Kahvehanelere sık sık giderim. Orada birçok hayat bulurum. Hikaye dinlerim. Bu hikayeler yaşanmış olduğu için daha çok anlamlı hale gelir.
***
Şu an memleketim Kütahya/Tavşanlıdayım. Bir kıraathaneye geldim ve oturdum. İnsanlar ilk baş yadırgasalar da zamanla yazar kimliğimi kullanarak onlardan bir çok hikaye dinledim. Bunların bir tanesi beni çok etkiledi onu sizlerle paylaşmak istedim.
***
Bir amca kendisi 50 yaşında. Ama görseniz 70 dersiniz. Hayatın bütün acımasız çemberinde geçerek bu yaşa gelmiş. Eşinin hastalığı ile başlamış her şey. Buranın köyünde yıllar öncesinde severek evlendiği eşinden 2 çocuğu olmuş. Çocukların yaş aralığı birbirine yakın olduğu için yetiştirme konusunda biraz endişe ederken, üstüne eşinin hastalığı çıkmış.
***
Büyük kızı 1.5 küçük kızı 5 aylıkken eşinin kanser olduğunu öğrenmiş. Çok zaman geçmeden eşini kaybeden bu adam, kızları ile hayat mücadelesine başlamış. Bir tane eşeği varmış. Eşeğine bindirdiği çocuklarını iki yan köye üstünde okula götürmüş. Hem de yıllarca. Şimdi birisinin öğretmen diğerinin inşaat mühendisi olduğundan bahsetti. Kızları ilk maaşları ile babalarına şehirden ev tutmuşlar. Ve yıllardır da kızları babalarının her ihtiyaçlarına koşturuyorlarmış.
***
Bu hikaye de beni en çok etkileyen ‘’keşke hanım yaşasaydı derken, kalbindeki acının gözlerinden dökülen yaşlara vurmasıydı.’’ Bu sevgi, bu emek, insan olduğunun göstergesi. Aklıma gelen şey şu oldu; insan evladı ile ilgilenmek isterse ve geleceğini önemserse, eşeğin üstünde de taşır bileklerine altın bileziği takar. Ne kadar kolay aslında değil mi şu an yaşadığımız hayat?
***
Gece geç uyusak bile sabah uyandıracak bir alarmlarımız var. Sabahın serinliği olsa bile çocuklarımıza aldığımız kalın montlar ve servisle okula gönderebiliyoruz. Yanına yaptığımız sağlıklı atıştırmalıkları koyabiliyor. En ufak bir öksürükte kolayca doktora götürebiliyoruz. Maddi durumumuza göre ikinci elde olsa sıfırdan farksız, bir tuşla telefondan ihtiyaçlarını karşılayabiliyoruz.
***
Her şey bu kadar kolayken, çocuklarımızın geleceği için çok önemli olan ödevleri ile ilgilenmek çok zor geliyor. Her duruma her ihtiyaca ulaşmamız kolay hale geldikçe sanki önemli olan durumları ikinci plana atmamız da kolay hale geldi. Fark ettiyseniz, Cuma akşamları misafirliğe gidiliyor. Peki neden? Hafta sonu olduğu için ödevler rahatlıkla yaptırılabilir düşüncesi yüzünden. Ama öyle bir durum oluyor ki, koca hafta sonu geçiyor ve Pazar akşamı ertesi güne ödevi yetiştirmek için deli gibi çocuğumuza yükleniyoruz.
***
Kanunen de 18 yaşına gelene kadar çocuklarımızın bütün sorumlulukları bize ait. Velhasıl, çocuklarına doğru şekilde bakmak ilgilenmek isteyene imkan sınırsızken, kolaylığı hayatın şekli gibi düşünene de bütün kolaylıklar sınır gibi geliyor. Kahvehanelerde hayat tecrübesi olan kişiler ile kendimize çok şey katabiliriz. Cinsiyetinize takılı kalmadan gidin. Vesselam.