Mustafa PALA
Köşe Yazarı
Mustafa PALA
 

ÖFKE, YOK SAYMA VE LİNÇ

Öfkelendiğimiz, öfkemizi denetleyemediğimiz anlarımız oluyor her zaman. Öfke üzerine söylenmiş atasözlerimiz bile vardır, “öfkeyle kalkan zararla oturur” gibi. Öfke kontrolünü zor olsa da öğrenmemiz gerekiyor. Susku, insanlar arasındaki iletişimi kuramadığı zaman, çözümsüzlük, gerilim ve öfke üretir. Onda kendi halini anlatmak ve başkalarının haline kulak vermek söz konusu değildir. Susku bir iletişimsizlik biçimine, bir tür ötekini yok saymaya dönüştü mü, yıkıcı, kaba ve vahşi bir tutum haline geliyor maalesef. Bir kişiyi yok saymak, yok sayılanı cezalandırmaktır, şiddet uygulamaktır: Evdeki, okuldaki, sokaktaki, işyerindeki, stadyumdaki şiddet. Kişiyi yok saymak ileri düzeyde iletişim sorunu yaşayanların iletişim biçimidir. SUSMAK Susmanın da en az konuşmak kadar, hatta konuşmaktan daha derin anlamlar taşıdığı iletişim durumları vardır. Susmayı öğrenmek, konuşmayı öğrenmekten daha zor ve daha sabır isteyen bir iştir. Susmanın, kendi bağlamı ve ruh hali içinde bir iletişim biçimi olduğu açıktır. Öyle ki, kimi durumlarda, konuşmanın başaramadığını suma başarabilir. Susma da kimi zaman acı, kimi zaman tatlı bir iletişim biçimidir. Ama her zaman baştan sona örtük bir anlam taşımaz; anlamsızlığı, boşluğu imlediği durumlar da vardır. Susma, insanlar arasındaki iletişimi kuramadığı zaman, çözümsüzlük, gerilim ve öfke üretir. Onda kendi halini anlatmak ve başkalarının haline kulak vermek söz konusu değildir. Susma bir iletişimsizlik biçimine, bir tür ötekini yok saymaya dönüştü mü, yıkıcı, kaba ve vahşi bir tutum haline gelir. Genelde insanlar öfke ile ilgili olarak ne kadar sıkıntıları olsa da genellikle bunu kabul edip konuyla ilgili yardım istemek yerine öfke ve benzen duygularını daha çok bastırmaya, inkar etmeye ve yok saymaya çalışırlar Bir çok çalışmada sağlıklı biçimde ifade edilemeyen ve bastırılmaya çalışılan öfkenin ise kronik kalp damar hastalıklarına, baş ağrısına, yüksek tansiyona ve mide hastalıklarına yol açarak kışının fiziksel sağlığı için ciddi tehditler oluşturduğu tanımlanmaktadır Öfkenin ne bastırılması ne de inkar edilmesi sağlıklı ve etkili bir ifade yolu olarak görülmemektedir Sonuçta her tur öfkenin kişiyi uyarıcı, koruyucu veya harekete geçirici bir işlevi vardır. Dolayısıyla öfke organizmayı bir problem olduğunda uyarır ve kendisine zarar verici veya saldırgan davranma eğiliminden kişiyi haberdar etmede etkin bir rol oynar Öfkenin sağlıklı olarak yaşanıp ve yönetilebilmesi için kabul edilmesi, nedenlerinin ve biçiminin anlaşılması ve kesinlikle saldırgan biçimlerde ifadesinin kontrol edilmesi gereklidir. Bir kişiyi yok sayma, küçük görme, kabaran öfkenin linçe dönüştüğü durumlarda olur. Kişi yok saymayı, konuşmamayı yeterli görmez daha çok zarar vermek isterse linç gündeme gelir. Linç olayının mutlaka ölümle sonuçlanması gerekmez cezalandırmayı uzatmakta bir linçtir bence.  Linç, hiçbir adil yargılama olmadan insanları cezalandırma yöntemidir. Linç aslında sağlıklı bir yargılamanın olmadığı gibi, bir ceza yöntemi olarak da ağır bir cezadır ve öldürücüdür. İlk olarak 18. yüzyılda Amerika'da görülmüştür. İsmini Charles Lynch'den alır. Lynchler'in ikisi asker, diğeri de büyük toprak sahibidir. O dönem altın arayıcılığının ve bununla birlikte hırsızlığın da yoğun olduğu bir dönemdir. Bu dönemde hırsızlar ve Kızılderililer için alınmış şeriflerin ve başka güvenlik sağlayanların özellikle olmadığı yerlerde yapılmıştır. İnsana barışma yakışır KİN VE NEFRET İNSAN YÜREĞİNE YÜKTÜR Toplum olarak, konuşma ortaklaşa çözüm bulma yeteneklerimizi yitirmiş durumdayız. Çok çabuk kırılıyor ve kırıyoruz insanları. Sevginin yerini giderek öfkenin yer aldığına tanık oluyoruz. Kin ve nefret yüreğimize yüktür atabilmeyi başarabilsek yerini sevginin dolduracağını, yüzümüzdeki gerginliğin sevgiye dönüşeceğini görür hem kendimizi hem de çevremizi mutlu edebiliriz aslında. Şair olmasam da arada bir şiir yazdığım oluyor. Son yazdığım şiirimi paylaşıyorum okuyucularımla: BEN BİR ZEYTİN AĞACIYIM Ben yetişkin bir zeytin ağacıyım Manisa kırsalında Ürün verir dururum Dallarımı kırsanız da Sıkılır yağ olurum Siz gidersiniz Ben yerimde dururum Çektiğimi ben bilirim Bir de yakınlarım Aldırmam Ben işime bakarım Ürün veririm Kökü toprakta Başı göklerde Bir zeytin ağacıyım Üretim der Sevgi der Barış der dururum Güvercinlere tünek olurum İşim var benim İşim biterse işim biter bilirim Üretirsen Ne can eskin ne ten Nede benim olan bu beden Eskimize ben istemezsem Baltayla gelmeyin üstüme Ürün veren Bir zeytin ağacıyım ben  
Ekleme Tarihi: 17 Mart 2022 - Perşembe
Mustafa PALA

ÖFKE, YOK SAYMA VE LİNÇ

Öfkelendiğimiz, öfkemizi denetleyemediğimiz anlarımız oluyor her zaman. Öfke üzerine söylenmiş atasözlerimiz bile vardır, “öfkeyle kalkan zararla oturur” gibi. Öfke kontrolünü zor olsa da öğrenmemiz gerekiyor.

Susku, insanlar arasındaki iletişimi kuramadığı zaman, çözümsüzlük, gerilim ve öfke üretir. Onda kendi halini anlatmak ve başkalarının haline kulak vermek söz konusu değildir. Susku bir iletişimsizlik biçimine, bir tür ötekini yok saymaya dönüştü mü, yıkıcı, kaba ve vahşi bir tutum haline geliyor maalesef. Bir kişiyi yok saymak, yok sayılanı cezalandırmaktır, şiddet uygulamaktır: Evdeki, okuldaki, sokaktaki, işyerindeki, stadyumdaki şiddet. Kişiyi yok saymak ileri düzeyde iletişim sorunu yaşayanların iletişim biçimidir.

SUSMAK

Susmanın da en az konuşmak kadar, hatta konuşmaktan daha derin anlamlar taşıdığı iletişim durumları vardır. Susmayı öğrenmek, konuşmayı öğrenmekten daha zor ve daha sabır isteyen bir iştir. Susmanın, kendi bağlamı ve ruh hali içinde bir iletişim biçimi olduğu açıktır. Öyle ki, kimi durumlarda, konuşmanın başaramadığını suma başarabilir. Susma da kimi zaman acı, kimi zaman tatlı bir iletişim biçimidir. Ama her zaman baştan sona örtük bir anlam taşımaz; anlamsızlığı, boşluğu imlediği durumlar da vardır. Susma, insanlar arasındaki iletişimi kuramadığı zaman, çözümsüzlük, gerilim ve öfke üretir. Onda kendi halini anlatmak ve başkalarının haline kulak vermek söz konusu değildir. Susma bir iletişimsizlik biçimine, bir tür ötekini yok saymaya dönüştü mü, yıkıcı, kaba ve vahşi bir tutum haline gelir.

Genelde insanlar öfke ile ilgili olarak ne kadar sıkıntıları olsa da genellikle bunu kabul edip konuyla ilgili yardım istemek yerine öfke ve benzen duygularını daha çok bastırmaya, inkar etmeye ve yok saymaya çalışırlar Bir çok çalışmada sağlıklı biçimde ifade edilemeyen ve bastırılmaya çalışılan öfkenin ise kronik kalp damar hastalıklarına, baş ağrısına, yüksek tansiyona ve mide hastalıklarına yol açarak kışının fiziksel sağlığı için ciddi tehditler oluşturduğu tanımlanmaktadır Öfkenin ne bastırılması ne de inkar edilmesi sağlıklı ve etkili bir ifade yolu olarak görülmemektedir Sonuçta her tur öfkenin kişiyi uyarıcı, koruyucu veya harekete geçirici bir işlevi vardır. Dolayısıyla öfke organizmayı bir problem olduğunda uyarır ve kendisine zarar verici veya saldırgan davranma eğiliminden kişiyi haberdar etmede etkin bir rol oynar Öfkenin sağlıklı olarak yaşanıp ve yönetilebilmesi için kabul edilmesi, nedenlerinin ve biçiminin anlaşılması ve kesinlikle saldırgan biçimlerde ifadesinin kontrol edilmesi gereklidir.

Bir kişiyi yok sayma, küçük görme, kabaran öfkenin linçe dönüştüğü durumlarda olur. Kişi yok saymayı, konuşmamayı yeterli görmez daha çok zarar vermek isterse linç gündeme gelir. Linç olayının mutlaka ölümle sonuçlanması gerekmez cezalandırmayı uzatmakta bir linçtir bence. 

Linç, hiçbir adil yargılama olmadan insanları cezalandırma yöntemidir. Linç aslında sağlıklı bir yargılamanın olmadığı gibi, bir ceza yöntemi olarak da ağır bir cezadır ve öldürücüdür. İlk olarak 18. yüzyılda Amerika'da görülmüştür. İsmini Charles Lynch'den alır. Lynchler'in ikisi asker, diğeri de büyük toprak sahibidir. O dönem altın arayıcılığının ve bununla birlikte hırsızlığın da yoğun olduğu bir dönemdir. Bu dönemde hırsızlar ve Kızılderililer için alınmış şeriflerin ve başka güvenlik sağlayanların özellikle olmadığı yerlerde yapılmıştır.

İnsana barışma yakışır

KİN VE NEFRET İNSAN YÜREĞİNE YÜKTÜR

Toplum olarak, konuşma ortaklaşa çözüm bulma yeteneklerimizi yitirmiş durumdayız. Çok çabuk kırılıyor ve kırıyoruz insanları. Sevginin yerini giderek öfkenin yer aldığına tanık oluyoruz.

Kin ve nefret yüreğimize yüktür atabilmeyi başarabilsek yerini sevginin dolduracağını, yüzümüzdeki gerginliğin sevgiye dönüşeceğini görür hem kendimizi hem de çevremizi mutlu edebiliriz aslında.

Şair olmasam da arada bir şiir yazdığım oluyor. Son yazdığım şiirimi paylaşıyorum okuyucularımla:

BEN BİR ZEYTİN AĞACIYIM

Ben yetişkin bir zeytin ağacıyım
Manisa kırsalında
Ürün verir dururum
Dallarımı kırsanız da
Sıkılır yağ olurum
Siz gidersiniz
Ben yerimde dururum
Çektiğimi ben bilirim
Bir de yakınlarım
Aldırmam
Ben işime bakarım
Ürün veririm
Kökü toprakta
Başı göklerde
Bir zeytin ağacıyım
Üretim der
Sevgi der
Barış der dururum
Güvercinlere tünek olurum
İşim var benim
İşim biterse işim biter bilirim
Üretirsen
Ne can eskin ne ten
Nede benim olan bu beden
Eskimize ben istemezsem
Baltayla gelmeyin üstüme
Ürün veren
Bir zeytin ağacıyım ben




 

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve manisadenge.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.