Mustafa PALA
Köşe Yazarı
Mustafa PALA
 

SİVİL TOPLUM: KATILIMCI BELEDİYECİLİK

Uzun zamandır, Sivil Toplum, Yerel Yönetimler, Kent Konseyleri ve Katılım üzerine düşüncelerimi konuşarak yazarak paylaşıyorum. Yazdıklarım akademik yazılar değil elbet, elli yıllık kooperatifçilik ve sivil toplum deneyimlerimin içinden damıttığım ve okuyarak edindiğim düşünceler sadece. *** Bugün de sivil toplum ve yerel yönetim ilişkileri üzerine yazmak için oturdum bilgisayarın başına. Bu yazımda az okunur, çünkü birçok insan bu konulara karşı çok ilgisiz bunlara ağır gelir diye düşünüyorum. Ülkemizde okuyanların sayısı çok az maalesef.  Yapacak bir şey yok. Her yazılan okunacak diye de bir şart yok. Ancak, insan üzülüyor. Birlik beraberlik diyorsun es geçiliyor. Ortak sorunları ortaklaşa çözelim diyorsun dinleyen olmuyor. Hadi panel, konferans, çalıştay gibi etkinlikler düzenleyelim diyorsun, salonlar boş kalıyor. Sanki çok etkinlik düzenlemiş gibi “Yaptık da ne oldu diyorlar?” Yaptığı falan yok ha… Yapmış gibi konuşuyor işte. Bilgiçlik taslıyor. Evet, arada bir toplantılar etkinlikler düzenleniyor. Bir kişi konuşuyor etkin olanda konuşan oluyor sadece, dinleyici diye getirilenlerin hepsi edilgen çoğu bitse de gitsek diye geçiriyor içinden. Salondakilere hiç konuşma soru sorma görüş belirtme hakkı verilmiyor. Bırak konuşsun kardeşim, konuşsun özgüveni artsın. Ancak insanlarımızın çoğunluğu okumuyor ki konuşsun. İnsanların düşe kalka büyüdüğü gibi insanlarda saçmalaya saçmalaya doğru konuşmayı öğrenecekler elbet. Yazıya iyi bir giriş olmada, aslında Sivil Toplum katılımcı belediyecilik üzerine yazmak istiyorum SİVİL TOPLUM YEREL YÖNETİM İLİŞKİLERİ Dünyamız süratli bir şekilde bilgi toplumuna geçiş aşamasını yaşarken, biz sanayi toplumunun ürünü olan temsili demokrasiyi bile uygulamaktan uzak şekilde yaşarken, kendimizi tanımlamaya karşılaştığımız sorunları çözecek bir kurtarıcı beklemeye devam ediyoruz. İçin dolduramadığımız sivil katılım, katılımcı demokrasi, kent konseyi gibi kavramları tekrarlayarak oyalanıp duruyoruz.    Toplumun büyük bir kesimi, hatta ülkemizdeki üniversitelerin birçoğu bile bu gelişmelere karşı çok ilgisiz, ilgisiz olunca da bilgisiz olması kaçınılmaz bir sonuç oluyor. Sivil Toplum konusunu düşünenler olarak, hepimizin kafasında yarım yamalak ayrı bir sivil toplum tanımı var.  *** Yaşanan küreselleşme olgusu sonucunda sınırların önemini kaybetmesi ve ülkelerin dışa kapalı olmaktan çıkması, bütün ülkeleri dünyada yaşananların ve değişik kesimlerde alınan kararların etkisine açık hale getirmekte olduğunu görüyoruz. Günümüzde bir ülkede yaşayanların hayatları sadece o ülkede alınan kararlara bağlı olmaktan çıkmış ve temsili demokrasi, dayanaklarını kaybetmeye başlamıştır. Küreselleşmeyle birlikte günümüzde evrensel insan hakları önem kazanmış, farklılıkların korunması, farklı olarak bir arada yaşama, temel hürriyetlere saygı ve azınlığın çoğunluğa karşı korunması konularında evrensel bir uzlaşı oluşmuş, demokrasinin tanımında da yer alan “çeşitliliklere izin veren bir rejim” ifadesi öne çıkmaktadır. Bu gelişmelerin farkında olanlar savunanlar henüz azınlıkta olduğum görülüyor. Bu konulara karşı yurttaşlarımızın ilgisi nasıl çoğaltılır, yurttaşlarımız nasıl soran sorgulayan, katılan yurttaşlar haline gelir sorusuna hep birlikte yanıt aramalıyız. Buna yapacak olanlar sayımız ve etkimiz az olsa da STK’lar ve etkin yurttaşlardır… UZLAŞI OLMADAN OLMAZ Günümüzde, gelişkin demokrasilerde, demokrasi anlayışının odağında, seçim süreçlerinin yerini, kamu alanında var olan uzlaşılar almıştır. Demokratik süreçlerde hedeflenen, siyasal gücü kimin kullanacağı değil, toplum içerisinde oluşacak “uzlaşı” olmuştur. Değişen demokrasi anlayışı ile bireylerin taleplerinin çeşitliliğine olanak verilmiştir. Bu çeşitlilik içerisinde, birbiriyle anlaşan, konsensüse varabilen bireyler küçük kamu alanları oluşturmaya başlamış ve oluşan bu kamu alanları sayesinde de bireyler topluma hizmet etme, kamu mal ve hizmeti üretme olanağı bulmuşlardır. Günümüzde demokratik bir anlayış içerisinde oluşturulan bu alanlar Sivil Toplum Kuruluşları (STK) adını almaktadır. SİVİL TOPLUM KURULUŞLARI STK’lar sayesinde bireyler, kamusal özne olmanın ve bu yolla da yaşamlarını anlamlı kılmanın yolunu bulmuşlardır Artık birey verilen hizmetleri sadece tüketen değil, özellikle yerel ölçekte üretimde bulunup üretilen hizmetler içerisinde sorumluluk alan, katılımcı ve aktif bir yurttaş kimliğine doğru yol almaktadır. Bireyler sivil toplum örgütlerinin bünyesinde gönüllü katılımda bulunarak kamu hizmeti üretebilmektedirler. Geniş kapsamlı bir konuyu, bir köşe yazısının boyutları içinde anlatabilmek mümkün değil. Ben sadece ufak değinmeler yaptım. SONUÇ OLARAK Küreselleşme ile birlikte gündeme gelen yeni kamu yönetimi anlayışı ile merkezden yerele yetki devirleri de artmıştır. Bu devirler sonucunda yerel yönetimler, merkezi yönetimin sunduğu hizmetleri sunmaya başlamış hatta buna ek olarak; insan hakları ve demokrasi alanında yaşanan değişim ve teknolojik alandaki gelişmelerle ortaya çıkan yeni taleplerle karşı karşıya gelmişlerdir. Bu ağır ve kapsamlı yük sonucunda, yeni bir yönetim anlayışı olan ve çeşitli baskı odakları, gruplar, STK’ları ve sermayenin işbirliğinden oluşan yönetişim kavramı ortaya çıkmıştır. Yönetişim içerisinde ise halkın yönetime katılma adına oluşturduğu STK’lar önemli bir yer tutmuştur. Ortaya çıkan yeni yönetim anlayışı ve çoğulcu/katılımcı demokrasilerin yerleşmesiyle birlikte yerel yönetimlerinin meşruiyet zeminlerinde de değişim yaşanmıştır. Temsili demokrasi anlayışı içerisinde yönetimlerin faaliyetlerini sadece yasalara dayandırması yeterli olurken bu yeni durumda STK’larının da güç kazanmasıyla meşruiyet için yasallık yeterli olmamaya başlamıştır. Yerel ölçekte etkinliği bulunan STK’ların görüşlerinin alınması hatta yönetişim içerisindeki diğer paydaşların, aktörlerin de katılımları gerekli hale gelmiştir. *** Yurttaşların karar süreçlerine katılmalarını, katılımcı demokrasinin gelişmesini savunacak siyasi parti ya da partiler olmalı, Katılımcı Demokrasiyi yerel düzeyde hayata geçirecek belediyeler olmalı ve daha önemlisi bunları isteyen etkin yurttaşlar ve etkin STK’lar olmalı. Geçte olsa olacak elbet. Bir gün gelecek sesimiz daha gür çıkacak; Bir gün gelecek STK’lar daha etkin olacak, buna inanmamız, çok çalışmamız ve başarmamız gerekiyor. Sıkıntılar yaşayacağız, dışlanacağız, hatta hakkımızda davalar açılacak, sıkıntılar yaşatılacak. Ancak biz etkin yurttaşlar olarak çalışacağız ve başaracağız. Büyük usta Nazım’ın dediği gibi, ben yanmasam, sen yanmasan, biz yanmasak nasıl çıkar karanlıklar aydınlığa?  
Ekleme Tarihi: 31 Temmuz 2024 - Çarşamba
Mustafa PALA

SİVİL TOPLUM: KATILIMCI BELEDİYECİLİK

Uzun zamandır, Sivil Toplum, Yerel Yönetimler, Kent Konseyleri ve Katılım üzerine düşüncelerimi konuşarak yazarak paylaşıyorum. Yazdıklarım akademik yazılar değil elbet, elli yıllık kooperatifçilik ve sivil toplum deneyimlerimin içinden damıttığım ve okuyarak edindiğim düşünceler sadece.

***

Bugün de sivil toplum ve yerel yönetim ilişkileri üzerine yazmak için oturdum bilgisayarın başına. Bu yazımda az okunur, çünkü birçok insan bu konulara karşı çok ilgisiz bunlara ağır gelir diye düşünüyorum. Ülkemizde okuyanların sayısı çok az maalesef.  Yapacak bir şey yok. Her yazılan okunacak diye de bir şart yok. Ancak, insan üzülüyor. Birlik beraberlik diyorsun es geçiliyor. Ortak sorunları ortaklaşa çözelim diyorsun dinleyen olmuyor. Hadi panel, konferans, çalıştay gibi etkinlikler düzenleyelim diyorsun, salonlar boş kalıyor. Sanki çok etkinlik düzenlemiş gibi “Yaptık da ne oldu diyorlar?” Yaptığı falan yok ha… Yapmış gibi konuşuyor işte. Bilgiçlik taslıyor. Evet, arada bir toplantılar etkinlikler düzenleniyor. Bir kişi konuşuyor etkin olanda konuşan oluyor sadece, dinleyici diye getirilenlerin hepsi edilgen çoğu bitse de gitsek diye geçiriyor içinden. Salondakilere hiç konuşma soru sorma görüş belirtme hakkı verilmiyor. Bırak konuşsun kardeşim, konuşsun özgüveni artsın. Ancak insanlarımızın çoğunluğu okumuyor ki konuşsun. İnsanların düşe kalka büyüdüğü gibi insanlarda saçmalaya saçmalaya doğru konuşmayı öğrenecekler elbet. Yazıya iyi bir giriş olmada, aslında Sivil Toplum katılımcı belediyecilik üzerine yazmak istiyorum

SİVİL TOPLUM YEREL YÖNETİM İLİŞKİLERİ

Dünyamız süratli bir şekilde bilgi toplumuna geçiş aşamasını yaşarken, biz sanayi toplumunun ürünü olan temsili demokrasiyi bile uygulamaktan uzak şekilde yaşarken, kendimizi tanımlamaya karşılaştığımız sorunları çözecek bir kurtarıcı beklemeye devam ediyoruz. İçin dolduramadığımız sivil katılım, katılımcı demokrasi, kent konseyi gibi kavramları tekrarlayarak oyalanıp duruyoruz.    Toplumun büyük bir kesimi, hatta ülkemizdeki üniversitelerin birçoğu bile bu gelişmelere karşı çok ilgisiz, ilgisiz olunca da bilgisiz olması kaçınılmaz bir sonuç oluyor. Sivil Toplum konusunu düşünenler olarak, hepimizin kafasında yarım yamalak ayrı bir sivil toplum tanımı var. 

***

Yaşanan küreselleşme olgusu sonucunda sınırların önemini kaybetmesi ve ülkelerin dışa kapalı olmaktan çıkması, bütün ülkeleri dünyada yaşananların ve değişik kesimlerde alınan kararların etkisine açık hale getirmekte olduğunu görüyoruz. Günümüzde bir ülkede yaşayanların hayatları sadece o ülkede alınan kararlara bağlı olmaktan çıkmış ve temsili demokrasi, dayanaklarını kaybetmeye başlamıştır. Küreselleşmeyle birlikte günümüzde evrensel insan hakları önem kazanmış, farklılıkların korunması, farklı olarak bir arada yaşama, temel hürriyetlere saygı ve azınlığın çoğunluğa karşı korunması konularında evrensel bir uzlaşı oluşmuş, demokrasinin tanımında da yer alan “çeşitliliklere izin veren bir rejim” ifadesi öne çıkmaktadır. Bu gelişmelerin farkında olanlar savunanlar henüz azınlıkta olduğum görülüyor. Bu konulara karşı yurttaşlarımızın ilgisi nasıl çoğaltılır, yurttaşlarımız nasıl soran sorgulayan, katılan yurttaşlar haline gelir sorusuna hep birlikte yanıt aramalıyız. Buna yapacak olanlar sayımız ve etkimiz az olsa da STK’lar ve etkin yurttaşlardır…

UZLAŞI OLMADAN OLMAZ

Günümüzde, gelişkin demokrasilerde, demokrasi anlayışının odağında, seçim süreçlerinin yerini, kamu alanında var olan uzlaşılar almıştır. Demokratik süreçlerde hedeflenen, siyasal gücü kimin kullanacağı değil, toplum içerisinde oluşacak “uzlaşı” olmuştur. Değişen demokrasi anlayışı ile bireylerin taleplerinin çeşitliliğine olanak verilmiştir. Bu çeşitlilik içerisinde, birbiriyle anlaşan, konsensüse varabilen bireyler küçük kamu alanları oluşturmaya başlamış ve oluşan bu kamu alanları sayesinde de bireyler topluma hizmet etme, kamu mal ve hizmeti üretme olanağı bulmuşlardır. Günümüzde demokratik bir anlayış içerisinde oluşturulan bu alanlar Sivil Toplum Kuruluşları (STK) adını almaktadır.

SİVİL TOPLUM KURULUŞLARI

STK’lar sayesinde bireyler, kamusal özne olmanın ve bu yolla da yaşamlarını anlamlı kılmanın yolunu bulmuşlardır Artık birey verilen hizmetleri sadece tüketen değil, özellikle yerel ölçekte üretimde bulunup üretilen hizmetler içerisinde sorumluluk alan, katılımcı ve aktif bir yurttaş kimliğine doğru yol almaktadır. Bireyler sivil toplum örgütlerinin bünyesinde gönüllü katılımda bulunarak kamu hizmeti üretebilmektedirler. Geniş kapsamlı bir konuyu, bir köşe yazısının boyutları içinde anlatabilmek mümkün değil. Ben sadece ufak değinmeler yaptım.

SONUÇ OLARAK

Küreselleşme ile birlikte gündeme gelen yeni kamu yönetimi anlayışı ile merkezden yerele yetki devirleri de artmıştır. Bu devirler sonucunda yerel yönetimler, merkezi yönetimin sunduğu hizmetleri sunmaya başlamış hatta buna ek olarak; insan hakları ve demokrasi alanında yaşanan değişim ve teknolojik alandaki gelişmelerle ortaya çıkan yeni taleplerle karşı karşıya gelmişlerdir. Bu ağır ve kapsamlı yük sonucunda, yeni bir yönetim anlayışı olan ve çeşitli baskı odakları, gruplar, STK’ları ve sermayenin işbirliğinden oluşan yönetişim kavramı ortaya çıkmıştır. Yönetişim içerisinde ise halkın yönetime katılma adına oluşturduğu STK’lar önemli bir yer tutmuştur. Ortaya çıkan yeni yönetim anlayışı ve çoğulcu/katılımcı demokrasilerin yerleşmesiyle birlikte yerel yönetimlerinin meşruiyet zeminlerinde de değişim yaşanmıştır. Temsili demokrasi anlayışı içerisinde yönetimlerin faaliyetlerini sadece yasalara dayandırması yeterli olurken bu yeni durumda STK’larının da güç kazanmasıyla meşruiyet için yasallık yeterli olmamaya başlamıştır. Yerel ölçekte etkinliği bulunan STK’ların görüşlerinin alınması hatta yönetişim içerisindeki diğer paydaşların, aktörlerin de katılımları gerekli hale gelmiştir.

***

Yurttaşların karar süreçlerine katılmalarını, katılımcı demokrasinin gelişmesini savunacak siyasi parti ya da partiler olmalı, Katılımcı Demokrasiyi yerel düzeyde hayata geçirecek belediyeler olmalı ve daha önemlisi bunları isteyen etkin yurttaşlar ve etkin STK’lar olmalı. Geçte olsa olacak elbet. Bir gün gelecek sesimiz daha gür çıkacak; Bir gün gelecek STK’lar daha etkin olacak, buna inanmamız, çok çalışmamız ve başarmamız gerekiyor. Sıkıntılar yaşayacağız, dışlanacağız, hatta hakkımızda davalar açılacak, sıkıntılar yaşatılacak. Ancak biz etkin yurttaşlar olarak çalışacağız ve başaracağız. Büyük usta Nazım’ın dediği gibi, ben yanmasam, sen yanmasan, biz yanmasak nasıl çıkar karanlıklar aydınlığa?

 

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve manisadenge.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.