Hayaller ya da hedefler hayatı daha eğlenceli ve insanı dinç tutan şeylerdir. Bu konuda biraz gözlem yaptım. Annemin arkadaşlarına göz gezdirdim. Hepsinin bir hayali var. Ama hiçbirinin ki kendine dair değil. Çocuklarının iş bulması, okuması, evlenmesi ya da maddi gelir getirecek tarlaların, evlerin satılması gibi gibi şeyler.
*
Bizim toplum olarak yıllardan bu yana gelen bir algımız var, ‘’önce sen, sonra ben.’’ Evet bu evlat için geçerli olabilir. Ama oda bir yere kadar. 18’inden sonra devlet tarafından reşit sayılan bir birey oluyor evlatlarımız. Sorumlulukları ölünceye kadar bitmeyecek olsa da, bir yerden sonra sorumluklarını dışarıdan izleyerek, yardım gereken zamanlarda yardım etmek, hem daha sağlıklı olur hem de kendisini nasıl yönetmesi gerektiğini öğrenecektir. Çocuklarımızı o kadar çok dünya haline getirip etrafında dönüyoruz ki, en ufak bir yanlış arkadaşlıkta ‘kendi olmak, ayakları üstünde durmak’ adı altında evden kaçıyorlar. Daha sonra da diyoruz ki; ‘’ben senin için nelerden vazgeçtim, ne fedakarlıklar yaptım.’’ Bunu diyerek, çocuğun sırtına ekstradan suçlama duygusunu da yüklüyoruz. Şimdi size soruyorum, kaç hayalimizi ya da hedefimizi evladımız, eşimiz ya da maddi sebeplerden dolayı erteledik? Saymakla bitiremeyecekleriniz olacaktır aranızda.
PEKİ ELDE NE VAR?
Sorumlulukları da ihmal etmeden, hayatı bizimde yaşadığımızı unutmadan yaşamı sürdüremez miyiz? Buna bir örnek vereyim;
Lise terk bir kadının boşanması, hem toplum baskısı, hem de ekonomik sebeplerden dolayı çok zor durumda kalmasına sebep oluyor. Bu kadın varsayalım ki, lisede eşini sevdiği için okulu bırakıp, eşine kaçmış ve birde 3 çocuk yapmışsa, kendine ‘’En azından kolumda altın bileziğim olsaydı’’ der mi? Demez mi? Peki bu altın bilezik için geç mi kaldı? Hayır. O kadın hayatının en büyük tecrübelerinden birini edinerek, daha büyük bir güç ile her şeyi başarabilecek hale geldi.
*
Okumasa da evden gelir elde edebilir. Elinden geleni yapar ve işini büyütüp muhteşem bir iş kadını da olabilir. Sizlere okumamış ama kendi yeteneklerini keşfederek tanınmış kişilerden örnekler vereyim;
EBRU GÜNDEŞ
İlkokul diplomasını aldıktan sonra ekonomik nedenlerden dolayı okulu bırakmış ve bir konfeksiyon da çalışmaya başlamış.
ADİLE NAŞİT
Babasının ölümünün ardından okul hayatına son verip oyunculuğa başlamış.
EROL TAŞ
Okul çağında ailesine yardımcı olmak için okulunu bıraktı.
FATMA GİRİK
Ailesine yardımcı olmak için ilkokul ikinci sınıfta okulunu bırakmak zorunda kaldı.
Buna benzer birçok ünlü olmuş isim var. Yazdığım kişilerin hiçbiri ailesinin özel aldırdığı şan ya da oyunculuk dersi ile bir yerlere gelmemişler. Hayat onlara en zoru yaşatarak mükafatlandırmış.
*
Hayat bize bazen en zoru yaşatarak mucizeleri yaşatır. Bizde zor zamanlarımızda daha gayretli olarak, hayatı daha sıkı tutarak yeni benliğimiz ile ayakta kalmayalım? Söyleyin bana biz neden yapamayalım?