım. Şimdilik bu kadar. Sözün Özü: Eğitim demek, hem ruh hem de beden güzelliğinini ve mükemmelliğini en üst dereceye kadar geliştirmek demektir. Platon
Ekleme Tarihi: 08 Ekim 2024 - Salı
Mustafa ATALAY

BİZDEKİ YERLEŞMELER

Değerli dostlar, üç hafta üst üste eğitim başarısı ilk 10 içinde olan OECD ülkelerinin öğrencileri liselere nasıl yerleştirdiği ile ilgili araştırma bilgiselini sizlerle paylaştım. Yazımızın sonunda da bizdeki durumu da ele alacağımı belirttim. Şimdi gelelim, bizdeki duruma.

Bilindiği gibi liselere yerleştimeler uzunca bir süre sınavla yapıldı. Hatta bu sınavla yapılan yerleştirmelerin en iyisi TEOG dediğimiz sistemdi. Bu TEOG sistemi 2013-2014 eğitim öğretim yılında başladı ve 2017-2018 eğitim öğretim yılında da sonlandırıldı.

Yerine ne geldi?  

“Adrese Dayalı Yerleştirme” sistemi.

Hatta uzunca süre ne yapılacağına, nasıl olacağına karar bile verilemedi. Sonra şu anda uygulanan “Adrese Dayalı Yerleştirme” sistemine geçildi. Bence geçilmemeliydi. Önceki yerleştirme sistemi yani TEOG sürdürülmeliydi. Hatta daha da geliştirilmeliydi.

Nasıl mı?

Ortaokullarda okutulan ortak ve temel derslerin tümünden merkezi sistemle sınav yapılmalıydı. Bu sınavlar, birinci dönemde iki; ikinci dönemde de iki sınav olmak üzere planlanmalıydı. En önemlisi de ortaokul birinci sınıftan başlayıp son sınıfa kadar tüm sınıflarda uygulanmalıydı. Ortaokul son sınıftaki sınav, önceki sınıf konularını da kapsayacak biçimde çok sorulu ve geniş tabanlı uygulanarak ağırlığı yüzde 60 olmalıydı. Yani önceki yıllara ait sınavların etkisi yüzde 40, son sınıftaki sınavın etkisi yüzde 60 olmalıydı. Böylece daha kapsamlı ve zamana yayılmış bir sürecin değerlendirilmesi ortaya çıkardı. TEOG denilen yerleştirme sistemi maalesef çok mantıklı ve gerçekçi bir neden gösterilmeden uygulamadan kaldırıldı. Yerine de “adrese dayalı yerleştirme” uygulaması getirildi. Getirildi ama sorunlar çözüleceği yerde daha da büyüdü.

“Adrese Dayalı Yerleştirme” sistemi belirli okullara yığılma oluştururken özellikle meslek liselerine ilgiyi ve seçeneği azalttı. Anadolu liselerinde sınıf mevcutları 36-42 kişilere ulaşırken meslek liselerinde sınıf mevcutları 15-20’lerde kaldı.

Sınıfların ve eğitim ortamlarının sağlıklı ve verimli olabilmesi için sınıf mevcutlarının en fazla 24 kişi olması gerekir. Hele şu “Türkiye Yüzyılı Maarif Modeli” adlı yeni müfredatı uygulayabilmek için sınıf mevcutlarının 18’i geçmemesi gerekiyor.

Sağlıklı ve verimli bir eğitim ve okul ortamı sağlayabilmek için bir an önce “Adrese Dayalı Yerleştirme” sisteminden vazgeçilmelidir. Yerine de yukarıda anlattığım gibi bir TEOG sistemi uygulamasına geçilmelidir. Bu sözünü ettiğim TEOG benzeri sisteme geçilemese bile en azından altıncı, yedinci ve sekinci sınıf sonlarında yapılacak bir “Liselere Yerleştirme Sınavı” uygulanmalı ve öğrenciler kendilerini ona göre hazırlamalı.

Buradaki ikinci bir sorun da liselerin kontenjanları. Her lisenin kontenjanı önceden belirlenmelidir. Belirli yerlere yığılmaların önüne geçilmelidir. Öğrenciler gidebilecekleri, yerleşebilecekleri liseleri ona göre tercih edebilmeliler. Böylece belirli okullara yığılmalar olmaz, öğrenciler okullara kontenjanları oranında eşit yerleştirilmiş olur.

Belirli okullara yığılmalar, orada verimli öğrenme ne öğretme ortamını da ortadan kaldırıyor. Kalabalık sınıflarda yeteri kadar ilgi, etkinlik, uygulama, soru çözme yapılamıyor. İşte bu sistem bu olumsuzlukların önüne geçecektir.

Bizler, işin mutfağında olan eğitimciler olarak bu ve buna benzer konularda kafa yoruyor, çözüm üretiyor, öneriler sunuyorsak eğitimin planlayıcıları da bunları düşünüp çözüm üretmeliler. Alanlara çıkıp sorunları ve yaşanan olumsuzlukları yerinde görmeliler. Hiçbir şey, kağıt üzerindeki gibi değil. Hazırlanan raporlara, sözde verilere inanmamak gerekiyor. Çünkü orada yazanlarla, söylenenlerle gerçekler, okul ortamları hiç uyuşmuyor. Böyle yoğunluktan ve yığılmadan kaynaklı, olması gerekenden daha fazla öğrenci sınıflarda bulunurken öbür yanda yeteri kadar öğrencinin tercih etmemesi yüzünden yarı yarıya boş kalan okullar var. Bu, verimsizlik ve israf. Bu verimsizliğin ve israfın önüne bir an önce geçilmeli.

İşin bir başka boyutu da 12 yıllık zorunlu eğitim uygulaması.

Bu konuyu da başka bir yazımızda ele alacağım.

Şimdilik bu kadar.

Sözün Özü:

Eğitim demek, hem ruh hem de beden güzelliğinini ve mükemmelliğini en üst dereceye kadar geliştirmek demektir. Platon

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve manisadenge.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.