Yıllardan bu yana gelen bir algı var. Her okuyan insan ‘göreneklidir’ diye. Ben en azından söz gelimi ‘göreneğin’ herkesi kapsadığını düşünmüyorum. Bir insanın içinde kötülük varsa onu er ya da geç çıkartıyor.
***
Avukatlar hukuk sistemini bildikleri için, daha rahat insanları suiistimal edebiliyorlar. Bu bir örnekti ve her meslek içinde geçerli. Genel kültür konulu yarışmaları izlerseniz, en iyi üniversitelerden mezun insanların 5. Soruya kadar bile gelemediklerini görürsünüz. Sıklıkla duymaya başladığımız haberlerden biri de, öğrencisini döven öğretmen, öğrencisini istismar eden öğretmen vs.
***
İnsanlar lüks hayat yaşadıklarında ya da en iyi üniversitelerden mezun olduklarında ‘bilgili’ olmuyorlar. Çok fazla şey yaşayan, canı yanan insanlar bilgileniyor. Bilgileri de tecrübelerine dayanıyor.
***
Bir örnek vereyim; tıp okuyorsunuz ve konunuz cilt yanıkları. Mezun olup cildiye doktoru oldunuz. Eğer ki yanık hissini birebir yaşamadıysanız hastalarınıza, ‘abartma’ der gibi davranabilirsiniz. Bilgilerimiz ile tecrübe edindiğimiz zaman, neremiz yandıysa hangi dokuya zarar verdiğini ve ilk olarak nasıl müdahale etmemiz gerektiğini iyi biliriz.
***
Sadece tecrübe ile de edindiğimiz bilgileri paylaşabiliriz. Ama aslından öğrenilen bilgiler ile daha hızlı ve sağlıklı oluruz. Bu her konu için geçerli. Bunu neden yazıyorsun derseniz? İnsanların ‘okumuş-olmuş’ algılarına anlam verememem.
***
Açık konuşayım; hayatımda olan insanların (ailem, partnerim, komuşum, akrabam) ne okuduklarının benim için bir önemi yok. Nasıl insan olduklarının bir önemi var. Burnundan kıl aldırmayan profesör babam olacağına, İşini severek yapan huzurlu bir babayı tercih ederim. Hepimizi aynı renkte kefene sarıp, aynı toprağa gömecekler. Deniz manzaralı mezarı olan doçent ile yanında yarı 3\1 maaşa çalışan temizlik görevlisine aynı muamele uygulanacak. Vesselam.